Çok Bulutlu 7.2ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
TRT Haber 23.01.2024 14:51

Kızıldeniz’deki krizden çıkar sağlayan kim?

Bölgesel bir kriz olarak adlandırılan İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları, Kızıldeniz’de Husilerin saldırılarının başlamasıyla küresel etkileri olan bir olaya doğru evrildi. Öyle ki, ABD’nin Yemen'e dönük müdahalesinde en büyük kazananın Çin olduğu tartışmaları başladı.

Kızıldeniz’deki krizden çıkar sağlayan kim?

Gazze’de dünyanın son zamanlarda şahit olduğu en büyük insanlık dramlarından biri yaşanıyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılar, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 24 bini aşkın kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Uzun yıllardır İsrail ablukası altında yaşayan kent “dünyanın en büyük açık hava hapishanesi” olarak adlandırılıyordu… Şimdi ise sokakları bile mezarlığa dönüşmüş durumda…

Kızıldeniz’deki krizden çıkar sağlayan kim?

2 milyondan fazla insanın evlerinden zorla göç etmek zorunda kaldığı, açlık ve susuzlukla boğuştuğu Gazze için Birleşmiş Milletler (BM) ateşkes kararı bile alamadı zira ABD İsrail aleyhine olan her karara karşı çıktı.

Asıl konu: Çıkar

Yemen’deki Husiler ise İsrail’in 7 Ekim’den bu yana devam eden Gazze saldırılarına tepki olarak Kızıldeniz’den İsrail’e ait veya İsrail’e giden gemilere müdahale etmeye başladı.

Saldırıların ardından çok sayıda gemicilik şirketinin Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı alması sonrası, ABD ve İngiltere’nin başını çektiği bir koalisyon kuruldu.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) 6 Aralık 2023'te Yemen'deki Husi güçlerinin Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı uluslararası "Deniz Görev Gücü" kurulması için görüşmeler yaptıklarını bildirmiş, 18 Aralık'ta da "Refah Muhafızı Operasyonu" adında çok uluslu misyon oluşturulduğunu duyurdu.

Husilerin saldırıları, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin yapıldığı Süveyş Kanalı'ndan geçişleri tehlikeye atarken, Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin pes peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir "tedarik zinciri krizi"nin başlayacağına ilişkin endişeleri artırmıştı.

Amerikan denizcilik şirketi Flexport’a göre genellikle Süveyş Kanalı’ndan geçen ve kapasitenin tahminen yüzde 95'ini oluşturan küresel konteyner firmaları, son haftalarda Kızıldeniz'den geçişleri askıya aldı.

ABD ve İngiltere Husilere yönelik ilk saldırılarını ocak ayının başlarında yaparken, dün de yine başkent Sana başta olmak üzere birçok nokta koalisyon tarafından vuruldu.

Ayrıca Husi saldırılarını engellemek için de Kızıldeniz’de konuşlu destroyerler hava savunma füzelerini aktif şekilde kullanıyor.

2 milyon dolarlık füze, 2 bin dolarlık İHA’ya karşı

Husiler daha çok İran’dan tedarik ettikleri veya İran yardımıyla ürettikleri insansız hava araçları ve seyir füzeleri ile İsrail’i veya İsrail gemilerini hedef alıyor. Uzmanlara göre, Husilerin kullandıkları ekipmanların maliyeti ABD ve ortaklarının saldırıları engellemek için kullandığı mühimmattan çok daha uygun.

Eski bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi bu durumu “sorun “ olarak nitelendiriyor.

“Bu hızla bir sorun haline geliyor çünkü gelen füzeleri ve insansız hava araçlarını düşürsek bile en büyük fayda onların lehine oluyor. ABD olarak, bize saldırmak için harcadıkları maliyetle daha uyumlu olacak şekilde bunları yenebilecek sistemlere bakmaya başlamamız gerekiyor.”

Peki, ABD Husi saldırılarını engellemek için hangi mühimmatı kullanıyor. Pantegon bu konuda resmi bir açıklama yapmaktan çekiniyor ancak eski yetkililer ve uzmanların işaret ettiği mühimmat: SM-2.

