Lübnan ile İsrail, hem kara sınır hattında hem de petrol ve gaz açısından zengin 9. blok olarak bilinen 860 kilometrekarelik deniz sahasında uzun yıllardır sınır anlaşmazlığı yaşıyor.
Ancak, bugüne kadar iki ülke arasındaki deniz sınırı, kara sınırında olduğu gibi askeri çatışmalara sahne olmuş değil.
İki ülke, deniz ve kara sınırları anlaşmazlığına çözüm bulmak amacıyla 2020'de Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde dolaylı müzakerelere başladı ama müzakerelerden bir sonuç alınamadı.
Deniz sınırı anlaşmazlığı evreleri ve bu konuda yapılan ara buluculuk çalışmaları İsrail'in kurulduğu 1948 yılına kadar uzanıyor.
Şimdi gelin, Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınır anlaşmazlığını birlikte inceleyelim...
Lübnan...
Lübnan, deniz sınırlarını çizme çalışmalarına 2002'de başladı.
İngiltere Hidrografik Ofisi ile iş birliğine giden Lübnan hükümeti, Southampton Oşinografi Merkezini bölgede petrol ve doğal gaz için jeolojik araştırmalar yapmak amacıyla kara sularının ve münhasır ekonomik bölgenin belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmekle görevlendirdi.
Southampton Oşinografi Merkezi, Lübnan'ın güneyi ve işgal altındaki Filistin'in kuzey bölgesinin net deniz haritalarının bulunmaması nedeniyle sınır çiziminde zorlandı ve sınır doğru şekilde belirlenemedi.
Lübnan hükümeti 2006'da İngiltere Hidrografik Ofisi'ni ülkenin deniz sınırının çizimi için yeniden görevlendirdi. Bu girişim de diğerinin tekrarı olmaktan kurtulamadı.
Lübnan, 17 Ocak 2007'de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile komşuluk ilişkilerini ve iş birliğini güçlendirmek, petrol kaynaklarına yatırım yapmak amacıyla münhasır ekonomik bölge sınırının belirlenmesine ilişkin anlaşma imzaladı.
Lübnan Ordusunun internet sitesine göre bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nde yürürlükte olan maddelere dayanıyordu. İki ülke arasındaki münhasır ekonomik bölge orta hat esas alınarak belirlendi.
Ancak İsrail'in 2011'de Beyrut ile yaptığı anlaşmayı görmezden gelerek GKRK ile aralarında münhasır ekonomik bölgeyi belirlemek için başka bir anlaşma imzalaması üzerine Lübnan anlaşmayı uygulamaya koymadı. Bu durum, Beyrut'un büyük miktarda petrol ve gaz içeren münhasır ekonomik bölgesinin yaklaşık 860 kilometrekarelik alanı kaybetmesine yol açtı.
Hof çizimi
ABD, 2012 yılında temsilcisi Frederic Hof aracılığıyla Lübnan ve İsrail arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığını çözmek için bir teklif sundu.
Daha sonra "Hof çizimi" olarak adlandırılan sınır çizimine göre, toplam 860 kilometrekarelik alanın yaklaşık 500 kilometrekaresi Lübnan'a ve yaklaşık 360 kilometrekaresi ise İsrail'e verildi.
Lübnan, tüm alanın kendi hakkı olduğu gerekçesiyle bu öneriyi reddetti. ABD'nin önerisi geçiciydi, nihai bir sınır çizimi değildi. Ancak Lübnan, bunun kalıcı hale dönüştürülmesinden endişe ederek öneriyi kabul etmedi.
Petrol ve gaz arama çalışmaları
Lübnan, deniz sahasında 2018'de petrol ve doğal gaz arama çalışması başlattı.
Fransız Total, İtalyan Eni ve Rus Novatek şirketlerinden oluşan bir konsorsiyumla 9 Şubat 2018'de 4 ve 9 nolu blokta petrol ve doğal gaz aramak için sözleşme imzalandı.
İsrail, Lübnan'ın tartışmalı 9. bloğa ilişkin böyle bir adım atmasını "provokasyon" olarak nitelendirdi.
ABD yeniden devrede
Lübnan'ın uluslararası şirketlerle anlaşma imzalamasından yaklaşık bir hafta sonra,16 Şubat 2018'de ABD yeniden Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Vekili David Satterfield ile Lübnan ve İsrail arasında ara buluculuk yapmaya başladı.
Satterfield 2012'de iki taraf arasındaki deniz sınırı konusundaki "Hof" önerilerini tekrar gündeme taşıdı. Lübnan bu öneriyi yine reddetti.
Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri o dönem yaptığı bir açıklamada, deniz sınırının Lübnan, İsrail ve BM'yi içeren Nisan 1996 mutabakatından çıkan üçlü komite aracılığıyla çizilmesine ilişkin tutumlarında ısrarcı olduklarını ifade etti.
İsrail ve Hizbullah, ABD'nin diplomatik çabaları sonucu Nisan 1996'da askeri çekişmeye son veren bir anlaşmaya varmıştı. Öte yandan, BM Güvenlik Konseyi 11 Ağustos 2006'da Lübnan ve İsrail arasındaki tüm çatışmaların durdurulmasını öngören 1701 sayılı kararı kabul etmişti.
Son 3 yıldaki temaslar
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Mart 2019'da Lübnan'ı ziyaret etti. Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve dönemin Başbakanı Saad el-Hariri ile bir araya gelen Pompeo, Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınır hattının çizilmesi de dahil olmak üzere çeşitli konuları görüştü.
ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Satterfield, Mayıs 2019'da birkaç gün içinde Lübnan'ı ziyaret ederek, Hariri, Berri ve Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Bassil ile görüştü. Satterfield, Beyrut'tan ayrılmadan önce Lübnan ve İsrail arasındaki kara ve deniz sınırlarını da içeren dolaylı müzakereler yapabileceğini söyledi.
Satterfield, Eylül 2019'da görevinden ayrılana dek Lübnan ve İsrail taraflarıyla görüşmelere devam etti.
ABD'de Satterfield'in yerine Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Vekili olan David Schenker, Beyrut Limanı'nda 4 Ağustos 2020'de meydana gelen büyük patlamanın ardından 3 Eylül'de Lübnan'ı ziyaret etti. Ziyareti, sınırların çizilmesine ilişkin görüşmelerin tamamlanması çerçevesinde olmasına rağmen Schenker hiçbir liderle görüşme gerçekleştirmedi.
ABD, 8 Eylül 2020'de Hizbullah'ı desteklemek ve "yolsuzluğa karışmak" ile suçlanan eski Lübnan Maliye Bakanı Ali Hasan Halil ile eski Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Yusuf Finyanus'a yaptırım uyguladığını duyurdu.
Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, 1 Ekim 2020'de düzenlediği basın toplantısında, İsrail'le aralarında uzun zamandır sorun olan kara ve deniz sınırını belirleme müzakereleri için çerçeve anlaşmasının sağlandığını duyurdu.
Lübnan ve İsrail arasındaki deniz sınırlarının belirlenmesi için dolaylı müzakerelerin ilk oturumu BM himayesinde ve ABD ara buluculuğunda 14 Ekim 2020'de gerçekleştirildi, ancak müzakerelerden bir sonuç çıkmadı.
Geçtiğimiz günlerde ise, Lübnan, İngiltere merkezli Energean şirketine ait bir sondaj gemisinin, Lübnan ile İsrail arasındaki ihtilaflı deniz sahasında Tel Aviv yönetimi adına doğal gaz çıkarmak için yürüttüğünü duyurdu ve bu faaliyetlerin Lübnan'ın güneyindeki istikrar ortamını tehdit ettiğini ilan etti.
Lübnan, ülkenin güneyinde de bölgedeki istikrarı etkileyecek bir güvenlik sorununun yaşanmaması için BM ve uluslararası topluma harekete geçme çağrısı yaptı.
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ise, Lübnan ile ihtilaflı deniz sahası ve buradan gaz çıkarılmasıyla ilgili anlaşmazlığın ABD ara buluculuğundaki müzakereler yoluyla çözüleceğini söyledi.
Hizbullah konuya nasıl bakıyor?
Lübnan kamuoyu, İsrail'in üzerinde tartışma bulunan alanlarda çalışmalara başlamasını, kendi "haklarını doğrudan çiğneme" olarak görüyor. İsrail'in son hamlesi ise, "kışkırtıcı" olarak nitelendiriliyor.
Siyasi partilerde de durum bundan farklı değil. Bazı milletvekilleri, Cumhurbaşkanı ve hükümetten adım atmasını istiyor. Hatta, Cumhurbaşkanı Mişel Avn'a dönük, "Lübnan'ın haklarını alamadığı bir anlaşmaya imza atması" durumunda vatana ihanet sayılacağına dair uyarılar yapılıyor.
Hizbullah ise, Genel Sekreteri Hasan Nasrallah tarafından yapılan ve devletin politikasını destekleyen açıklamalarla pozisyonunu belli ediyor. Ancak, birçok kez İsraille doğrudan çatışmalara girmiş Hizbullah'ın, deniz krizi konusunda nasıl adımlar atacağı bilinmiyor.