İsrail'in abluka altındaki Gazze'ye ve Gazze Şeridi'nin diğer bölgelerine yönelik saldırıları ile hastanelerin tahliyesi ve Gazzelilerin zorla yerinden edilmesi amacıyla uyguladığı baskıyı uluslararası toplumun tepkisine rağmen sürdürmesine ilişkin haber derledi.
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın 7 Ekim sabahı "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmasının ardından Filistinli gruplar ile İsrail arasındaki çatışmalar sürerken İsrail, Gazze'ye yönelik saldırılarının şiddetini artırıyor.
Saldırılarında ayrım gözetmeyen ve sivilleri de hedef alan İsrail savaş uçakları, bölgedeki hastaneleri de bombalıyor, birçok hastanenin tahliye edilmesi için de baskı yapıyor.
İsrail savaş uçakları, Gazze'deki El-Ehali Hastanesi'ni bombalarken kentin kuzeyinde 2 binden fazla hastayı tedavi eden 22 hastanenin boşaltılmasına yönelik defalarca uyarıda bulundu.
İsrail'in doktorlar, hastane çalışanları ve hastaların hayatını riske attığı tahliye talebi, başta Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) olmak üzere uluslararası camiadan tepki gördü.
DSÖ, bu konuda İsrail'in tutumunu eleştirirken Gazze'deki hastanelerin boşaltılmasına yönelik baskısını şiddetle kınadı. DSÖ, İsrail’in bu baskısının hasta ve yaralılar için "ölüm cezası" anlamına geldiğini kaydetti.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani, İsrail'in Gazze'deki el-Avde Hastanesi'nin boşaltılması talebine ilişkin, "Uluslararası insancıl hukuk, çatışmanın taraflarının, diğer sorumluluklarının yanı sıra yaralı ve hastaların ayrım yapılmaksızın gözetim altına alınması ve bakılması ilkesini uygulamasını gerektiriyor. Uluslararası insani hukuk uyarınca tıbbi tesislere, sağlık personeline, yaralı ve hastalara yönelik saldırılar yasaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), İsrail'in, Gazze’deki el-Avde Hastanesi'nin tahliyesi için süre vermesini eleştirerek "Çalışanlarımız, hastaların tedavisine devam ediyor. Gazze'de ayrım yapmaksızın kan dökülmeye devam edilmesini ve sağlık hizmetlerine yönelik saldırıları kesin bir dille kınıyoruz" ifadelerini kullandı.
Saldırılarda siviller de hedef oluyor
İsrail ordusunun düzenlediği hava saldırılarında ayrım gözetilmemesi ve sivillerin de hedef olması, başta BM olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlar tarafından tepkiyle karşılandı.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail'e operasyonlarını uluslararası insani hukuk çerçevesinde gerçekleştirmesi çağrısında bulundu.
Guterres, İsrail'in bombardımanlarının Gazze halkının tümünü "acı ve kaos"a sürüklediğini belirterek "Savaşların bile kuralları vardır. Uluslararası insani hukuk ve insan hakları hukukuna saygı gösterilmeli. Siviller korunmalı ve kalkan olarak kullanılmamalı." dedi.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardımlar Koordinatörü Martin Griffiths, Gazze'deki hastanelerde ilaçların azaldığını ve morgların taştığını belirterek "Tüm mahalleler yerle bir edilmiş durumda." açıklamasında bulundu.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, İsrail'in kendisini savunma hakkının bulunduğunu ancak bunu uluslararası insani hukuka göre yapması gerektiğini söyledi.
İsrail, okulları da vuruyor
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında sivil yerleşim yerleri hedef alınırken BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) ait okul da vuruldu.
BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, Gazze'de yerinden edilmiş aileleri barındıran UNRWA okulunun doğrudan hedef alındığını kaydetti. Dujarric, BM'ye ait okulların İsrail tarafından hedef alınmasının "ilk olmadığını" vurguladı.
Elektrik, su ve gıda kesintisine tepkiler büyüyor
İsrail'in Gazze'ye yönelik 8 Ekim'den bu yana uyguladığı su, elektrik, gıda ve diğer temel hizmetleri kesme kararına uluslararası toplumdan tepkiler artarak devam ediyor.
UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Gazze'ye insani yardım malzemesi ulaştırılmasına izin verilmediğini belirtirken Gazze Şeridi boyunca suların tükenmesi nedeniyle 2 milyondan fazla kişinin risk altında olduğunu bildirdi.
Lazzarini, insanların Gazze Şeridi'nin güney bölgelerine göç ettiğini ve Gazze'de sadece bir haftada 1 milyona yakın insanın yerinden edildiğine dikkati çekti.
Griffiths, "Su, elektrik, gıda ve ilaç olmazsa binlerce kişi ölecek." uyarısında bulundu.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, İsrail'in Gazze'ye elektrik ve su akışını kesme kararına ilişkin, "Sivilleri hayatta kalmaları için gerekli olanlardan mahrum bırakarak hayatlarını tehlikeye atan kuşatmaların uygulanması, uluslararası insani hukuk uyarınca yasaklanmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Orta Doğu ve Kuzey Afrika İletişim Direktörü Ahmed Benchemsi de İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki kuşatmasını "açıkça savaş suçu" olarak nitelendirdi.
OCHA, Gazze Şeridi'nde tüm hastanelerdeki yakıt rezervlerinin sadece 24 saat içinde tükeneceği uyarısında bulundu.
