Lübnanlı uzmanlar, 17 Ekim 2019'da hükümetin vergi politikalarına karşı başlayan ve uzun yıllardan beri yönetimi paylaşan siyasi partilerin düşmesi talebiyle ülkenin dört bir yanında aylarca devam eden protestoların, yöneticilerin yolsuzluklarını ortaya dökmekte başarılı olduğunu, ancak asıl amaca ulaşılamadığını söylüyor.
Lübnan'da parlamentodaki Müslüman ve Hristiyan partilerin oluşturduğu ulusal birlik hükümeti, iletişime getireceği yeni vergiler kapsamında sosyal medya uygulaması WhatsApp kullanıcılarından aylık 6 dolar gibi bir ücret almayı planladı.
Bakanlar Kurulunun 17 Ekim 2019'da, vergi odaklı 2020 bütçe görüşmelerini yürüttüğü toplantı sırasında bir grup vatandaşın Hükümet Sarayı önünde düzenlediği eylem, ülke tarihinin en büyük kitlesel gösterilerine dönüştü.
Ülkenin dört bir yanında yaklaşık 2 hafta boyunca meydanları dolduran ve ana yolları kapatan eylemciler, banka ve okullar başta olmak üzere kamu kurumları ile özel sektörün büyük oranda hizmet vermesine engel oldu.
Lübnanlılar, Başbakan Saadi Hariri'nin 29 Ekim'de hükümetin istifasını duyurmasından sonra da bağımsız teknokratlardan oluşan bir hükümetin kurulması ve uzun yıllardan beri yönetimi paylaşan mezhep eksinli partileri saf dışı bırakacak erken seçime gitme talebiyle eylemlerine devam etti.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle birkaç aydan beri eylemlere ara verilmiş olsa da Lübnan halkı, ülkedeki ekonomik krizden sorumlu gördüğü yöneticilere "öfkesini" sosyal medya üzerinden canlı tutmaya devam ediyor.
Kitlesel gösterilerin birinci yılında değerlendirmede bulunan Lübnanlı uzman ve aktivistler, "17 Ekim Devrimi"nin bölgesel ve uluslararası çıkarların çakıştığı bir ülkede hafife alınmayacak sonuçlar elde ettiğini ancak cephe oluşturmayı başaramadığını belirtiyor.
Protestolar yolsuzlukları gün yüzüne çıkardı
Lübnanlı siyasi analist Tony Bouloss, geçen yıl başlayan kitlesel protestolar sayesinde devletin, birçok birimindeki yolsuzluklarla kan kaybettiğinin gün yüzüne çıktığını söyledi.
"17 Ekim Devrimi, yolsuzluk ve israfın yanı sıra Lübnanlılara ait paraların nerelerde harcandığı ve ülkeyi böylesine büyük bir krize sürükleyenler konusunda kamuoyunu uyandırdı." diyen Bouloss, halkın protestoları sayesinde ayrıca Hizbullah'ın elindeki silahlara ilişkin tehlike boyutunun da görüldüğünü ifade etti.
Hizbullah'ın sahip olduğu silahların, Lübnan halkının ilerlemesine ve dışarıya açılmasına engel olduğuna dikkati çeken Bouloss, İsrail'in Lübnan topraklarındaki işgalini sonlandırmak için elde edilen silahların şu anda ülke içinde gerginliklerin sebebi olduğunu vurguladı.
Lübnan'da yönetimi paylaşan siyasi grupların uzun yıllardır kök salması ve çıkarlarını korumak için birbirleriyle iş birliği yapmasından dolayı devrimin gerçekleşemediğini savunan Bouloss, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Lübnan yönetimi, halkın intifadasına boyun eğmediği için büyük devletlerin müdahaleleri başladı ve ülkenin iç meselesi uluslararasılaştırıldı. Aynı zamanda devrimin seyrini değiştirmek amacıyla göstericilerin arasına sızan gruplar oldu. Bu nedenle her geçen gün meydanlardaki kalabalıklar azalmaya başladı."
Protestocuların 17 Ekim'in yıl dönümünden itibaren yeni başlıklarla sahaya ineceğini aktaran Bouloss, protestocu grupların ekonomik ve toplumsal konulardaki sloganlarını oluşturmak için birtakım çalışmalar yaptıklarını anlattı.
"Yönetimin çaresizliğini ortaya koydu"
Şii Hizbullah örgütüne muhalefetiyle bilinen Lübnanlı yazar ve siyasi analist Ali el-Emin, "Devrim gösterileri, yönetimdeki kesimin açıklarını ve uzun vadeli çözüm üretmekten de aciz olduğunu ortaya çıkardı. Dolayısıyla artık halkın siyasi yönetime güveni kalmadı." değerlendirmesinde bulundu.
