Libya'da kabilelerin desteğini alarak yönetime gelmeye çalışanların, tarihteki örneklerinde olduğu gibi güvenli ve istikrarlı bir devlet inşa etmeleri pek imkan dahilinde gözükmüyor.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Libyalı kabilelere çocuklarının eğitilmesi ve silahlandırılması için ülkesine göndermeleri çağrısı yaparken, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, yine bu kabilelere ulusal bir diyalog içine girmeleri ve bu diyalog sonunda herkesin uzlaştığı bir anayasa ortaya çıkarılması davetinde bulundu.
Yapılan bu çağrılar da Libyalı kabilelerin barışı mı savaşı mı tercih edecekleri sorusunu gündeme getirdi.
Libyalıların tercihinin hangi seçenekten yana olacağı sorusunun cevabını bulmadan önce kabile kartını kullanan ve kabile desteğiyle bir devlet kuran Muammer Kaddafi rejimine yoğunlaşmak gerekiyor.
Başta kendi kabilesi olmak üzere Kaddafi'nin desteğini arkasına aldığı Mukaraha ve Verfile kabileleri, Libya'da en fazla silahlanmış, askeri ve siyasi konumları iyi olan kabilelerdi.
Kaddafi devletini batıdaki kabilelerin desteğiyle kurdu
Devletini batıdaki kabilelerin desteğiyle kuran Kaddafi yönetimi, doğudaki Barka kabilesini ihmal etti. Barka kabilesi de zamanla Kaddafi yönetimine en muhalif kabile oldu.
Kaddafi rejimi bu sebeple Libya'nın başkentini doğudaki Beyda kentinden batıdaki Trablus'a taşımak durumunda kaldı.
1993 yılında gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından da orduyu zayıflatan Kaddafi yönetimi, oğulları ve kabilesinden kendisine yakın olan kişilerin yönettiği güvenlik birliklerini güçlendirdi; yine batıdaki Zintan ve Terhune kabilelerini silahlandırarak eğitti.
Nitekim Kaddafi'nin oğlu Seyfulislam el-Kaddafi'nin 17 Şubat Devriminin patlak verdiği dönemde, "Libya'daki durum (Tunus ve Mısır'dan) çok farklı. Libya sivil bir devlet değildir, kabileler ve aşiretlerden oluşur. Libya devleti, devletlere dönüşecek." şeklindeki açıklamasıyla Libya'daki kabilelerin ordular gibi güçlendirildiği gerçeğine işaret ediyordu.
Bugün ise kabileler temelinde Libya'ya baktığımızda daha öncesinde Kaddafi'ye destek veren Bedevi kabilelerinin çoğunun General Halife Hafter'e destek verdiğini; sahil kentlerinin çoğunun da Fayiz es-Serrac başkanlığındaki meşru hükümetin yanında yer aldığını görüyoruz.
Hafter ve kabile oyunları
Halife Hafter, kendisini bir kabile reisi olarak görmüyordu ancak askeri tecrübesinden istifade ederek, Libya'ya hükmetme hayalini gerçekleştirebilmek için kabileciliği kullandı.
Hafter'in milis gücü birkaç yüz askerden oluşuyordu. Daha sonra Berka'daki kabilelerin desteğini almayı başardı. Ancak yine de esas gücü olarak düzenli askerleri görüyor, kabilelere destek gücü olarak bakıyordu. Kabile güçlerinin kararlarda bir etkisi bulunmuyordu.
Hafter ayrıca milislerini, Mısır'a kaçan Kaddafi tugaylarıyla güçlendirdi. Onlara bu tugayların tecrübelerinden faydalanmalarını ve tugaylar üzerinden kabilelerinin desteğini almalarını tavsiye etti.
Halife Hafter Libya'nın batısında da bazı kabilelerin desteğini aldı.
Kaddafi'nin izinde
Kaddafi gibi oğullarını askeri birliklerin başına geçiren Halife Hafter, özellikle Saddam ve Halid'e en önemli tugayları komuta etme görevini verdi. Yakınındaki adamlara güvenmeyen Hafter, aynı zamanda Libya'da yönetimin kendisinden sonra çocuklarına geçmesini istiyordu.
Sirte ve Terhune'nin doğusunda yaşayan Fercani kabilesine mensup Hafter ayrıca amcasının oğlu Avn el-Fercani'yi de yardımcısı ve sağ kolu tayin etti.
Fercan kabilesi ise 2014'ten bu yana çoğu zaman Trablus'taki meşru hükümetin yanında yer aldı. Hafter milisleri Ocak 2020'de Sirte'ye saldırı düzenlediğinde ise Libya ordusuna ihanet ederek Hafter'in safına geçti.
3 şehir Hafter'in kabilelerini yendi
Trablus, Misrata ve Zaviye, Halife Hafter milislerinin 4 Nisan 2019'da Trablus'a başlattığı saldırıları püskürtmeyi başaran ve milisleri batı bölgesinden çıkaran en güçlü 3 şehir oldu.
Batı bölgesinde zafer kazanan taraf kabile değil, uluslararası toplumun tanıdığı meşru hükümet güçleriydi. Bu güçler de şehirde yaşayan veya farklı kabilelere mensup kişilerden ve karma bir yapıdan oluşuyordu.
Tüm bunları göz önüne aldığımızda 3 ya da 4 büyük şehrin tugayları tarafından desteklenen bu Libya ordusunun, sivil bir devleti koruyabilecek bir güç olduğunu görüyoruz. Kökleri doğu tarafında olan kabileciliğe baktığımızda ise dünyanın ve şehirde yaşayan insanların kabile reislerinin hükmü altında olmayı kabul etmeyeceği gerçeğiyle karşı karşıya geliyoruz.
Kabilecilik, aileler, bazen de şehirler arasında uzlaşı sağlama ve mensuplarını koruma konusunda iyi bir rol oynayabilir ancak modern bir devlet inşa edemez.
İdris es-Senusi'nin doğudaki kabilelerin desteğiyle kurduğu Bağımsız Libya Krallığı da 20 yıldan az yaşadı.
Bu nedende Libya'da hüküm sürmek için kabile kartını kullanmak zafer getirmiyor; kabile kartıyla güvenli ve istikrarlı bir devlet kurmak da pek mümkün olmuyor.