Dünya, giderek artan bir gıda kriziyle karşı karşıya. Dolayısıyla, açlık riski de artış eğiliminde.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından geçen ay açıklanan "Dünyada Beslenme ve Gıda Güvenliği'nin Durumu" adlı rapor, acı gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Rapora göre dünyada açlık çekenlerin sayısı 2015 yılında 780 milyon, 2016'da 804 milyon, 2017'de ise 821 milyon kişi.
Son iki yılda açlık çekenlere 40 milyon kişi daha eklendi ve rakam 821 milyon kişiye yükseldi. Yani dünyadaki her 9 kişiden 1'i aç.
Açlık riskinin sürekli artış gösterdiği coğrafyalar; yoksullukla boğuşan Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika.
Bu gelişmiş ülkelerin açlık riskinden uzak olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin Fransa'da halkın yüzde 21'i, yani her 5 kişiden 3'ü günde 3 öğün yemeğe ulaşma imkanı bulamıyor. Düşündürücü olan ise halihazırdaki gıda üretiminin dünyadaki herkesi beslemeye yetecek olması. Bu yönüyle bakıldığında; karşı karşıya olunan en büyük sorunlardan biri gıda savurganlığı, yani israf.
Gıda savurganlığının en yoğun olduğu alan yaş sebze ve meyve
Yıllık gıda üretim miktarı 4 milyar ton, tüketilen miktar ise 2,7 milyar ton. Yani 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Hatta üretilen gıdaların önemli bir bölümü henüz tüketiciye ulaşmadan, tarlada ya da depolarda çürüyor.
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Celile Özçiçek Dölekoğlu gıda savurganlığını ikiye ayırıyor:
"Gıda savurganlığını iki tanımla bölebiliriz gıda israfı ve gıda kaybı olarak. Gıda israfı tüketim aşamasında meydana gelen kayıplar bu kayıplar atıklar diye tanımlayabiliriz. Besin değerlerinde kalite gibi konularda da israf olarak kabul ediyoruz. Ya da tüketilmeyen atılan gıdalar israftır. Gıda zincirinin diğer aşamasında yani üretim, hasat ve perakendeci düzeyine kadar gelen aşamada da oluşan atıklara gıda kaybı diyoruz."
İsrafın en büyük olduğu alan ise yaş sebze ve meyve. Toplam üretimin yüzde 45'i daha tüketiciye ulaştırılamadan israf oluyor. Bu da, 3,7 trilyon elmaya tekabül ediyor. Kırmızı et üretiminde ise kayıp yüzde 20. Bu da, 75 milyon büyükbaş hayvana denk geliyor.
Dünyada üretilen tahıl ürünlerinin yüzde 30'u çöpe atılıyor. Bu oran, 763 milyar paket makarnaya denk geliyor. Süt ve süt ürünlerinde ise toplam üretimin yüzde 20'si tüketiciye ulaşmıyor. Bu oran da 574 milyar yumurtaya tekabül ediyor. Balık ve deniz ürünlerinde israf oranı ise yüzde 35. Bu oran 3 milyar somon balığına denk geliyor.
Perakendecilere büyük görev düşüyor
Gıda israfında; plansız üretim ve ambalaj standartlarına uyulmaması gibi hatalar büyük rol oynuyor.
Dölekoğlu parekendecilere büyük görev düştüğünü belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Parekendeciler çirkin gıda denilen estetik standartlara uymayan gıdaları satış dışında bırakıyorlar. Bunların azaltılması gerekir. Bu gıdalar için özel stantlar kurulabilir. Bunlar daha uygun fiyatlarda satılabilir. Ayrıca gıdaların muhafazası, depolaması ile ilgili bilgi yetersizliğimiz de israfın temel nedenlerinden biri."
İsrafı önlemek tüketicinin elinde
Yine de israftaki en büyük pay sahibi tüketiciler. BM verilerine göre israfının yüzde 42’si evlerde meydana geliyor. Peki bu oranı azaltmak mümkün mü?
Doç. Dr. Celile Özçiçek Dölekoğlu konuyla ilgili şunları söyledi:
"Tüketicilerden başlayan bir formülle yola çıkılması gerekir. öncelikle farkına varmalıyız gıdayı atıp atmadığımızın. Bunun için mikro düzeyde çalışmalar yapılarak başlanabilir. İnsanlar gıdayı atıyor mu ne kadar atıyor bunu öğrenmeleri gerekiyor. Bununla ilgili yapılmış çalışmalar düzenlemeler var bunlardan yararlanabiliriz. Evlerde gıda ölçüm cetvelleri tutulması, her gün ne kadar gıdayı tabaktan ya da hazırlama aşamasında çöpe atıyoruz cetvellerinin tutulması ailelerde farkındalığı arttırdığı ortaya çıkmış ve gıdayı daha az israf ettiği çalışmalarla da belirlenmiş. Bir kere tüketiciye sokakta görmezden geldiği israfın büyüklüğünü tanıtmak hatırlatmak gerekiyor."
İsraf, Türkiye için de mücadale edilmesi gerek bir sorun. Yalnızca İstanbul halinde, günde 100 ton yaş sebze ve meyve çöpe gidiyor. Türkiye'nin yıllık gıda kaybı ise yaklaşık 26 milyon ton.
2050 yılında dünya nüfusu 10 milyara yaklaşacak. Bu, gıda tüketiminin de hızla artması demek. Bu nedenle gıda güvenliğinin sağlanması, Birleşmiş Milletler'in sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında.
Ancak dünya konulan hedeflerin çok uzağında. Eğer önlem alınmazsa, mevcut kaynaklar bir süre sonra insanlığa yetmeyecek...
Bu da paylaşım kavgasının artması ve daha çok savaş anlamına geliyor.
Kaynak: TRT Haber