İsrail yönetimi 2007 yılından beri Gazze Şeridi'ni havadan, karadan ve denizden abluka altında tutarak son derece sınırlı miktarda temel ihtiyaç maddesinin içeri girmesine izin veriyordu. Son olarak 7 Ekim'den bu yana ise ablukayı sıkılaştıran İsrail, içeriye hiçbir yardım maddesinin girmesine izin vermeme kararı aldı.
İsrail ordusu, Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı'ndan girecek her aracı vurmakla tehdit etti. Bununla da yetinmeyen İsrail güçleri, sınır kapısının yakınlarına saldırılar düzenleyerek gözdağı verdi.
Uluslararası baskıların artması üzerine ise İsrail yönetimi son derece sembolik sayılabilecek bazı yardımların Gazze'ye girişine izin verdi. İçerinde hastanelerin hizmet vermeye devam edebilmesi için son derece önemli yakıt maddesinin bulunmadığı 20 tırlık ilk yardım konvoyu Refah'tan geçerek Gazze'ye girdi. Bunu pazar günü 14, pazartesi günü de 20 tırlık iki ayrı yardım konvoyu daha takip etti.
Gazze'deki gıda, su ve yakıt stokunun tehlikeli derecede azaldığını ifade eden Birleşmiş Milletler yetkileri ise burada yaşayan yaklaşık 2 milyon 300 bin kişinin temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için günlük en az 100 tırlık bir yardımın içeriye ulaştırılması gerektiğini belirtiyor.
Mısır ve Hamas yardımların girmesini istiyor
Mısır makamları Gazze'deki Filistinlilerin ihtiyaçlarının yerinde karşılanarak, kendi toprakları olan Sina'ya sürgününü engellemek için her türlü kolaylığı göstererek yardımların içeriye girişini sağlamaya hazır durumda.
Mısır tarafında bulanan Ariş Limanında, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkenin Gazze'ye ulaştırılması için gönderdiği yardımlar toplanmış bulunuyor.
Yardımların ulaştırılması için onayının alınması gereken diğer bir otorite de Refah Kapısı'nın Gazze tarafını elinde tutan Hamas yönetimi.
Hamas'ın yurt dışı medya sorumlusu Velid Kilani, kendilerinin içeriye yardımın girmesi için her hangi bir ön koşullarının olmadığını söyledi.
Kilani, "Bizim hiçbir şartımız yok. Kim yardım göndermek isterse gönderebilir. Gazze'ye yardım göndermek isteyenlere bir ön şart koşmamız düşünülemez zaten." ifadelerini kullandı.
Yardımların girişini önleyenin İsrail olduğunu vurgulayan Kilani, şu ana kadar Gazze'ye girmesine izin verilen yardım tırı sayısının son derece az ve sembolik olduğunu kaydetti.
İsrail'in içeriye yardım girmesi durumunda Refah Sınır Kapısı'nı ve yoldaki yardım konvoyunu vurmakla tehdit ettiğini hatırlatan Kilani, "İsrail, Gazze halkına yönelik yardımlar önleyerek direnişin üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kilani, iddiaları yalanlayarak yardımların kuzeye çıkması şartları olmadığını ve bir şekilde tüm yardımların girmesini istediklerini kaydetti.
Şu ana kadar Gazze'ye sembolik düzeyde de olsa ulaşan yardımların depolanması ve dağıtılması işlemini Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) üstlenmiş durumda.
Yardımın önündeki tek engel İsrail'in şartları neler?
Mısır yönetimi ve Hamas yetkileri yardımların Gazze'ye ulaştırılmasını istediğine göre, geriye buna engel olarak bir tek İsrail kalıyor.
İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Joe Lion, Gazze'ye girecek yardımların "Hamas'ın eline geçmeyeceğinden yüzde yüz emin olmaları durumunda" ancak izin vereceklerini savundu.
Bu garantiyi Mısır yönetiminden mi yoksa Birleşmiş Milletlerden mi bekledikleri, yardıma izin verebilmeleri için nasıl bir mekanizmanın işlemesini arzuladıkları yönündeki soruya ise Lion, "Bu bilgi gizli olduğu için paylaşamam ancak sizi temin ederim ki bir mekanizma var." diye cevap vermekle yetindi
İsrail yardımların bir milyon insanın yaşadığı kuzeye gitmesini istemiyor
İsrailli diplomat Lion, abluka ve bombardıman altındaki Gazze'ye girebilen sınırlı sayıdaki insani yardımın sadece Gazze Nehri'nin güneyinde kalmasına izin vereceklerini söyledi.
İnsanlardan güneye gitmelerini istediklerini hatırlatan Lion, sadece burasının "güvenli bölge" olduğunu iddia etti.
Bununla birlikte İsrail güçleri, "güvenli bölge" olarak tanımladıkları Gazze'nin güney kısımlarını da vurarak sivilleri öldürmeye devam ediyor.
Ayrıca kuzeyde yaşayan bir milyondan fazla insanın güneydeki küçücük bölgeye sıkıştırılması da BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından "gayri hukuki ve birçok açıdan imkansız" olarak tanımlandı.
İnsani yardımları engellemek savaş suçu
Uluslararası insancıl hukuk kapsamında abluka, çatışan taraflardan birinin, diğer tarafın üçüncü devletlerle ilişkilerini engellemek amacıyla uygulanan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Savaşan taraflardan biri, diğerinin limanlarını kuşatarak, tüm gemi ve uçakların abluka hattını, geçişlerini denetim altına alarak gerçekleştiriyor.
Bu yöntem, abluka altındaki tarafın açık denizlere çıkışını ve ticari ilişkilerini sürdürme yeteneğini azaltmayı hedefliyor. Abluka, savaşan grupların dışında sivil halkın temel yaşamını ciddi derecede etkilemesi ve sivil halkı cezalandırıcı boyuta ulaşması durumunda insancıl hukukun ihlalini oluşturuyor. Dolayısıyla insancıl hukuk, Gazze'ye uygulanan tam abluka gibi toplu cezalandırmayı da yasaklıyor. Burada işgalci güç sayılan İsrail’in, su ve elektriği kesmesi, savaş hukukunun açık bir ihlali olup, savaş suçu teşkil ediyor.
Söz konusu elektrik ve su altyapılarının Hamas tarafından da kullanılıyor olması, Gazze’deki 2 milyondan fazla halkın cezalandırılmasına meşruiyet sağlamıyor. Hamas'ın elektrik ve suya erişimini engellemek için tüm Gazze halkının ve 2 milyondan fazla sivilin temel insani imkanlardan mahrum bırakılması, insancıl hukukun orantılılık ve gereklilik ilkelerine aykırılık teşkil ederek savaş suçu oluşturuyor.