İsrail’in Gazze saldırılarının başlamasından bu yana Batı Şeria’da tansiyon bir hayli yüksek. Bu gerilim başta ABD olmak üzere Batılı devletleri rahatsız ediyor. Zira Gazze’nin ardından Batı Şeria’da başlayacak ileri düzey bir gerginlik krizin yayılması anlamına geliyor.
İşgal altındaki Batı Şeria, neredeyse her gün İsrail polisinin ordu destekli baskınlarına şahit olurken İsrailli işgalcilerin silahlı saldırıları da durmuyor. Öyle ki, sosyal medyadan Hamas’a destek veren ya da Filistin direnişini övenler bir sabah ani bir baskınla gözaltına alınıyor. İsrailli yetkililerin silahlandırdığı işgalci yerleşimciler ise masum Filistinlilere saldırı düzenliyor.
Peki Batı Şeria tam olarak nerede? Gözlerin çevrildiği bölgeyi kim yönetiyor? Gerilimi kim tırmandırıyor? Gelin bu soruların cevaplarını birlikte arayalım.
Batı Şeria neresi ve kimler tarafından yönetiliyor?
Batı Şeria, tarihi Filistin topraklarının doğu bölgesinde, Ürdün Nehri ve Ölü Deniz’in batısında yer alıyor. İsrail’in 1948’de Doğu Kudüs ile birlikte işgal etmediği bölge 1951’deki Eriha Anlaşması’yla Ürdün himayesine bırakıldı.
Bölgenin isimlendirilmesi de konumundan ileri geliyor. Ürdün, nehrin batı yakasında kalan bölgeyi Batı Şeria olarak isimlendirdi. Ancak bölge 1967’de gerçekleşen ve “6 gün Savaşları” olarak da isimlendirilen savaşın ardından işgal edildi.
İşte Filistin, İsrail’in 1967’den beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria ve hâlihazırda karadan, havadan ve denizden vurduğu, 2007’den beri abluka altında tuttuğu Gazze’den oluşuyor. Filistin Devleti, uluslararası hukuka göre başkenti Doğu Kudüs olsa da İsrail tarafından 1967’de işgal edildikten sonra halihazırda idari olarak yine işgal altındaki Batı Şeria’nın Ramallah kentinden yönetiliyor.
Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun verilerine göre 2023 yılında nüfusu 3 milyon 257 bin kişiye ulaşan Batı Şeria toplam 11 bölgeden oluşuyor.
El Halil, Ramallah, Beytüllahim, Nablus, Eriha, Cenin, Tubas, Kudüs, Tulkarm, Salfit ve Kalkiliya.
Ancak fiili İsrail işgali nedeniyle bu bölgeler arasındaki geçiş bile bir hayli zor. Kudüs ise Batı Şeria’dan tamamen kopartılmış durumda.
İsrail’in güvenlik gerekçesiyle inşa ettiği ve 700 kilometre boyunca uzanan “Utanç Duvarı”, Batı Şeria'yı Doğu Kudüs’ten ayırıyor.
Batı Şeria için fiilli olarak İsrail işgali altında tanımlaması yapılıyor. Her ne kadar Mahmut Abbas yönetimindeki Filistin Yönetimi tarafından yönetiliyor olsa da İsrail tarafından güvenlik bölgelerine bölünmüş durumda.
Öyle ki, Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Anlaşması" çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria "A", "B" ve "C" bölgelerine ayrılmıştı.
Batı Şeria'nın yüzde 18'ini kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e güvenliği ise İsrail'e devredilirken, yüzde 61'ini kapsayan "C bölgesi"nin idare ve güvenliği İsrail'e bırakılmıştı.
İsrail bu anlaşma ile Batı Şeria'nın yüzde 60'ını tamamen kontrol ederken, yüzde 21'inin güvenliğini elinde bulunduruyor. Filistin yönetimi ise Batı Şeria'nın sadece yüzde 18'ine hakim. Ancak İsrail, Filistin yönetiminde bulunan A ve B bölgelerinde yerleşim birimleri inşa ederek Batı Şeria'nın yüzde 10'unu işgal ediyor.
Endişe neden artıyor?
7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’ye düzenlediği yoğun hava ve kara saldırıları Batı Şeria’dan da yakından takip ediliyor. Birçok kentte sokaklara dökülen Filistinliler, Gazze’ye destek gösterileri düzenliyor.
İsrail ile ilişkileri kesmesi çağrılarının yapıldığı Mahmut Abbas yönetimindeki Batı Şeria'da polis güçleri ile göstericiler arasında sık sık arbede yaşanıyor.
Mahmut Abbas yönetimiyle, bölgedeki gruplar ve halk arasında yükselen tansiyon artan endişelerin bir nedeni olarak görülüyor.
Ancak bundan daha büyük bir neden daha var. İsrail’in ve işgalci yerleşimcilerin bitmek bilmeyen saldırıları...
İsrail ordu sözcülerinin yaptığı açıklamalardan anlaşılıyor ki Tel Aviv, Batı Şeria’dan kendisine bir cephe açılması olasılığını oldukça olağan bir gelişme olarak görüyor ve buna hazırlık yapıyor.
İsrail, Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nde gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonundan bu yana Batı Şeria'daki şiddet eylemlerini artırdı. Şehirleri ve köyleri kapatarak gettolara dönüştüren Tel Aviv yönetimi, Batı Şeria'da gerilimin artmasından korktuğu bahanesiyle her gün öldürmeye ve tutuklamaya başladı.
