Londra'da basına açıklamalarda bulunan İskoçya Bölgesel Yönetimi Başbakanı ve İskoç Ulusal Partisi (SNP) lideri Nicola Sturgeon, İskoçya’da seçmenin çoğunluğunun 2016 Avrupa Birliği (AB) referandumunda Birliğe üyeliğin devamından yana oy verdiğini anımsatarak, buna karşın İngiltere’nin kendilerini de AB’nin dışına sürüklemesinin İskoçya’nın mevcut statüsündeki demokratik eksikliği gösterdiğini söyledi.
Sturgeon, Birleşik Krallığın İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’nın iradi birlikteliği olarak tanımlandığını hatırlatarak, ancak Brexit sürecinin bunun böyle olmadığını gösterdiğini kaydetti.
İngiliz hükümetinin, Brexit müzakereleri sürecince ılımlı bir Brexit seçeneğini masada tuttuğunu vurgulayan Sturgeon, fakat Boris Johnson hükümetiyle bu tutumun değiştiğine dikkati çekti.
Sturgeon, şöyle devam etti:
"İngiltere’de aralıktaki seçimden bu yana hükümetin AB ile müzakere pozisyonunda çok önemli bir kayma oldu. Şimdi hükümet katı bir Brexit ile daha katı bir Brexit arasında tercihte bulunmaya hazırlanıyor, hiçbir şekilde daha ılımlı bir Brexit'e hazırlandığını gösteren bir emare yok."
İskoçya’nın bir yol ayrımına geldiğine işaret eden Sturgeon, "Brexit'i biz tercih etmedik, bu nedenle bence bizim bir alternatife ihtiyacımız var, o da bağımsız bir ülke olmak." dedi.
Sturgeon, İskoçya'da yasal, anayasaya uygun ve meşru bir referanduma ihtiyaç olduğunu dile getirerek, İngiltere ile AB arasındaki geçiş dönemi sona ermeden bunu gerçekleştirmek istediğinin altını çizdi.
Brexit süreci
Birleşik Krallık'ta 2016'da yapılan Brexit referandumunda yüzde 48'e karşı yüzde 52 ile AB'den ayrılma kararı alındı. Ancak İngiltere'de seçmenlerin yüzde 46'sı, Galler'de yüzde 47'si, Kuzey İrlanda'da yüzde 56'sı, İskoçya'da ise yüzde 62'si AB üyeliğinin devamından yana oy kullandı.
İngiltere'nin AB ile vardığı Brexit anlaşmasıyla Kuzey İrlanda'ya ayrıcalıklı bir konum verilerek, fiili AB üyesi olarak kalmasına yol açan düzenleme yapıldı fakat İskoçya, İngiltere ile aynı koşullarda 31 Ocak'ta AB'den resmen ayrıldı.
Birleşik Krallığı oluşturan 3 unsur ile AB arasında, bunların 31 Aralık'a kadar fiili AB üyesi kalacağı ancak Birliğin karar mekanizmalarında yer almayacağı 11 aylık bir geçiş dönemine girildi.
Bağımsızlık referandumu
Kuzey İrlanda’nın Brexit bağlamındaki ayrıcalıklı konumu, İngiltere’den bağımsızlık arayışı içinde olan İskoçya’da bu eğilimlerin güçlenmesine yol açtı.
2014’te yapılan ilk bağımsızlık referandumunda, İngiltere’den ayrılmanın AB’den de ayrılmak anlamına geleceği şeklindeki propagandanın etkisiyle “hayır” cephesinin kazandığı İskoçya'da, Brexit yeni referandum taleplerine yol açtı.
İskoçya Bölgesel Yönetimi, bu yılın ikinci yarısında yeni bağımsızlık referandumuna gitmek istediğini açıkladı ancak referandum, Londra’daki merkezi hükümetin iznine tabi bulunuyor.
Birleşik Krallık'ta 12 Aralık'ta yapılan erken genel seçimde Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti, 650 sandalyeli Avam Kamarasına 365 milletvekili sokarak güçlü bir hükümet kurmuş ve katı Brexitçi gündemini hızla uygulamaya almıştı.
Aynı seçimde bağımsızlık yanlısı SNP de milletvekili sayısını 48'e çıkararak, İskoçya'da ezici bir galibiyete imza atmıştı.