Duman 10.2ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
TRT Haber 28.09.2020 09:23

Krizin derinleştiği Belarus'a dair 5 soru

Belarus’ta ağustosta yapılan başkanlık seçimlerinde 6. kez üst üste Cumhurbaşkanı seçilen Lukaşenko karşıtı gösteriler neredeyse 2 aydır sürüyor. Bölge gergin. Rusya’nın komşusu Doğu Avrupa ülkesinde yaşananların arka planına birlikte bakalım.

Krizin derinleştiği Belarus'a dair 5 soru
[Fotoğraf: AA]

Belarus’ta 9 Ağustos’ta yapılan başkanlık seçimleriyle birlikte başlayan olaylar durulmuyor.

1994'ten beri 5 kez üst üste Cumhurbaşkanı seçilen Aleksandr Lukaşenko, 9 Ağustos’ta yapılan seçimleri de yüzde 80,1 oy ile yeniden kazandı.

Muhalefet ise hile karıştığını savunduğu seçim sonuçlarına karşı çıkıyor.

O gün başlayan Lukaşenko karşıtı protesto gösterileri hala sürüyor. Yüzlerce kişi gözaltına alındı.

Muhaliflerin hem seçimin yenilenmesi hem de anayasa değişikliği talebi var.

Gösteriler devam ederken Lukaşenko yemin ederek görevine başladı. Ancak şubat ayında Belarus ile yakın iş birliği taahhüdü veren ABD, Fransa, Almanya ve Avrupa Birliği (AB) dahil birçok taraftan Lukaşenko’nun, ülkenin seçilmiş lideri olarak tanınmayacağı açıklamaları geldi. Komşusu Moskova’dan ise Belarus Cumhurbaşkanı’na tebrik mesajı paylaşıldı.

Krizin derinleştiği Belarus'a dair 5 soru

Peki;

- Belarus nasıl bir ülke?

- Aleksandr Lukaşenko kim?

- Gerilimin tarihi geçmişi ne?

- Ne oldu da kriz tekrar derinleşti?

- Bölgeyi ne bekliyor?

Bu soruların yanıtlarını Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler ile aradık.

Belarus’taki gerilimin tarihi geçmişi ne?

TRT Haber’e konuşan Güler, önce gerilimin tarihi arka planından bahsetti.

"Belarus’ta süregelen protestolar yaklaşık 2 ay önce gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dayanmaktadır. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki 29 yıllık Belarus Cumhuriyeti tarihinde günümüzdekine benzer boyutta bir siyasi krize tanıklık edilmemiştir. Aslında aynı minvalde kayda değer iki orta çaplı protesto vuku bulmuştur. İlki 2006 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 84 oy alan Aleksandr Lukaşenko’ya karşı meydana gelmiş, halk bugüne benzer şekilde yönetimin değişmesini ve demokratik devrimler yaşanmasını talep etmiştir. Fakat üzerinden çok geçmeden Lukaşenko yönetimi protestoları bastırmış ve ‘Kot Devrimi’ olarak tasvir edilen olaylara karşı zafer ilan etmiştir. Benzer gösteriler 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Lukaşenko’nun yeniden yüzde 80 oy almasından sonra da yaşanmıştır. İki dönemde de günümüze benzer şekilde muhalif liderler tutuklanmış ve göstericilere sert müdahaleler olmuştur. Lukaşenko hükümeti bugüne kadar girdiği tüm seçimlerden yüzde 80 ve üzerinde oy olarak çıkmıştır. Buna rağmen hiçbir dönemde Ukrayna, Gürcistan ve Tacikistan gibi diğer eski Sovyet ülkelerinde neşet eden ‘Renkli Devrimler’e benzer gösteriler ve değişimler yaşanmamıştır."

Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, yemin ederek görevine başladı. Fotoğraf: AA[Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, yemin ederek görevine başladı. Fotoğraf: AA]

Neler oldu, gösteriler nasıl ortaya çıktı?

"Olayların başındaki muhalif figür tutuklanmadan ülkeyi terk etti"

Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler, Belarus’taki krizi derinleşmeden önce neler yaşandığını ve bir türlü durulmayan gösterilerin nasıl başladığını da şöyle anlattı:

"Günümüzde Belarus’un gark olduğu bu krizin fitili, 9 Ağustos’ta düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ateşlenmiştir. 5 adayın katıldığı ancak temelde 2 adayın yarıştığı seçimlerden Aleksandr Lukaşenko yüzde 80 oy oranı ile galip çıkmıştır. En yakın rakibi ve şu an da hem muhalefetin hem de gösterilerin lideri olarak görülen Svetlana Tikhanovskaya ise yüzde 10 oy oranında kalmıştır. Oy oranlarının ilk açıklanmasına müteakip gece yarısı hareketlilik başlamış, ülkenin başkenti Minsk’e giden tüm yollar kapanmış ve kolluk kuvvetleri üst düzey önemler almıştır. Tikhanovskaya’nın seçimi tanımaması ve bunun halkta bulduğu karşılık, sonuçların hemen ardından protestoların da büyümesini beraberinde getirmiştir. Çok küçük bir grup ile başlayan gösteriler, ilerleyen haftalarda 200 binleri bulmuş ve Minsk meydanları dolup taşmıştır. Hal böyle olunca resmi rakamların, belki diğer gerçekleşen bütün seçimler için de öyleydi, gerçeği yansıtmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Devam eden protestolarda birçok muhalif figür ve gösterici tutuklanmıştır. Fakat daha önce benzer minvalde vuku bulan gösterilerden farklı olarak olayların başındaki muhalif figür tutuklanmadan ülkeyi terk etmiş ve Litvanya’ya sığınmıştır. Bu durum bir nebze göstericilerin gücünü kırsa da Tikhanovskaya’nın ülke dışında AB odaklı girişimleri imajını ve umutları tazelemiştir."

SETA Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler[SETA Dış Politika Uzmanı Mehmet Çağatay Güler]

Kriz nasıl derinleşti?

"Belarus, Rusya için kaybedilmesi göze alınamayacak bir ülke"

Krizin nasıl derinleştiği konusuna gelince… Güler, Rusya’ya dikkat çekiyor.

"Her ne kadar bazı uzmanlar devam eden bu protestoları ülkenin ekonomik buhranına, otoriter rejimine ve halkın mevcut sistemden yaşadığı bıkkınlığa bağlıyor olsa da krizi derinleştirilen ana etken başkadır. Söz konusu tespitler yanlış olmamakla beraber ülkenin kronikleşmiş sorunlarıdır. Zira bu durumlar destekleyici faktörlerden ziyade temel nedenler olsaydı bu çapta gösterilerin 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, özellikle de Maidan olaylarının soğumadığı o dönemde yaşanması daha olası olurdu. 

Krizi derinleşmesinin arkasındaki faktör aslında güçlü bir aktördür. Söz konusu aktör de bazılarını şaşırtacak olsa da Rusya Federasyonu’dur. Bu noktada AB’nin son dönemde ülkeyle yakından ilgileniyor olması ve Belarus iç politikasına çok angaje olması akıllara ‘Acaba ülkeye Batı müdahalesi mi var?’ sorularını getirse de böyle bir durum en azından çıkış itibarıyla söz konusu değildir. 

Belarus muhalif liderlerinden Svetlana Tikhanovskaya. Fotoğraf: AA[Belarus muhalif liderlerinden Svetlana Tikhanovskaya. Fotoğraf: AA]

Doğal gaz ihracatında Belarus üzerinden Avrupa’ya sevk

Öncelikle Rusya’nın Belarus üzerinde hem siyasi hem de ekonomik nüfuzunun olduğunu belirtmemiz gerekir. Yabancı yatırımlar ve dış ticaret bağlamında ülke üzerindeki Kremlin etkisi ciddi olarak görülmekle birlikle bununla da kalmamaktadır. İki ülkenin ortak askeri doktrinleri ve ileri iş birlikleri bulunmaktadır. Belarus yönetiminde etkin siyasetçilerinin, bürokratlarının ve Oligarklarının birçoğu Rusya’ya muzahir kişilerdir ve Kremlin yönetimi ile yakın siyasi ve ticari bağları bulunmaktadır. Rusya tarafından baktığımızda da Belarus’un Rus dış politikasında 1993’ten bu yana öncelikle bölgeler arasında yer aldığını belirtmemiz gerekir. Bu dönemde yakın çevre addettiği bölgelerin başında gelen Belarus, günümüzde Rusya’nın Batı’ya açılan tek güvenilir kapısıdır. Özellikle de eski Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in devrilmesi ve Kırım’ın ilhakı sonrası Ukrayna’nın müttefikliğinin kaybedildiği bu zaman diliminde Belarus, Rusya için daha da büyük önem arz etmektedir. Ham madde ihracatı, özellikle de doğal gaz ihracatı Rus ekonomisinin bel kemiğini oluştururken, yıllık yaklaşık 33 milyar metreküplük miktarın Belarus üzerinden Avrupa’ya satıldığını, Minsk-Moskova hattını konuşurken düşünmemiz gerekmektedir. Zira bu rakam yalnızca önemli bir ekonomik getiri olmakla kalmamakta aynı şekilde Kremlin için hem Belarus hem de Avrupa üzerinde siyasi nüfuz elde edilmesine katkı sağlamaktadır. Sözün özü Belarus, Rusya için kaybedilmesi göze alınamayacak bir ülke konumundadır. Bu çerçeveyi düşündüğümüzde Rusya’nın müdahale ihtimali daha kolay idrak edilmektedir."

Belarus’ta yüzlerce kişinin gözaltına alındığı protesto gösterileri, seçimlerden bu yana yani yaklaşık 2 aydır devam ediyor. Fotoğraf: AA[Belarus’ta yüzlerce kişinin gözaltına alındığı protesto gösterileri, seçimlerden bu yana yani yaklaşık 2 aydır devam ediyor. Fotoğraf: AA]

Belarus, Rusya için bu kadar kritik önemdeyken neden müdahale ihtiyacı duyulsun?

Bir tarafta ABD’nin yoğun mesaisi bir tarafta Moskova etkisi

Minsk yönetimi Moskova için bu kadar önemliyken ülkeye neden müdahale etme ihtiyacı duyacağı ise akıllardaki bir başka soru işareti. Güler, konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Bu noktada müdahaleye sebep olan etkenler Belarus’un son dönemde Rusya ekseninden uzaklaşması, Lukaşenko’nun Putin’e karşı attığı adımlar ve benimsediği Moskova karşıtı politikalar ve retoriktir. Bahse konu uzaklaşmanın altında yatan en önemli sebep, Rusya’nın Belarus ile Birlik Devleti anlaşması kapsamında tam bütünleşme arayışıdır. Bu arayış son dönemde Belarus tarafında ilhak ihtimali olarak yorumlanırken, halk ve yönetim arasında da bağımsızlıktan feragat endişeleri uyandırmaktaydı. İkinci etken Minsk yönetiminin ABD ile yakınlaşması ve ABD’li yetkililerin ülkeye olan ilgilerinin ve bölgeye harcadıkları mesailerin artmasıdır. Son olarak da ülke ekonomisi ve kritik finans kurumları üzerindeki Rus etkisi, zaman zaman ülke siyasetinde ve bürokrasisinde anlaşmazlıklara sebebiyet vermekteydi. Bu durum yönetim kademesinde dengeleme ve alternatif politikalarının doğmasına neden oluyordu. Protestoların ardından Lukaşenko’nun attığı Kremlin odaklı adımlar, verdiği tavizler ve bunun sonucunda ülkede artan Rus askeri ve siyasi nüfuzu, Vladimir Putin ile yapılan sayısız telefon görüşmeleri ve birçok defa gerçekleştirilen Rusya ziyaretleri, 9 Ağustos öncesindeki durumla karşılaştırıldığında, Minsk yönetiminin yeniden ve eksisinden daha derin bağlarla Kremlin eksenine kaydığını görmekteyiz. Bu bağlamda Rusya’nın neden müdahale etmiş olabileceği sorusu da cevap bulmuştur.

Nasıl müdahale ettikleri sorusunun cevabı da seçimlerden 2 hafta kadar önce ülkeye giriş yaptığı tespit edilen, tamamı bulunup tutuklanamayan ve protestoların ilk çıktığı dönemde meydanlarda görüldükleri iddia edilen 200 kişilik (belki daha da fazla olan) Rus paralı askerlerinde gizlidir."

Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus’taki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ilk yurt dışı ziyaretini Rusya’ya yapan Lukaşenko ile Soçi'de bir araya geldi. Fotoğraf: AA[Rusya Devlet Başkanı Putin, Belarus’taki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ilk yurt dışı ziyaretini Rusya’ya yapan Lukaşenko ile Soçi'de bir araya geldi. Fotoğraf: AA]

Bölgeyi ne bekliyor?

Lukaşenko’nun gizli yemin töreni

Peki gösteriler durulur mu, bölgeyi ne bekliyor? Mehmet Çağatay Güler’in yorumu şöyle:

"Geldiğimiz noktada gösterilerin devam ettiğini, halkın yeni yönetimi tanımadığını ve değişim talep ettiğini ancak Lukaşenko’nun gücü bırakma yönünde en ufak bir niyetinin olmadığını ifade etmemiz gerekmektedir. Zira kendisi de görev devri veya seçimlerin yenilenmesi gibi bir ihtimalin olmadığını, bu durumun ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyeceğini açıklamıştır. Lukaşenko geçtiğimiz hafta altıncı kez Belarus Cumhurbaşkanı olarak yemin etmiştir. Minsk’teki Bağımsızlık Sarayı’nda düzenlenen yemin töreninin tarih ve saati son ana kadar gizli tutulmuş ve hiçbir yabancı büyükelçi haberdar veya davet edilmemiştir. Lukaşenko’nun bu şekilde göreve başlaması pek tabii devam eden protestolar ve karmaşık siyasi süreç ile alakalıdır. Halk seçim sonuçlarının ve Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetini tanımazken halka açık yapılacak bir yemin töreni ciddi protestoları da beraberinde getirebilirdi. Nitekim Lukaşenko da bu noktada ciddi bir ikilemle karşı karşıyaydı. Ya halka açık yapacak, meşruiyetini tüm ülkeye ilan edecekti ve protestoların töreni gölgelemesine izin verecekti ya da bu şekilde gizli gizli yapacak, törenin imajını zedeleyecekti. Sonuç itibarıyla Lukaşenko ikinci yolu tercih ederek gizli yemin töreni manşetlerini de göğüsledi. Bu tören aslında Lukaşenko’nun halkın desteğini almayı planlamadığını da bir kez daha göstermiş oldu. 

Geçtiğimiz günlerde AB Dışişleri Bakanları Brüksel’de Belarus konulu bir toplantı tertip etmiş ve Tikhanovskaya’yı da davet etmişlerdir. AB yetkilileri her ne kadar henüz mutabakata varamasalar da Belaruslu yetkililere, seçime hile karışmak ve sivillere şiddet uygulamak gerekçeleri ile yaptırım uygulamak istemektedir. AB son seçimleri ve Lukaşenko hükümetini tanımamaktadır. Tikhanovskaya ise Brüksel’de AB üyesi ülkelerin desteklerini alarak Lukaşenko yönetimini sıkıştırmaya çalışmaktadır. Fakat Batı ile ilişkilerin bozulması veya Batı’nın Lukaşenko’ya baskısı güç yönetiminde herhangi bir değişiklik getirmeyeceği gibi aksine AB’nin tehditleri, Belarus’u daha da Rusya eksenine itmekte ve çaresiz bırakmaktadır. 

Rusya ayrıca Polonya sınırında hareketlilik iddiasından ve NATO’nun Grodno bölgesine yakın hudut hattına askeri tahkimat yaptığı ihtimalinden faydalanarak, Lukaşenko üzerindeki etkisini artırmaktadır. Son dönemde iki ülkenin Belarus’un Polonya sınırına yakın bölgede düzenlediği ortak askeri tatbikat aslında bu durumun bir göstergesidir. Toparlamak gerekirse, son tahlilde Lukaşenko yönetiminin güç bırakma düşüncesinin olmadığını, Kremlin’in siyasi krizden istifade ederek ülke üzerindeki etkisini muhtelif veçhelerde arttığını ve ilerleyen dönemde Minsk yönetiminin içinde bulunduğu karmaşık siyasi süreçten faydalanarak daha da artıracağını düşünüyorum."

Sıradaki Haber
Avustralya’da COVID-19’dan can kaybı 875’e yükseldi
Yükleniyor lütfen bekleyiniz