Türkiye, Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütüne (NATO) üye olduğu 1952 yılından itibaren tüm imkan, yetenek ve kabiliyetlerini örgütün yararına sunmaya başladı.
Stratejik coğrafi konumu bakımından da NATO için büyük bir önem arz eden Türkiye, dünyanın farklı bölgelerindeki NATO misyonlarına da katkı sağlıyor.
Irak, Afganistan ve Kosova'daki misyonlarda yer alan Türkiye, Akdeniz'deki Deniz Muhafızı Harekatı'nda daimi üye konumunda.
Bazı görevlerde liderlik rolü de üstlenen Türkiye, 2021'in başından itibaren NATO bünyesindeki Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti'nin (VJTF) komutasını da 1 yıllığına devraldı.
Türkiye 3 NATO karargahına ev sahipliği yapıyor
NATO'nun önemli karargahları ve tesislerine ev sahipliği yapan Türkiye, stratejik konumuyla da örgüte önemli katkılar sağlıyor.
NATO Kara Komutanlığı (LANDCOM) Karargahı'na İzmir’de ev sahipliği yapan Türkiye'de, NATO Balistik Füze Savunması mimarisi kapsamındaki radar da Kürecik/Malatya’da konuşlu bulunuyor.
NATO'ya bağlı AWACS uçakları Konya Hava Üssü'nü kullanabilirken Türkiye, terör örgütü DEAŞ’la Mücadele Küresel Koalisyonu kapsamında hava sahasında NATO AWACS uçaklarına havada yakıt ikmali desteği veriyor.
İttifak'ın Doğu Avrupa ülkelerine yönelik icra ettiği güvence tedbirleri kapsamında gerçekleştirilen NATO AWACS uçaklarına da havada yakıt ikmali desteği veriliyor. Türkiye, milli AWACS uçaklarıyla da NATO'ya destek sağlıyor.
Türkiye kendi savunma sanayiini ve imkanlarını da geliştirme hedefi doğrultusunda önemli bir sıçrama kaydetti. Bu, örgütün kolektif gücüne ayrıca güç katıyor.
"Sadece haritaya bakmak Türkiye'nin önemini anlamak için yeterli"
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg geçtiğimiz günlerde, "Türkiye önemli bir müttefik. Çünkü sadece haritaya bakarsan ne kadar önemli olduğunu görebilirsin" şeklindeki açıklamasıyla Türkiye'nin bu örgütteki kritik konumuna dikkat çekti.
Türkiye'nin Irak ve Suriye sınırında da önemli bir savunma hattı olduğuna değinen Stoltenberg, "Özellikle Irak ve Suriye'ye sınırı olduğundan, DEAŞ ile mücadelede kaydedilen ilerlemeden, bölgede DEAŞ'ın kontrol ettiği bölgelerde milyonlarca insanın özgürleştirilmesinden, altyapı temelleriyle Türkiye'deki havalimanları çok büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
NATO çatısı altında 30 üye var
Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü, kısa adıyla NATO, 1949 yılında Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İngiltere, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz ve ABD'den oluşan 12 kurucu üye tarafından hayata geçirildi.
1952'de Türkiye ve Yunanistan'ın üyeliğinin onaylanmasından sonra örgüt genişlemeye devam etti. 2020 yılında Kuzey Makedonya'nın NATO çatısı altına girmesiyle üye ülke sayısı 30'a yükseldi.
Türkiye bu 30 ülke arasında ABD'den sonra 2'nci en büyük orduya sahip.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Türkiye'nin NATO'daki konumunu ve bu örgütün üyeleri arasında yaşanan ihtilafların etkilerini TRT Haber'e değerlendirdi.
Türkiye'nin NATO'ya önemli katkılar yaptığının altını çizen Yeşiltaş, “Türkiye'nin NATO içerisinde çok ciddi bir yükümlülük üstlendiğini görüyoruz. Özellikle NATO’nun Soğuk Savaş sonrası alan dışı operasyonlarında ve özellikle bu operasyonların en önemlilerinden Afganistan'da Türkiye’nin ilk 3 ülke arasında olduğunu görüyoruz. Kosova'daki KFOR harekatında da benzer bir durum var” diye konuştu.
