Uluslararası Adalet Divanında bugün başlayan duruşmada konuşan Filistinli Bakan Maliki, "Gazze'deki soykırım on yıllardır süren cezasızlığın sonucu. İsrail'in cezasızlığına son vermek hukuki zorunluluktur." dedi.
Buna göre, aralarında Türkiye'nin de yer aldığı 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği, 19-26 Şubat tarihlerinde, İsrail'in Doğu Kudüs dahil işgali altındaki Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki neticelerine ilişkin beyanlarda bulunacak.
İsrail soykırım davasında yargılanıyor. Uluslararası Adalet Divanı'ndaki duruşmadan canlı yayın @trthaber'de. https://t.co/OLSPZqsdRi
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) February 19, 2024
Başta İsrail olmak üzere, işgalin devletler ve Birleşmiş Milletler (BM) açısından sonuçlarının da ele alınacağı 6 gün sürecek duruşmalarda her bir devlet ve kuruluş otuzar dakika sunum yapacak.
TSİ 12.00'de Filistin tarafının sunumuyla başlayan duruşmalarda Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek sunumu, son gün olan 26 Şubat'ta TSİ 12.00'de gerçekleştirilecek.
Danışma görüşü nedir?
Birleşmiş Milletlerin temel yargı organı Divan'ın görevleri arasında ilk olarak devletler arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafları, uluslararası hukuka uygun şekilde çözmek, ikinci olarak da kendisine yönlendirilen hukuki konularda danışma görüşü bildirmek bulunuyor.
BM organları ve faaliyet alanlarıyla ilgili olması şartıyla BM yetkili kuruşları uluslararası hukuka ilişkin konu hakkında UAD'den danışma görüşü isteyebilir. Devletler, Divan'dan danışma görüşü isteyemez.
UAD bu meselede İsrail'in, işgal ettiği Filistin'deki politikaları ve uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin bağlayıcı olmayan danışma görüşü verecek.
Danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da UAD'nin o mesele hakkındaki görüşünü yansıtması bakımından çok önemli olup, muhtemel davalarda Divan'ın ne yönde karar verebileceğine işaret ederken danışma görüşü aleyhine çıkan devletler açısından politik baskı oluşmasında da etkili oluyor.
İsrail'in yine Adalet Divanında soykırım suçlamasıyla yargılandığı davadan farkı ne?
Güney Afrika’nın, İsrail aleyhine, Soykırım Sözleşmesi'nin ihlali sebebiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı dava iki ülke arasındaki çekişmeli yargılama anlamına gelirken, başlayacak danışma görüşü iki devletin karşı karşıya geldiği bir dava niteliği taşımıyor.
Danışma görüşünde, davalı-davacı şeklinde ayrım bulunmuyor ve UAD, BM organları ya da kuruluşlarının faaliyet alanlarına ilişkin yönelttiği sorular hakkındaki görüşünü açıklıyor.
Divan Statüsü'nün 66. maddesi gereği, BM üyesi ülkeler, danışma görüşü istenen konular üzerine yazılı ve sözlü beyanda bulunma hakkına sahip.
Çekişmeli davalardan farklı olarak herhangi bir ad-hoc hakim atanmadığından, danışma görüşü kararını UAD'nin daimi 15 hakimi verecek.
Danışma görüşünü kim istedi?
BM Genel Kurulu 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'den, Divan Statüsü’nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukukiliğine ilişkin iki soru yöneltti.
BM Genel Kurulunun Divandan talep ettiği sorular şu şekilde:
"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?
2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"
Danışma görüşü talebi 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e, danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.
Duruşmalarda ne olacak?
Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de halka açık yapılacak duruşmalar canlı yayınlanacak.
Buna göre aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 52 devletin yanı sıra Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Afrika Birliği’nin her biri 19-26 Şubat tarihleri arasında otuzar dakika sözlü sunumlarını gerçekleştirecek.
Sözlü sunumlarda sadece Filistin'e 3 saatlik sunum yapma hakkı tanınırken, Türkiye, 26 Şubat Pazartesi TSİ 12.00-12.30 arasında sözlü beyanını sunacak.
Sözlü beyanda bulunacak devletler arasında ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya, İran, Kanada, Mısır, Güney Afrika, Japonya, İspanya, Suudi Arabistan, Malezya, Pakistan, Hollanda’nın yanı sıra AB, Orta Doğu ve Asya-Pasifik bölgesinden çok sayıda ülke bulunuyor.
Divan önünde danışma görüşünde ilk defa bu kadar çok sayıda devletin yazılı ve sözlü beyanda bulunduğu görülürken, yazılı beyanda bulunan İsrail’in sözlü duruşmalarda yer almaması dikkati çekiyor.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 57 ülke ve uluslararası kurum, danışma görüşü verilecek sorular hakkındaki kendi tutumlarını içeren yazılı beyanlarını UAD'ye sunmuştu.
Danışma görüşünün etkisi nedir?
UAD’nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Divan’ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkat çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da, uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmenin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel.