Libya Dışişleri Bakanlığı 7 Temmuz'da UCM'nin Hafter milislerinin Trablus’un güneyindeki ve Terhune'deki savaş suçlarını incelemek üzere ülkeye araştırma heyeti göndermeyi kabul ettiğini açıkladı.
Heyet, Hafter milislerinin başkent Trablus'a yönelik 14 ay süren saldırıları kapsamında işlediği suçları bu ayın ikinci yarısında incelemeye başlayacak.
Hafter milislerine yönelik suçlamalar arasında katliamlar, adam kaçırma, işkence, cesetlerin tahrifi gibi insanlık suçları ile sivillerin bombalanması, hastanelerin ve sağlık ekiplerinin hedef alınması gibi savaş suçları yer alıyor.
Libya makamlarının belgelediği bu suçlar, UCM'nin yetki sahasına giriyor.
Uzma nlara göre UCM heyeti, sadece Terhune ve Trablus'un güneyindeki toplu mezarları incelemekle yetinebilir veya yetki alanına giren tüm soykırım, insanlık ve savaş suçlarını da bu incelemeye dahil edebilir.
Hafter milislerinin 4 Nisan 2019 - 5 Haziran 2020 tarihlerinde işlediği ve UCM'nin yetki alanına giren suçlar arasında şunlar yer alıyor:
Terhune'deki katliamlar
Libya hükümeti, Hafter'e bağlı milisleri, Terhune vilayetindeki eylemleri nedeniyle "soykırımla" suçluyor.
Libya Adalet Bakanı Muhammed Lemlum, Hafter'e bağlı Kani ailesinin liderliğindeki Terhune Kaniyat Bir likleri isimli silahlı grubun bölgede kadın, çocuk ve yaşlı ayrımı yapmadan insanları katlettiğini duyurmuştu.
Bu kapsamda Et-Teaci ve Herude gibi bazı ailelerin özellikle hedef alındığı belirtilmişti.
Ancak soykırım suçunun "ulusal, etnik, ırksal veya dini grupların" yanı sıra aileleri de kapsayıp kapsamadığı bilinmiyor.
UCM Başsavcısı Fatou Bensouda ise yaşananları insanlık dışı ve savaş suçları şeklinde nitelendirdi ancak soykırım ifadesini kullanmadı.
Toplu mezarlar
Toplu mezarlar, hem insanlık hem de savaş suçu kapsamına giriyor.
Terhune'nin Kani kabilesine bağlı çetelerden 5 Haziran'da kurtarılmasından sonra en az 12 toplu mezar bulundu.
Bunların yanı sıra elleri kolları bağlanarak canlı gömüldüğünden şüphelenilen kişilere ait bazı mezarlar da tespit edildi.
Bölgedeki kazı çalışmaları devam ediyor ve şu ana kadar bu toplu mezarlardan 30'dan fazla ceset veya ceset kalıntısı çıkartıldı.
Katliamlar
Terhune'nin Kaniyat milislerinin kontrolü altında olduğu dönemde, sivillere yönelik çeşitli katliamlar gerçekleştirildiği belirtildi. Terhune Hastanesi'nde onlarca ceset bulundu.
Hafter milisleri Trablus'taki düzensiz göçmenlere yönelik de çeşitli katliamlar yaptı.
Hafter'e bağlı savaş uçaklarının Temmuz 2019'da Tecura'da bir göçmen barınağını hedef alması sonucu 50'den fazla göçmen öldü.
Başkentte bazı mahalleler de sivil - asker ayrımı gözetilmeksizin hava saldırıları ya da topçu atışlarıyla vuruldu.
Furnac, Ebu Selim, Suk el-Cuma mahalleleri ile kentteki askeri okulu hedef alan kanlı saldırılarda aralarında çocukların da olduğu onlarca sivil yaşamını yitirdi.
Ülkenin güneyindeki Murzuk kentinde Tebu kabilesinin katıldığı bir düğünün hedef alınması sonucu 40'ın üzerinde insan hayatını k aybetti.
İşkence
Libya basınında yer alan haberlerde, Hafter milisleri tarafından alıkonulan askerlerin ve sivillerin işkenceye maruz kaldığı iddia edildi. Bulunan cesetlerde de işkence izlerine rastlandı.