SM-2 hava savunma füzesinin maliyeti ise 2.1 milyon dolar olarak ifade ediliyor.

Uzmanlar Husilerin kullandığı füze ve İHA’ların maliyetinin ise oldukça düşük olduğunu belirtiyor.

Kazanan Çin mi?

ABD’nin Kızıldeniz’de kurduğu füze kalkanı ve Yemen’de düzenlediği saldırılar devam ederken, artan askeri gerginlik yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Esasen Husi saldırıları ve bazı kargo şirketlerinin rota değiştirmesinin dünya ticaretine etkisi çokça tartışıldı.

Ancak akademisyen ve yazar Minxin Pei, yeni ve önemli bir konuyu gündeme getirdi: Çin.

Jeopolitik olarak ABD’nin en büyük rakibi Çin neden Kızıldeniz’de yok? Kızıldeniz’den önemli oranda bir ticari geçiş sağlayan Pekin, Husi saldırılarına neden sessiz kalıyor? Kızıldeniz’de Husi saldırılarını durdurmak isteyen Washington, esasında en büyük jeopolitik rakibi Çin’e yardım mı ediyor?

Şimdi gelin, “Husilerin engellenmesinden en büyük faydayı Çin sağlıyor” diyen yazarın görüşlerine yakından bakalım…

Pei’ye göre, ABD'nin Kızıldeniz üzerinden küresel seyrüsefer güvenliğini sağlaması ve su yollarını açık tutmak için bu misyonu üstlenmesi doğal.

Ancak Pei'in makalesinde belirttiğine göre, Amerikan ve İngiliz kuvvetleri Husi saldırılarını bastırabilirse, özellikle de ihracatının yüzde 60'ı Kızıldeniz'den geçtiği için Çin bundan en büyük yararı sağlayacak ülke olacak.

Yazar ayrıca, Çin Donanması'nın, Kızıldeniz'e çok da uzak olmayan Hint Okyanusu'ndaki Aden Körfezi'nde korsanlıkla mücadele görevini yürüten bir iş gücüne sahip olmasına rağmen bölgeye tek bir savaş gemisi göndermediğini belirtiyor.

İki farklı faktör

Yazara göre, bu durum, Sam Amca'nın "aptallığının" kanıtı değil, daha ziyade ABD ile Çin arasındaki rekabetin eşitsiz doğasının bir örneği ve aslında iki farklı faktörle karakterize ediliyor. Birincisi, ABD’nin özellikle askeri yetenekler ve teknoloji konusunda güç sahibi olmak için nedenleri var ve ittifak kurma da onu Çin'den önemli ölçüde üstün kılıyor.

Makaleye göre, dünyadaki tek süper güç sayılan ABD, en büyük güvenlik yükünü taşıyor ve bu sorumluluğun gereklerini yerine getirmek de çok büyük kaynaklar ayırmayı gerektiriyor.

Buna karşılık Çin, güvenlik kaygılarının odağında Doğu Asya’daki bölgesel bir süper güç. ABD dünya çapında en az 80 ülkede 170 bin asker ve yaklaşık 750 askeri üs konuşlandırırken Çin’in Aden Körfezi'ndeki korsanlıkla mücadele operasyonlarını desteklemek için 2017'den bu yana Cibuti'de bir askeri üssü bulunuyor.

İki ülke arasındaki rekabetin doğasını farklılaştıran ikinci faktöre gelince, Pei'ye göre bunun açıkça Çin'in çıkarına hizmet ettiğini vurguluyor.

Pei, Amerika'nın dünya güvenliğine yönelik taahhütlerinin, dikkatini ve kaynaklarını sürekli olarak Çin’den çok uzakta meydana gelen krizlere doğru kaydırması gerektirdiğine dikkat çekiyor.

Kızıldeniz’deki kriz

Son dönemlerde Yemen'deki Husilerin, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı almıştı.

Kızıldeniz’deki krizden çıkar sağlayan kim?