Türkiye, NATO'daki sorumluluklarını yerine getiriyor
NATO'nun üye ülkeleri için belirlediği savunma bütçelerinin gayrisafi yurt içi hasılasına (GSYİH) oranla yüzde 2 hedefi noktasında da Türkiye'nin önemli bir ilerleme kaydettiğini belirten Yeşiltaş, “Türkiye'nin sorumluluklarını yerine getirdiğini söyleyebiliriz” dedi.
NATO'nun verilerine göre Türkiye'nin savunma harcamaları GSYİH'ye oranla yüzde 1,91 şeklinde gerçekleşti. Bu oran Türkiye'yi yüzde 2 hedefini tutturan 10 ülkeyle bir arada tutuyor.
2020'nin verilerine göre, savunma harcamaları GSYİH'ye oranla yüzde 2'den fazla olan ülkeler ise ABD, Yunanistan, Birleşik Krallık, Romanya, Estonya, Letonya, Polonya, Litvanya, Fransa ve Norveç.
Savunma harcamaları bakımından de ilk 10 ülke arasına giren Türkiye, örgütün 2021-2024 külfet paylaşımı düzenlemesine göre 8. sırada yer alıyor.
"Türkiye çatışmaların yoğun olduğu bir coğrafyada konumlanıyor"
Türkiye'nin soğuk savaş döneminde Sovyet yayılmacılığına karşı önemli bir rol üstlendiğini de hatırlatan Murat Yeşiltaş, "Soğuk Savaş sonrasında da ortaya çıkan yeni güvenlik sorunlarının minimize edilmesinde, tehditlerin ortadan kaldırılmasında Türkiye’nin ciddi bir rol üstlendiğini söyleyebiliriz" değerlendirmesini yaptı.
Yeşiltaş, Türkiye’nin bulunduğu bölgede askeri çatışmaların çok yüksek olduğunu, bu çatışmaların bir kısmının da devletler arasında cereyan ettiğine dikkat çekerek şöyle devam etti:
"Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada silahlanma giderek artıyor. Terörizm meselesi, göç ve mülteci konuları çok önemli birer sorun haline gelmiş durumda. Dolayısıyla Türkiye birçok noktada bölgesel ölçekte ortaya çıkan güvensizlik hattı içerisinde Avrupa’nın en ön cephesinde yer alıyor. Bütün bu güvenlik sorunlarından etkilenirken bunu Avrupa’ya yansıtmayan bir ülke konumunda. Dolayısıyla bir bütün olarak Avrupa’nın güvenliğini sağlamada Türkiye’nin önemli bir rolü olduğunu söyleyebiliriz."
"Avrupa güvenlik mimarisinde Türkiye’nin önemi giderek artıyor"
"Ancak yine de Türkiye’nin Avrupa’nın güvenliği içerisinde de tabii ki tartışmalı bir rolü de var. Türkiye’nin kendi askeri önceliklerini, dış politika önceliklerini sahaya yansıtmaya başlaması Avrupa'daki güvenlik düzeni açısından, Avrupalılar tarafından bir risk unsuru olarak da değerlendiriliyor. Yani Türkiye artık sürekli büyüyen bir aktör; sürekli güvenlik açısından operasyonlar yapabilen, Libya’da, Suriye’de, Azerbaycan’a destek verebilen bir aktöre dönüşmüş durumda. Dolayısıyla bir bütün olarak Avrupa güvenlik mimarisinde Türkiye’nin önemi giderek artıyor."
Avrupa'da NATO dışında bir savunma mekanizması çabası
Avrupa ülkelerinin NATO çatısı dışında bir savunma mekanizması oluşturma çabalarına yönelik soruya cevaben Murat Yeşiltaş, "Bu konunun Avrupa'da yeni olmadığı, Soğuk Savaş döneminden itibaren bu konunun ara ara gündeme geldiği, özellikle Balkan Savaşı ve Kosova krizi sırasında ciddi bir şekilde tartışıldığı ancak bir şekilde ilerleme kaydedilmediğini" belirtti.
