Puslu -0.3ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
TRT Haber 29.08.2024 11:20

Koşu bantlarının karanlık tarihi

Koşu bandı, özellikle spor meraklılarının vazgeçemediği önemli bir cihaz. Şimdilerde spor salonlarının gözdesi olan bu alet geçmişte mahkumları cezalandırmak için kullanılıyordu. İşte koşu bandının ilginç hikayesi…

Koşu bantları 1800'lerde İngiliz mahkûmları cezalandırmak için yapılmıştı.

O dönemlerde İngiliz cezaevlerinde sistem oldukça kötü durumdaydı. İdam ve sürgün tercih edilen cezalardandı.

Kilit altında oldukça pis hücrelerde tecrit ediliyordu. Bu durumu değiştirmek isteyen gönüllüler de yardım etmeye çalıştı. Bunun sonucunda da koşu bandı gibi yeni iyileştirme yöntemleri ortaya çıktı.

Koşu bandı hayatımıza 1818 yılında İngiliz mühendis Sir William Cubitt tarafından sokuldu. Ancak koşu bandının üretim amacı, sağlıklı yaşam sağlamak ya da yağ yakmak değildi. Koşu bandı bir işkence cihazı olarak tasarlanmıştı.

Cubitt, St. Edmunds, hapishanesindeki mahkumların tembel tembel yattığını gördüğü zaman çok ilginç bir fikre kapıldı. Bu mahkumların kas gücünden faydalanılabilir ve daha etkin ceza çekmeleri sağlanabilirdi. Böylece Cubitt, ilk koşu bandını tasarladı.

Koşu bantlarının karanlık tarihi

İlk koşu bandı, aslında kendi etrafında dönen dev bir cıvataya benziyordu. Bir düzine mahkum koşarak bu cıvatayı döndürüyorlardı.

Bu, düz koşu yerine daha çok devamlı olarak merdiven tırmanmaya benziyordu. Mahkumlar dururlarsa düşecekleri için devamlı hareket etmek zorundaydılar.

Onların bu hareketi, buğdayların öğütülmesi, suyun çekilmesi ya da madenlerin havalandırması için gereken enerjiyi sağlıyordu. Mahkumlar hariç herkes karlı çıkıyordu.

Dört dörtlük eziyet

İcadından sonraki on yıllık sürede, 50 İngiliz hapishanesi ve aynı sayıda Amerikan hapishanesi koşu bandını kullandı. Birçok Viktoryalı, koşu bantlarını hapishanedeki başıboşluğa olumlu bir çözüm olarak gördü.

1875’te bir bölge koşu bantlarını “Hapishane disiplininde büyük bir gelişme” olarak görürken Cezaevi Disiplinini İyileştirme Derneği “önleyici bir ceza” olarak nitelendirdi.

Koşu bandını deneyimleyen hiç kimsenin başka bir suç işlemek istemeyeceği düşünülüyordu.

Her gün Everest'in yarısını tırmanıyorlardı

Tahminlere göre mahkumlar günde 6 saat bu koşu bantlarında kalıyorlardı. Bu da ortalama 1500 ila 4200 metre tırmanmaya eşdeğer. 4267 metre Everest Dağı’nın yarı noktası.

Cubittin bu tasarımı İngiliz imparatorluğunun sınırlarını da aştı Amerika’da hızlı biçimde yayıldı.

Haftanın beş günü az bir besinle bu efor birleştiğinde mahkumların çoğu sakatlanmaya başladı.

Koşu bandı 19'uncu yüzyıldaki hapishanelerin kötü koşullarının sembolü olarak kaldı. Bunun sonucunda 1898’de koşu bandının kullanımı yasaklanmıştı.

İşkence makinesi bizi hedef alarak geri döndü

1911 yılında ABD’de patent alan koşu bandının tıbbi kullanımı, çok sonra 1952 yılında Dr. Robert Bruce tarafından, çalışma arkadaşı üstünde yaptığı deneylerden sonra başladı.

Bruce’un bulguları, bugün Bruce Protokolü olarak bilinen, kalbin doğru çalışıp çalışmadığı testinin temelini oluşturdu.

Koşu bantları, 1960 ve 1970’lerde, kardiyo egzersizlerinin popüler olması ile önce spor salonlarına ve daha sonra evlerimize girdi.

Böylece bir işkence cihazı ironik bir şekilde sağlıklı yaşamın önemli bir öğesi haline geldi.

ETİKETLER
Sıradaki Haber
İsveç, NATO'ya üyelik başvuru belgesini imzaladı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz