SIPRI'nin nükleer güç verilerine ilişkin yayımladığı raporda, 2018'in başına oranla bu yıl dünya genelindeki nükleer silah sayısında azalma olsa da söz konusu silahların modernizasyonuna devam edildiği ve nükleer savaş riskinin arttığı na dikkati çekildi.
Raporda, uluslararası kamuoyuyla elinde nükleer silahlara ait bilgileri paylaşmayan İsrail'in 80 ila 90 arasında nükleer silahı olduğu ifade edildi.
İsrail'in elindeki nükleer silahların 30'a yakınının savaş uçaklarınca taşınan güdümsüz bomba şeklinde olduğu, 50'ye yakınının ise orta menzilli balistik füzeyle taşınan başlıktan oluştuğu dile getirildi.
Raporda ayrıca İsrail'in Almanya'dan aldığı "Dolphin" isimli denizaltılarda nükleer başlık takılan ve denizden fırlatılan "cruise" (seyir) füzelerini taşımak için bazı değişiklikler yaptığı yönünde doğrulanamamış çok sayıda bilgi olduğuna işaret edildi.
Nükleer silahların yüzde 90'ı ABD ve Rusya'nın elinde
SIPRI'nin raporunda ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore'nin 2018 yılı başında 14 bin 465 olan nükleer silah sayısının bu yılın başında 13 bin 865'e düştüğünün tahmin edildiği kaydedildi.
Dünya genelindeki nükleer silah sayısında yaşanan gerilemede, ABD ve Rusya'nın büyük katkısı olduğuna işaret edilen raporda Washington yönetiminin 2018 başında 6 bin 450 olan nükleer silah sayısını bu yıl 6 bin 185'e, Rusya'nın ise bu sayıyı 6 bin 850'den 6 bin 500'e düşürdüğü aktarıldı.
Raporda, ellerindeki nükleer silah sayısını düşürseler de ABD ve Rusya'nın dünyadaki nükleer silahların yüzde 90'nını halen elinde tuttuğuna vurgu yapıldı.
ABD ve Rusya'nın yanı sıra İngiltere'nin nükleer silah sayısını 215'ten 200'e düşürdüğü ifade edilirken, Çin'in 280'den 290'a, Pakistan'ın 140 ila 150 arasından 150 ila 160'a, Demokratik Kore Halk Cumhuriyeti'nin (Kuzey Kore) 10 ila 20 arasından 20 ila 30'a çıkardığı bilgisine yer verildi.
Fransa ile Hindistan'ın elinde nükleer silah sayısının 2018 başına oranla değişm ediği, Paris'in 300, Yeni Delhi'nin ise 130 ila 140 arasında nükleer silaha sahip olduğu ifade edildi.
İsrail'in ise 2018 başında 80 nükleer silaha sahip olduğu, bu sayısının 2019'da 80 ila 90 arasında seyrettiği dile getirildi.
ABD ve Rusya nükleer silahlarını geliştirmeye devam ediyor
SIPRI'nin raporuna dikkat çekilen bir başka nokta ise ABD ve Rusya'nın başını çektiği nükleer güçlerin, söz konusu silahların modernizasyonunu devam ettiriyor.
Washington ve Moskova'nın nükleer silah başlıklarının, söz konusu silahları taşıyan füze ile uçakların sistemlerinin yanı sıra nükleer silah üretim tesislerinin modernizasyonu için kapsamlı ve oldukça maliyetli programlar yürüttüğü kaydedildi.
Aralarındaki siyasi ve askeri ihtilaflar dikkate alındığında ABD ile Rusya'nın nükleer silahlarını azaltmaya devam etme ihtimalinin giderek azaldığı dile getirildi.
Çin, Pakistan ve Hindistan'ın nükleer çalışmalarını artırdığına dikkat çekilen raporda, geçen yıl nükleer silahların testinin yanı sıra orta ve uzun menzilli füzelerin testini erteleyeceğini duyurmasına rağmen Kuzey Kore'nin askeri nükleer programını milli güvenlik stratejisinin merkezi bir unsuru ola rak görmeye devam ettiği ifade edildi.
İsrail'in nükleer silah gizemi
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na (NPT) taraf olmayan İsrail'in nükleer programının "çok gizli" olması ve resmi hiçbir bilginin bulunmaması nedeniyle bu ülkenin nükleer silahlarına ilişkin veriler tahminlere dayanıyor.
İsrail yönetimi, nükleer silahlara sahip olup olmadığı konusunda herhangi bir bilgi vermese de bu ülkenin söz konusu silahlara sahip olduğu konusunda uluslararası kamuoyunda herhangi bir tereddüt bulunmuyor.
Uluslararası basında yer alan haberlere göre, kurulduğu 1948'den hemen sonra İsrail'in nükleer silaha sahip olması gerektiği fikri ortaya atıldı.
İsrail, 1952'de atom enerji komisyonunu kurarken, bu adımdan birkaç yıl sonra Fransızların yardımıyla nükleer silah programını başlattı.
Bu kapsamda 1958'de ülkenin güneyindeki Necef (Negev) çölünde Negev Nükleer Araştırma Merkezi'nin inşasına başlandı. İnşasının 1962-1964 yılları arasında tamamlandığı belirtilen bu tesisle ilgili uluslararası basında çıkan haberler dikkati çekiyor.
Her ne kadar İsrail bu merkezin bilimsel araştırmalar için kurulduğunu söylese de basında çıkan haberlerde Negev'deki merkezin nükleer silah geliştirmede kullanılmak üzere nükleer maddelerin üretiminin yapıldığı yönünde bilgilere yer veriliyor.
İsrail'in hem Negev'deki merkeze hem de nükleer faaliyetlerine ilişkin bilgileri sır olarak saklaması nedeniyle bu ülkenin ilk kez ne zaman nükleer silaha sahip olduğu yönünde kesin bilgi bulunmuyor. Ancak tahminlere göre, İsrail, 1965-1968 yılları arasında ilk nükleer silahını üretti.
Mordehay Vanunu nükleer tesisin sırlarını ortaya çıkardı
İsrail her ne kadar Negev'deki merkezin "barışçıl" amaçlar için kullanıldığını iddia etse de bu merkezde çalışan Mordehay Vanunu adlı bir teknisyen işlerin hiç de öyle olmadığını tüm dünyaya gösterdi.
Söz konusu merkezde nükleer teknisyeni olarak 1977'de işe giren ve 8 yıl sonra görevinden istifa eden Vanunu, Negev'deki merkezin gizlice çektiği fotoğrafları ve bu tesise ilişkin bilgileri İngiliz Sunday Times gazetesiyle paylaşarak İsrail'in gizlice nükleer silah geliştirdiğini tüm dünyaya ifşa etti.
Sunday Times'ın haberini yalanlayan İsrail, işten ayrıldıktan sonra Londra'ya giden Vanunu'yu ülkeye getirerek yargılamak için girişimlere başladı. Haberin yayımlanmasından kısa bir süre önce Mossad ajanı olduğu belirtilen Amerikalı bir kadınla tanışan Vanunu, hoşlandığı bu kadın tarafından Londra'dan İtalya'nın başkenti Roma'ya gitmeye ikna edildi.
Amerikalı kız arkadaşıyla 1986'da Roma'ya ayak bastıktan kısa bir süre sonra Vanunu Mossad ajanları tarafından ele geçirilerek İtalya'dan İsrail'e kaçırıldı.
Gizlice yargılanan Vanunu, 1998'de 18 yıl hapse mahkum edildi ve 2004'te serbest bırakıldı.
Bugün işgal altındaki Doğu Kudüs'te yaşayan Vanunu'nun İsrail vatandaşı olmayanlarla konuşması, ülke dışına çıkması yasak.
Vela Olayı
Nükleer silahlara sahip ülkelerin aksine İsrail'in hiçbir zaman nükleer test yapmadığı belirtilirken, 1979'da yaşanan ve "Vela olayı" olarak tarihe geçen hadise üzerindeki soru işaretleri aradan geçen onca yıla rağmen bugün bile gizemini koruyor.
ABD'ye ait bir uydu, Hint okyanusunun güneyinde 22 Eylül 1979'da nükleer deneme sonucu oluşabilecek ışık görüntülemişti. ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA) söz konusu olayın bir nükleer denemesi olduğuna yönelik önemli deliller elde edildiği şeklinde rapor hazırladığı ancak Beyaz Saray'ın olayın arkasında İsrail olduğu gerekçes iyle bu bilgiyi yalanladığı iddia ediliyor.
Uluslararası kaynaklarda, Vela olayının nükleer bir deneme olduğu ve arkasında İsrail ile Güney Afrika'nın ortaklaşa yaptığı nükleer testin yattığı yönünde birçok iddiaya yer veriliyor.
Kaynak: AA