Emin, ülkenin dört bir yanından her mezhep ve kesimden kadınlar ile erkeklerin meydanlarda kenetlenmesinin çok önemli olduğunu söyledi.
Bununla birlikte kitlesel gösterilerin başarısızlıklarına da işaret eden Emin, "Devrim, yönetimin projelerine ve acziyetine karşı iradesini ortaya koyacak bir cephe oluşturamadı." dedi.
Lübnanlı yazar, ülkede değişimin mutlaka gerçekleşeceğini dile getirerek, "Lübnan'ın bu şekilde kalması mümkün değil." ifadesini kullandı.
"Korku duvarı kırıldı"
Protestolara katılan aktivistlerinden Cemal Teru ise, "Her şeyden önce devrim, ülkedeki zor ekonomik ve toplumsal şartlara rağmen vatandaşın korku duvarını kırmış oldu." dedi.
Devrimin başarısızlığını dile getiren Teru, şunları söyledi:
"Halk devrimi, bir konuda başarısız kaldı. O da siyasi yetkililerin evlerine baskın yaparak sahip oldukları servetleri ifşa etmekti. Lübnan'da yönetimi paylaşan siyasi güçler birçok gruptan oluştuğu için devrimcileri pes ettirdi."
"Ekonomik kriz ve salgın nedeniyle insanlar ekmeğin peşine düştü"
Protestocu aktivistlerden Cad Lezzak da insanların devrim istediğini ve yönetime alternatif bulma yönündeki iradesini sürdürdüğünü dile getirdi.
Lezzak, "Meydanlardaki gösteriler ile yolları trafiğe kapatma eylemleri durduruldu ancak devrim bitmedi. Ekonomik kriz ve koronavirüs salgını sebebiyle insanlar ekmeğin peşine düşmek zorunda kaldı." diye konuştu.
"Siyasi kesim, Lübnanlıların parasını çaldı ve hiçbir hizmet de sunmadı"
Beyrutlu avukat Luey Gandur ise iktidardaki siyasi partilerin 40 yıl aradan sonra halkın uyanacağını beklemediğini savunarak, "Söz konusu siyasi kesim, Lübnanlıların parasını çaldı ve hiçbir hizmet de sunmadı." dedi.
Geçen yıl başlayan gösteriler sayesinde yöneticilerin ifşa olduğuna işaret eden Gandur, "Öyle ki siyasi partilerin her biri diğerini yolsuzlukla suçlayor ve birbirlerinin skandallarını ifşa ediyorlar." ifadelerini kullandı.
Protestoların başlangıcından bu yana siyasilerin karşılaştıkları tepkiler nedeniyle artık halka açık yerlerde görülmediğine dikkati çeken Gandur, "Devrim, gelişigüzel bir halk hareketidir ve durgunluğuna rağmen devam edecektir." diye konuştu.
Ülkedeki ekonomik durum
Kamu borcu 90 milyar doları aşan Lübnan, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük ekonomik krizlerden birini yaşıyor.
İşsizliğin yüzde 35 ve yoksulluğun yüzde 50'nin üzerinde olduğu ülke, 4 Ağustos'ta Beyrut Limanı'nda meydana gelen büyük patlamayla daha da zor duruma düştü.
Beyrut patlamasının ardından halkın verdiği tepkiler üzerine 10 Ağustos'ta istifa etmek zorunda kalan Hassan Diyab hükümetinin yerine, siyasi partiler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle hala yeni kabine kurulamadı.
Yerel para birimi Lübnan lirası, Merkez Bankasının kuru sabit tutmasına rağmen değer kaybetmeye devam ediyor. Resmi kura göre 1 ABD doları 1515 Lübnan lirası olsa da karaborsada dolar 8 bin Lübnan lirasının üzerinde işlem görüyor.
İlaç, un ve temel gıda ürünlerinin ithalatçılarına yaklaşık bir yıldır resmi dolar kuru üzerinden kredi temin eden Lübnan Merkez Bankası, ağustos ayında rezervlerdeki sert düşüş nedeniyle ilaç gibi temel ihtiyaç maddelerini sübvansiyona devam edemeyeceği uyarısında bulunmuştu.
Merkez Bankasının, temel ürünlere yönelik sübvansiyonu bir-iki ay içinde kaldıracağı yönündeki söylentiler, halkta ciddi endişelere yol açmıştı.