BM Filistin İnsani İşler Koordinatörü Lynn Hastings, raporda, Gazze'de benzeri görülmemiş "insanlık dışı" durumun ciddiyeti ve temel tedariklerin tükenmesi konusunda uyardı.
Filistinlilerin yerinden edilmesi de tepkiyle karşılandı
İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yaşayan ve yaklaşık 1,1 milyon kişiden oluştuğu belirtilen Filistinlilerden bölgenin güneyine geçmelerini istemesi de tepkilere neden oldu.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), İsrail ordusunun, Gazze'deki sivilleri yerinden ayrılmaya zorlamasının çok yıkıcı sonuçlara yol açtığını bildirdi.
Griffiths, "İsrail'in bölgeyi terk etme emrinin insani etkilerini düşünmek bile tüyler ürpertici." açıklamasında bulundu.
Dujarric de İsrail ordusunun Gazze nüfusunu yerinden ayrılmaya zorlamasının çok yıkıcı sonuçlarının olacağını kaydederek, karardan vazgeçmesini istediklerinin altını çizdi.
"BM, güçlü bir şekilde İsrail ordusunun bu yöndeki talimatına karşı çıkıyor ve iptal edilmesini talep ediyor." ifadesini kullanan Dujarric, böyle bir hamlenin halihazırda çok kötü olan durumu "trajediye" çevireceğini vurguladı.
Gazze'ye insani koridor açılması çağrısı
İsrail'in abluka altında bulunan ve çatışmaların başlamasının ardından büyük insani trajedinin yaşandığı Gazze'deki 2,2 milyon kişiyi desteklemek için "insani koridor" oluşturulması çağrısına uzlaşmacı bir tutumla yaklaşmaması da tepkilere yol açtı.
Çatışmaların başlamasının ardından ilk olarak DSÖ Sözcüsü Tarik Jasarevic, 10 Ekim'de kritik tıbbi malzemeleri ulaştırabilmek için "Gazze'ye insani koridor açılması" çağrısında bulundu.
Arap Birliği ile Afrika Birliği'nin ortak açıklamasında, Gazze’deki sivillere insani yardımların ulaştırılmasının gerekliliği vurgulanarak "Bölge sakinlerine temel insani yardım sağlamak ve yaralılara yardım etmek için acil insani koridor açılmalı, toplu cezalandırma kabul edilemez." ifadesi kullanıldı.
Guterres, "İsrail, Gazze'deki sivillere insani yardım sağlamak için acil ve engelsiz erişim sağlamalı." dedi.
BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Sözcüsü James Elder, "Çocukların güvenliği için Gazze'de ateşkese ve insani koridora ihtiyaç var." uyarısında bulundu.
UNICEF'in başka bir açıklamasında da Gazze Şeridi'ndeki çocukların durumu "felaket" olarak nitelendirilerek "UNICEF, Gazze Şeridi'ndeki çocukların kritik ihtiyaçlarına yanıt veriyor ancak erişim giderek zorlaşıyor ve tehlikeli hal alıyor. Çocuklara ulaşmak için acil insani ateşkese ihtiyacımız var." ifadeleri kullanıldı.
Türk Kızılay Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Gazze'ye insani yardım koridoru açılmasını isteyerek Gazze halkına yardım çağrısında bulundu.
Fosfor bombası kullanılmasına tepki
İsrail'in Gazze ve Lübnan'da beyaz fosfor kullandığının belirlenmesi de uluslararası toplumdan tepkiler aldı.
HRW'den yapılan açıklamada, "İsrail, Gazze ve Lübnan'daki askeri operasyonlarında beyaz fosfor kullanarak sivilleri ciddi ve uzun süreli yaralanma riskiyle karşı karşıya bıraktı." ifadesine yer verildi.
Beyaz fosforun dayanılmaz yanıklara yol açtığına ve evleri ateşe verebildiğine işaret edilen açıklamada, nüfusu yoğun bölgelerde beyaz fosfor kullanımının hukuka aykırı olduğu vurgulandı.
Uluslararası Af Örgütü de Gazze'yi vuran İsrail askeri birliklerinin beyaz fosforlu top mermileriyle donatıldığını doğrulayarak "Beyaz fosfor, korkunç acılara ve hayat değiştiren yaralanmalara neden olur ve su ile söndürülemez. İşte bu yüzden beyaz fosfor, sivil alanlarda asla kullanılmamalıdır." uyarısında bulundu.
Filistin'de İsrail şiddeti
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail'e "Aksa Tufanı" adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı.
Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.
Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi'ne saldırı başlatmıştı.
Gazze'den düzenlenen saldırılarda 286'sı asker 1300 İsraillinin öldüğü, 3 bin 436 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.
Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in saldırılarında Gazze'de 2 bin 750 kişinin öldüğünü, 9 bin 700 kişinin yaralandığını duyurmuştu.
İşgal altındaki Batı Şeria'da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 58 Filistinlinin öldüğü, yaklaşık 1250 kişinin yaralandığı belirtilmişti.
İsrail'in saldırılarında ayrıca Gazze'de 9, Lübnan'da da 1 gazeteci yaşamını yitirmişti.
Lübnan’ın güneyindeki İsrail sınırında 8 Ekim'den bu yana Hizbullah ve İsrail ordusu arasında çıkan çatışmalarda ise şu ana kadar 3 sivil ile 4 Hizbullah milisi ve 2 Filistin İslami Cihad Hareketi üyesi öldü. Lübnan tarafından düzenlenen saldırılarda da 3 İsrail askeri öldü.