"Son dönemde Arap Baharı'nın ortaya çıkardığı dinamikler, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın NATO'ya yönelik sorgulayıcı pozisyonu, Avrupa'da farklılaşan jeopolitik öncelikler ve buna bağlı olarak aktörlerin birbiriyle çatışmasının Avrupa'da 'PESCO' gibi ortak bir ordu kurma çabalarını yükselttiğini görüyoruz. Ancak burada Avrupa'nın daha çok fazla yol alması gerekecek."
NATO içinde NATO stratejisi tartışması
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Yeşiltaş, NATO üyesi ülkeler arasında yaşanan ikili sorunlar ve görüş ayrılıklarının, örgütün işleyişine yansımalarını ise şöyle açıklıyor:
"NATO içerisinde birçok farklılıklar olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılıkların farklı şekilde nüksettiği kanatlar var. Örneğin Fransa kanadı, Avrupa-NATO içerisinde kendi ulusal ve bölgesel politik önceliklerini daha fazla ön plana çıkaran bir aktör. Almanya mesela ekonomik ve siyasi olarak güçlü. Ama askeri olarak çok fazla kendi ülkesinin dışına angajmanlarda bulunmayan daha sakin bir ülke. Doğu Avrupa ülkeleri ise daha yüksek bir Rusya tehdidiyle karşı karşıya.
Bundan dolayı NATO içerisinde Suriye, Libya, Irak, Doğu Akdeniz ve terörle mücadele meselesi gibi farklı konulara karşı üye ülkelerin farklı tutumlar sergilediğini ve belli gruplar ortaya çıktığını görüyoruz.
Bir de NATO içerisinde NATO'nun stratejisinin ne olması gerektiği konusunda örgütsel bazda bir tartışmanın da olduğunu görüyoruz. İşte en sonunda Trump'ın 'NATO’nun beyin ölümü' ifadesi bu tartışmaların en zirve yaptığı noktalardan bir tanesiydi."
"Rusya'nın yanı sıra Çin de NATO için bir mesele haline geliyor"
"Türkiye’nin NATO içerisindeki yeri de ayrı bir tartışma konusu. Bu yer, ilgili ilgisiz birçok aktörler tarafından zaman zaman sorgulanıyor. Öte yandan genişleme arzusunun Ukrayna’da, Gürcistan’da çok ciddi problemlere neden olduğunu görüyoruz.
NATO 2030 Vizyon Belgesi'ne bakıldığında NATO'nun gerçekten birçok noktada kendi vizyonunu geliştirerek ve değiştirerek bir strateji ortaya koyması ihtiyacı anlaşılıyor.
Çin burada ön plana çıkıyor. NATO için asıl tehdidin hep Rusya olduğu vurgulanıyordu. Ancak önümüzdeki dönemde Çin’in de NATO için bir mesele haline geldiğini görebiliriz. Bu konu NATO'da sorgulanıyor. NATO'nun stratejik belgelerinde Çin'in adına daha sık rastlamaya başlayacağız."
Türkiye: S-400’ler NATO savunma sistemine entegre edilmeyecek
Türkiye'nin özellikle ABD ile yaşadığı F-35 savaş uçağı ve S-400 füze savunma sistemi sorunu NATO ile de yakından ilişkili.
Türkiye ABD yapımı Patriot savunma füze sistemini satın almak için uzun süreden beri sürdürdüğü görüşmelerin sonuçsuz kalmasıyla 2017 yılında Rusya'dan S-400 sistemi satın aldı. Bu karara karşı çıkan ABD'nin NATO müttefiki Türkiye'ye karşı hamleleri, Washington-Ankara ilişkilerinde gerilime neden oldu.
Türkiye'nin S-400 füze sisteminin bir ulusal güvenlik ihtiyaç olduğu ve bunu NATO sistemine entegre etmeyeceği yönündeki tüm açıklamalarına rağmen kriz henüz tam anlamıyla aşılabilmiş değil.
Türkiye-Yunanistan anlaşmazlıkları NATO'nun masasında
Öte yandan, Türkiye ile Yunanistan arasında özellikle Doğu Akdeniz'deki münhasır ekonomik bölgeler bağlamında ortaya çıkan anlaşmazlığı çözüme kavuşturma çabaları konusunda 2020'nin sonlarında NATO devreye girdi ve bu konuda "Ayrıştırma Usulleri" mekanizmasının kurulduğunu açıkladı.