İranlı Uluslararası İlişkiler Uzmanı Murtaza Meki, Tahran ve Washington yönetimleri arasında son yıllarda artan gerilime ilişkin, iki ülke ilişkilerinin 1979'daki devrimden bu yana en yoğun dönemini yaşadığını söyledi.
Meki, ABD'nin 8 Mayıs 2018'de nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilerek İran'a yönelik yaptırımları geri getirmesinin ardından gerilimi artan iki ülke ilişkilerini değerlendirdi.
Tahran ve Washington arasındaki çekişmeyi "Son 40 yılda eşi benzeri görülmemiş bir gerilim" olarak tanımlayan Meki, Trump'ın kasım ayındaki başkanlık seçimlerinden galip çıkması halinde gerginliğin daha da artabileceğini kaydetti.
ABD'nin, nükleer anlaşma kapsamında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından kaldırılan yaptırımları yeniden yürürlüğe sokmasının "İran'a yönelik azami baskı" politikasının devamı olduğunu belirten Meki, ABD'nin bu adım ile BMGK'da yaptırımlara meşruiyet kazandırmadaki başarısızlığı telafi etme peşinde olduğunu savundu.
"En yakın müttefiklerini dahi kendi çizgisine çekemedi"
ABD'nin "kalıcı silah ambargosu" önerisinin BMGK'da reddedilmesine değinen Meki, "Amerikalılar hukuki ve siyasi açıdan ağır bir yenilgiye uğradı ve İran'a baskı yapmak için en yakın müttefiklerini dahi kendi çizgisine çekemedi. Birleşmiş Milletler tarihine bakın, Amerikalılar hiçbir zaman müttefiklerinin desteğini elde etmede bu kadar çaresiz kalmamıştı. İran üzerindeki ekonomik baskıların çok yüksek, halkın da çok ağır bir baskı altında olduğu doğrudur lakin Amerikalıların da İran'a yönelik tek taraflı yaptırımlarını meşrulaştırmada ciddi bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya kaldığı kesindir." ifadelerini kullandı.
"İran, Washington aleyhinde bir uzlaşma cephesi oluşturmayı başardı"
Avrupalı devletlerin ABD'nin İran karşıtı politikasına destek vermemesini İran için siyasi bir başarı olarak değerlendiren Meki, İran'ın ABD tehditlerine ve yaptırımlarına karşı mücadelede Washington aleyhinde bir uzlaşma cephesi oluşturmayı başardığını söyledi.
Meki, İran ile ticarette Avrupa merkezli büyük şirketlerin de kendi hükümetlerine paralel politikaları izleyip izlemeyeceği konusunda "Onlar (ABD) büyük bir ekonomik güç. Küresel pazarda geniş bir nüfuza sahipler. Bu nedenle, nükleer anlaşmadan çekildikten sonra ikincil yaptırımları hayata geçirebildiler. Küresel şirketler de Amerika'yı seçti. Bu durum, orta ve uzun vadede Amerikalıların rahatlıkla sürdürebilecekleri bir yol değil." değerlendirmesinde bulundu.
"Nükleer anlaşma ortadan kalkarsa herkesten fazla Avrupalılar zarar görecektir"
Avrupalıların, şirketlerini kendileri ile aynı siyasi yöne çekemeyeceklerinin ve ABD'ye karşı konumlandıramayacaklarının farkında olduğunu kaydeden Meki, "Nükleer anlaşma ortadan kalkarsa ve eğer bu gerginlik siyasi ve hukuki yönden askeri ve güvenlik yönüne ilerlerse, herkesten fazla Avrupalılar zarar görecektir. ABD ile Avrupa ve hatta Çin ve Rusya'nın ABD ile arasındaki görüş ayrılıkları nükleer anlaşma ile sınırlı kalmamalıdır. Bana göre, Avrupalılar ilişkilerinde ciddi bir sorun içerisinde ve eğer Trump başkan olursa, önümüzdeki dört yıl bu sorunlar daha da artacak. Elbette, İran kesinlikle daha fazla sorunla karşı karşıya kalacak ve Trump'ın kazanması halinde ciddi kararlar almak zorunda kalacaktır." ifadelerini kullandı.
Trump'ın seçilmesi durumunda İran'ın izlemesi gereken politikalar konusuna da değinen Meki, "İran, Amerika'nın nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra stratejik olarak sabırlı davrandı ve cevabını da esirgemedi. Amerika BMGK'da yalnızlaştı ve hedeflerini ilerletmek için BMGK'nın araçlarını kullanamadı. Bu sabır politikası, Trump'ın zaferinden sonra da devam edebilir." dedi.
"2231 sayılı karar Avrupa için de büyük bir kazanım"
BMGK tarafından kabul edilen nükleer anlaşmayı destekleyen 2231 sayılı kararın Avrupa için de büyük bir kazanım olduğunun altını çizen Meki, değerlendirmelerine şu şekilde devam etti:
"(Avrupa) İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, nükleer silahların yayılmasını önlemek için bir anlaşma imzalamayı başardılar. Avrupalı hükümetlerinin siyasi hedeflerini ilerletmedeki en önemli gücü yumuşak güçleridir. Avrupalılar, Amerika Birleşik Devletleri'ne kıyasla askeri araçları kullanma gücüne sahip değil, bu yüzden dünyayı etkilemek için ekonomik ve siyasi güçlerine güveniyorlar. ABD'nin takip ettiği yol Avrupalılara zarar veriyor. Bundan dolayı Avrupalılar zekice davranarak nükleer anlaşmayı destekliyor ve Orta Doğu'da krize doğru herhangi ciddi bir değişimin Avrupalılar için olumsuz sonuçları olacaktır. Suriye ve Irak'ta gerilimin doruğa çıktığı dönemde, kendileri için problemlerin ortaya çıktığı ve yüz binlerce kişinin Avrupa'ya akın ettiği 2015 deneyimini unutmayacaklardır. Bu, karşılaştıkları sorunlardan biri olacaktır. Bu nedenle, nükleer anlaşmayı korumak için çabalıyorlar ve anlaşma aracılığı ile İran'ın nükleer programını kontrol edebileceklerine inanıyorlar."