MarineTraffic verilerine göre, Aralık 2023'te Kızıldeniz'den geçen konteyner gemilerinin sayısı Aralık 2022'deki gemi sayısına göre yüzde 25 geriledi.

Bu dönemde, Kızıldeniz'den geçen ro-ro gemilerinin sayısı da yüzde 25 azalırken, sıvılaştırılmış doğal gaz, LPG, kuru ve yaş yük gemilerinin sayısında önemli bir değişim görülmedi.

Yemen'deki Husilerin Kızıldeniz'deki saldırıları sonrası Danimarkalı denizcilik şirketi Maersk, dünyanın en büyük konteyner şirketi İtalyan-İsviçre ortaklı Mediterranean Shipping Company (MSC), Alman taşımacılık şirketi Hapag-Lloyd, Fransız gemicilik şirketi CMA CGM ve İngiliz enerji şirketi BP, bölgedeki seferlerini askıya alma kararı almıştı.

Şirketlerin bu kararları sonrası Kızıldeniz'deki günlük gemi trafiği Aralık 2023'ün ikinci yarısında, ayın ilk yarısına göre yüzde 20 azaldı. Kızıldeniz'deki gemi trafiğinde 16 Aralık 2023 itibarıyla hızla düşüş görüldü.

Kızıldeniz'de 1 Aralık'ta seyahat eden gemi sayısı 646 iken, bu sayı 16 Aralık'ta 681'e kadar yükseldi. Kızıldeniz'deki toplam günlük gemi sayısı 31 Aralık'ta 521'e kadar düştü.

Gemi trafiği söz konusu bölgede günlük olarak bulunan ve seyir halindeki toplam gemilerin sayısını ifade ederken, Kızıldeniz'i ay boyunca kullanan toplam gemi sayısı, giriş yapan her geminin bir kez sayıldığı anlamına geliyor.

Ümit Burnu’ndan geçişler arttı

İngiltere merkezli denizcilik veri sağlayıcısı Lloyd's List Intelligence verilerine göre de gemi trafiği 25-31 Aralık haftasındaki keskin düşüşle ay içinde yüzde 20 yavaşladı.

Kızıldeniz’deki krizden çıkar sağlayan kim?

Konteyner gemilerinin Kızıldeniz'deki geçişlerinin Ümit Burnu'na yönlendirilmesinin ardından, Ümit Burnu'ndan gemi geçişlerinde, 25-31 Aralık haftasında bir önceki haftaya göre yüzde 27 artış görüldü.

Kızıldeniz rotasındaki değişiklikler

Babu'l Mendeb Boğazı’nda Husi saldırılarının artması ve bölgede yükselen tansiyon nelere yol açabilir? Dünyanın en yoğun boğazındaki güvenlik riski hangi ekonomik kayıplara neden olur?

Bu durumu anlamlandırabilmek için önümüzde oldukça değerli bir örnek var.

2021 yılının mart ayında 400 metre uzunluğunda ve 59 metre genişliğindeki dev gemi "Ever Given"ın Süveyş Kanalı'nda karaya oturması ve kanalda 6 gün boyunca çift yönlü seyir trafiğinin aksaması büyük endişelere neden olmuştu.

Öyle ki, kanalın bir hafta boyunca kapalı kalması, küresel ticarette günde yaklaşık 10 milyar dolar tutarında kayba neden oldu.

Süveyş Kanalı İdaresi'nin günlük kaybı ise ilk önce 14 milyon dolara, daha sonra ise günde 28 milyon dolara ulaştı. Bir haftada ise kayıp, yaklaşık 200 milyon dolar oldu.

Bu durum nakliye, sigorta, üretim maliyetleri ve yakıt fiyatlarının iki katına çıkmasına, küresel petrol ve gaz fiyatlarının artmasına ve dolayısıyla küresel emtia fiyatlarının yükselmesine yol açtı. 

Sıradaki Haber
İsrail 109. günde, ablukası altındaki Gazze'ye saldırılarını sürdürüyor
Yükleniyor lütfen bekleyiniz