Ancak bununla da sınırlı kalmadı İsrail’in eylemleri. Kamuoyuna açık şekilde ve İsrailli üst düzey yetkililerin de katılımıyla büyük bir silahlanma seferberliği başlatıldı.
İsrail 7 Ekim’den bu yana Batı Şeria'da 156 Filistinliyi öldürdü, 2 binden fazlasını da tutukladı. Uluslararası Af Örgütü de İsrail'in, işgal altındaki Batı Şeria'da keyfi gözaltı türü olan idari gözaltı uygulamalarını önemli ölçüde artırdığını ve cezaevlerinde insanlık dışı muamelenin önünü açan acil tedbirleri genişlettiğini duyurdu.
Cezaevlerindeki mahkum ve tutuklulara insanlık dışı muamele ve işkence yetkileri veren acil tedbirlerin de genişletildiği aktarılan açıklamada şunlar kaydedildi:
"Uluslararası Af Örgütü olarak İsrailli yetkilileri, Filistinli mahkumlara uygulanan insanlık dışı acil durum tedbirlerini hemen geri almaya ve mahkumlarla tutuklulara avukatları ve aileleriyle görüşme hakkı tanıma çağrısında bulunuyoruz. Keyfi şekilde ya da yasalara uygun olmayan şekilde gözaltına alınan tüm Filistinliler serbest bırakılmalıdır."
Öte yandan İsrail yönetimi uzun bir süredir Batı Şeria’da hava saldırıları düzenlemiyordu. Ta ki Gazze saldırıları başlayana kadar. Şimdi sık sık hava saldırılarıyla Filistinliler hedef alınıyor.
Gerilimi İsrail artırıyor
İsrail'in Batı Şeria'daki saldırıları Washington’un tüm uyarılarına rağmen devam ediyor. ABD Başkanı Joe Biden, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'dan buradaki gerilimi hafifletmesini istedi.
Avrupa Birliği (AB) ise işgal altındaki Batı Şeria'da Yahudi işgalcilerin Filistinlilere uyguladığı terörün çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine yol açtığını belirterek, durumun kontrolden çıkabileceği, acil tedbirler gerektiği uyarısında bulundu.
Bu kapsamda İsrail iç istihbarat servisi Şin Bet Başkanı Ronen Bar’ın İsrail savaş kabinesine, Batı Şeria'daki gerilimin Gazze Şeridi'ndeki savaşa zarar vereceği konulu bir tavsiyede bulunduğu ifade edildi.
Ronen Bar özellikle yerleşimci geriliminin tırmanmasına karşı uyarıda bulundu ve aşırılık yanlısı bazı yetkililerin dizginlenmesi çağrısı yaptı.
Bu uyarılar boşuna değil zira neredeyse her gün İsrailli yetkililerin korumasındaki işgalci yerleşimciler bir başka saldırganlık örneği sergiliyor.
Örneğin Batı Şeria'daki işgalci yerleşimciler, kendilerine silah dağıtan Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir ve Filistinlilerden arındırılmış güvenli bölgeler kurulması çağrısında bulunan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de dahil olmak üzere bazı bakanların körüklediği gergin atmosferde 6 Filistinliyi katletti.
“Temizlenmiş güvenli bölgeler” kurulurken yerleşim yerlerinin yakınındaki zeytinliklere erişimlerinin engellenmesi de dahil olmak üzere Arapların bu bölgeye girmesinin engellenmesi amaçlanıyor.
Smotrich, bölgesindeki yerleşimcilerin güvensizliğinin devam etmesi nedeniyle Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant'a bu konuyla ilgili mesaj gönderdiğini söyledi.
Smotrich, “yerleşim yerleri ve yolların etrafında temiz güvenlik alanları (tampon) oluşturulması ve hasat (zeytin) amacı da dahil olmak üzere Arapların buralara girişinin engellenmesi gerektiğini” yazdığı mektubun bir kopyasını yayınladı.
Filistin Dışişleri Bakanlığı ise Smotrich'in sahte argüman ve bahanelerle başlattığı sömürge çağrısını kınadı. Smotrich’in amacının, Filistin vatandaşlarının daha fazla topraklarını çalmak ve onları mevcut kolonilere ve rastgele ileri karakollara ilhak ederek sömürgeciliği derinleştirmek ve genişletmek olduğunu duyurdu.
Gayri resmi bir yerinden etme politikası
İsrail'in fiili işgali altındaki Batı Şeria'da 400 bin, Doğu Kudüs'te 200 bini aşkın Yahudi işgalci yerleşimci bulunuyor. Uluslararası hukuka göre, buradaki Yahudi işgal yerleşimlerin tümü yasa dışı kabul ediliyor.
Bugünlerde artan baskının amacının da yine Filistinlileri yerlerinden etmek olduğu belirtiliyor. Bölge sakinleri son gelişmelerin, İsrail askerlerinin ve işgalci yerleşimcilerin artan baskısı nedeniyle yaşandığını ifade ediyor.
7 Ekim’den bu yana sokağa çıkma yasağı uygulanan bazı bölgelerde, Filistinliler üzerindeki baskı her geçen gün artıyor.
Öyle ki, asker kıyafeti giyen işgalci yerleşimciler sokaklarda geziyor, Filistinliler can ve mal güvenliği olmadan yaşamaya çalışıyor.