7 Ekim’den beri süren İsrail’in Gazze saldırıları her geçen gün şiddetini artırıyor. İsrail uluslararası hukuk kurallarını yok sayarak Filistinli kadın, çocuk ve sivilleri acımasızca katlediyor.
Son olarak, Birleşmiş Milletler'in (BM) güvenli bölge olarak belirttiği çadır kampının bulunduğu alana yapılan saldırıda onlarca sivil Filistinli yanarak yaşamını yitirdi.
Ttüm dünyadan yükselen tepkilere kulak asmayan İsrail, Uluslararası Adalet Divanı'nın son saldırıdan 48 saat önce açıkladığı ihtiyati tedbir kararlarını yok saydı. Hatta BM’nin "güvenli bölgesi"ni bile bombaladı.
“İsrail, devlet olma vasfını yitirdi”
Uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Selami Kuran, "İsrail’in insanlık ve hukuk dışı hamleleri, İsrail Devleti'nin ve daha doğrusu İsrail Hükümeti'nin, Netanyahu'nun, devlet olma vasfını yitirdiğini gösteriyor” diyor ve uluslararası hukuk bağlamındaki konumunu şöyle mercek altına alıyor:
“İsrail hükümeti adeta cinnet durumunda. Savaş suçu, insanlığa karşı suç ve soykırım suçlarını sistematik bir şekilde işliyor. Birleşmiş Milletler, uluslararası sivil toplum kuruluşları, uluslararası alandaki dünyanın belli başkentlerinde insanların protestolarına ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin yayınladığı raporlara aldırış etmeden, ayrıca yine uluslararası yargı mercilerince, Uluslararası Adalet Divanı'nın verdiği kararları en ağır şekilde ihlal ediyor. Bu artık bir devlet politikası, hükümet politikası haline gelmiş durumda. İsrail ısrarla ve inatla, cüretkar ve pervasızca bu saldırılarına, bu suçlarına maalesef devam ediyor.”
“Soykırım ceza hukukunda en ağır suç tipidir”
Prof. Dr. Kuran, 1929 Cenevre Konvansiyonları, 1967 Cenevre Protokolü, 1948 Birleşmiş Milletler Soykırımı Önlenmesi ve Cezalandırılmasına ilişkin Sözleşme ve son olarak da 1998 Roma Statüsü’nü işaret ederek silahlı çatışmada, savaşta sivillerin korunmasının amaçlandığını söylüyor.
Kuran, soykırımın ceza hukukundaki en ağır suç tipi olduğunu da belirtiyor. Fakat yine de İsrail’in soykırım suçunu pervasız bir şekilde oluşturan eylemlerine devam ettiğini dile getiriyor.
Başta Amerika Birleşik Devletleri'nin ve zaman zaman İsrail'e dolaylı destek veren İngiltere gibi ülkelerin durumu yeniden düşünmesi gerektiğini belirten Kuran, “Devlet dediğimizde biz uluslararası hukukta siyasi ve hukuki bir organizasyondan bahsederiz. Hukuki organizasyon, uluslararası hukukun ilke ve esaslarına bağlı olan bir yapıyı ifade eder. Ancak İsrail hükümetinin uygulamaları ve bu suçlara baktığımızda, İsrail'in gerçekten devlet olma vasfını yitirdiğini açıkça görüyoruz” diyor.
Avrupa da fikir ayrılığında
Prof. Dr. Kuran, Avrupa’da yaşanan önemli bir gelişmeye de değiniyor. İsviçre'nin Cenevre kentinde Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün bu suçlarla ilgili olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurduğuna dikkati çekiyor:
“Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Bu çok önemli bir gelişme. Çünkü Avrupa Birliği'nin, İsrail'e karşı suçlarına destek veren politikalarını eleştiriyor. Von der Leyen, İsrail'in saldırılarından sonra Netanyahu'yu Kudüs'te ziyaret etti ve koşulsuz destek mesajı verdi. Yapılan suç duyurusunda, Gazze ve işgal altındaki topraklarda işlenen suçlara iştirak ettiği, yardım ve yataklık ettiği belirtiliyor. Von der Leyen'in verdiği destek nedeniyle İsrail'in askeri yardım almasını kolaylaştırdığı ifade ediliyor.”
İsrail'i kim durduracak?
Peki, İsrail’in durmadan yaptığı bu saldırılara kim engel olacak? Selami Kuran, Amerika Birleşik Devletleri’nin zaman zaman bazı mesajlar verdiğini ama bunların aldatmaca olduğunu düşündüğünü belirtiyor.
“ABD, uluslararası kamuoyunun baskısını görüyor özellikle son aylarda. İlk başlarda Biden'ın açıklamaları kayıtsız şartsız bir destekti. Ancak son 5-6 ayda baktı ki İsrail çok ciddi şekilde ağır ihlaller yapıyor ve uluslararası toplumda ciddi bir tepki var. Bu nedenle ABD biraz daha dikkatli olmaya çalışıyor.
Ancak Amerika Birleşik Devletleri'nin desteği sürdüğü müddetçe İsrail bu saldırılarına devam edecek. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği'nin bazı ülkeleri ciddi mesajlar veriyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı ile Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi arasında ciddi bir fikir ayrılığı var. Avrupa Birliği içinde bu konuda tartışmalar artacak gibi görünüyor.”
“Netanyahu sıkıştı”
Uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Gökhan Çınkara ise Netanyahu’nun bir açmaz içinde olduğunu söylüyor.
Savaş kabinesinde Benny Gantz ve Savunma Bakanı Yoav Gallant ile olan anlaşmazlığının her geçen gün derinleştiğini ifade ediyor. Başbakan’ın Savunma Bakanı Gantz ile epeydir görüşmediğine yönelik haberleri de hatırlatıyor.
“Kurumlar arasındaki dağınıklık koordinasyonsuzluğu, o da politikasız ve hedefsiz ilerleyişi ortaya çıkarıyor. Öte yandan dindar kesimlerin askere alınmasına yönelik hukuki düzenlemenin aciliyeti Netanyahu’yu sıkıştıran diğer bir gerçeklik. İsrail siyasetine özgü küçük partilerin kritik rolleri bu açıdan politik krizi derinleştiriyor.”
“Netanyahu için politik kaos iyice büyüyecek”
Netanyahu’nun şu ana kadar İsrail kamuoyuna vereceği Gazze merkezli herhangi bir stratejik kazanım olmadığını belirten Çınkara, “Bilakis insani kayıpların arttığı, küresel düzlemde eleştirilerin yükseldiği bir süreç ön planda. Bu sebeple Netanyahu’ndan kurtulmak isteyen epeyce İsrailli var. Savaşın bu şekilde devam etmesi Netanyahu açısından politik kaosu iyice büyütecek bir etki yaratıyor” diyor.