"İnsan fırınları"
Trablus merkezli "February" televizyonu, Terhune'de Hafter milisleri tarafından kullanılan, muhaliflerin hapsedildiği, bir insanın sadece oturabileceği yükseklikte ve demir kapılarla tahkim edilmiş zindanların görüntülerini yayınladı.
Haberde "insan fırınları" olarak isimlendirilen bu hücrelerin üst taraflarında ateş yakılmak suretiyle iç erideki tutsakların ısıya maruz bırakıldığı, bunun bir işkence yöntemi olarak kullanıldığı aktarıldı.
Zindanların Hafter milislerine bağlı Kaniyat Birliklerine ait olduğuna işaret edilen haberde, Libya halkının görüntüleri "dehşetle izlediği ve tepki gösterdiği" ifade edildi.
Hafter'in zindanları Hitler'in Yahudiler için oluşturduğu "toplama kamplarına" benzetildi.
Cesetlerin yakılması
Trablus'un 27 kilometre güneyindeki Kasr Bin Gaşir kenti Hafter milislerinden kurtarıldıktan sonra bölgede bir konteynerin içinde yanmış halde çok sayıda ceset bulundu.
Esirlerin katledilmesi
Birleşmiş Milletler raporlarına ve medyada yer alan haberlere göre çatışmalar sırasında milisler tarafından esir alınan Libya ordusuna bağlı askerlerden onlarcası öldürüldü.
Bunun özellikle Kaniyat milislerinin liderlerinden Muhsin el-Kani'nin Eylül 2019'da öldürülmesinden sonra gerçekleştirildiğine dikkat çekildi.
Esir askerler, 1949 Cenevre Sözleşme gereğince koruma altında sayılıyor.
Trablus'un güneyindeki mahallelere mayın yerleştirilmesi
Hafter milislerinin ve yabancı paralı askerlerin işlediği savaş suçları arasında mayınlama da yer aldı.
"Ertelenmiş silahlar" olarak bilinen mayınlar ve patlayıcılar, hala ölümlere neden oluyor.
Patlayıcılar yüzünden yaşamını kaybedenlerin çoğu terk ettikleri evlerine dönen sivillerden oluşuyor.
Hastanelerin ve sağlık personelinin hedef alınması
Hafter milislerinin düzenlediği saldırılarda, doktorlar başta olmak üzere çok sayıda sağlık personeli yaşamını yitirdi ya da yaralandı.
Ambulanslar, sahra hastaneleri ve hatta yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalarının tedavi edildiği tesisler de saldırıların hedefi oldu.
Bu durum, onlarca Libyalının ölümüne neden olan küresel salgının ciddiyetini kavrayamamak ve insanların hayatını hafife almak olarak nitelendiriliyor.
Yol kesme ve adam kaçırma
Trablus ve Misrata arasındaki yolu kullanan yolcular, Trablus'un 50 kilometre doğusundaki Karabuli yakınlarında kurulan sahte güvenlik noktalarına takıldı.
Bu noktalarda, sivillerin soyulduğu, kaçırıldığı hatta bazılarının öldürüldüğüne ilişkin yerel basında çok sayıda haber çıktı.
Misrata Havaalanı'ndan Libya'nın batı şehirlerine gelen yolcuların yoğun olarak kullandığı sahil yoluna yakınlığı nedeniyle bu olaylardan Kaniyat milisleri sorumlu tutuluyor.
Hafter milislerinin sık sık Trablus'taki Mitiga Havalimanı'nı vurması nedeniyle uçuşlar Misrata Havaalanı'ndan yapılıyordu.
Diğer suçlamalar
UCM'nin kadın milletvekili Siham Sergiva'nın kaçırılması ve zorla alıkonulması, 2 milyondan fazla kişinin su ve elektriğinin kesilmesi, Trablus halkından binlerce kişinin zorla evlerinden çıkarılması gibi olayları da inceleyebileceği belirtiliyor.
Libya'daki savaş suçlarını araştırmak için geçen yıl da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyine bağlı Libya Uluslararası Araştırma Komisyonu kurulmuştu.