Seçimleri 2017 yılında kazandığında liberal dünya tarafından büyük beklentilerle karşılanan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, iddialı çıkışları ve büyük dış politika hedeflerine rağmen beklentilerine ulaşamadığı görülüyor.
Cumhurbaşkanlığı öncesinde bankacılık sektöründe isim yapan ve öncesinde halk tarafından seçilmiş bir kamu görevi yürütmeyen genç lider, ülkesinin üyesi olduğu Avrupa Birliği'nden (AB) Orta Doğu ve Afrika'ya uzanan "dış politika hayallerini" uygulamaya koymak için çaba sarf ediyor.
Ancak, gerek ülkesinde uyguladığı politikalar nedeniyle yaşadığı sıkıntılar gerekse jeopolitik denklem, Macron'un dış politika serüvenlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açıyor.
Avrupa'da "lider" olma çabası
Fransa, tarihi olarak ele alındığında bağımsız ve baskın dış politika yürüten bir ülke olarak ön plana çıkıyor.
Zaman zaman Fransa'da "güç gösterileriyle" ilk akla gelen liderlerden biri olan Charles de Gaulle'u andıran tavırlarıyla Macron'un, Avrupa'da oluşan lider boşluğunu doldurmayı hedeflediği değerlendiriliyor.
Avrupa'da Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 2021'de tekrar seçimlerde yarışmayacağını açıklaması, İngiltere'nin AB'den ayrılma kararı (Brexit) ve yeni tip koronavirüs salgının (Kovid-19) özellikle İtalya ve İspanya gibi ülkelerin içe dönmesine neden olması, kıtada bir lider boşluğunun oluştuğuna işaret ediyor.
Aynı zamanda ABD'nin özellikle başkanlık seçimi döneminde Orta Doğu'ya azalan ilgisini de fırsat bilen Macron, hem Avrupa'da hem de Orta Doğu'da ülkesini temel aktör haline getirmeyi amaçlıyor.
"AB ordusu" çıkışında yalnız kaldı
Macron, popülaritesinin yüzde 30'lara gerilediği Fransa'da "Sarı Yelekliler" hareketi, protestolar, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal huzursuzluklara çare bulamazken, AB'yi reforme etmeye öncülük etmek istiyor.
"AB ordusu" kurulması fikrini savunan Macron, birliğin uluslararası alanda daha etkin olması gerektiğini ve bunun için bağımsız bir askeri güç haline gelmesi gerektiğini savunuyor.
Ancak, üye ülkelerin birçoğunun savunma alanında geleneksel NATO güvenlik şemsiyesini tercih etmesi ve stratejik bir alan olan savunmada egemenliği AB'ye bırakma konusunda çekinceli davranması nedeniyle, Macron'un "AB ordusu" fikri büyük destek görmüyor.
Macron'un diğer tartışma yaratan fikri ise katılım süreciyle ilgili. Fransa Cumhurbaşkanı, AB'ye üye olmak isteyen Batı Balkan ülkeleriyle müzakerelerin AB reformlarını tam olarak yerine getirmeden başlatılmaması gerektiğini öne sürdü.
Ancak Macron'un fikri diğer üye ülkeler tarafından destek görmedi. Bir nevi Macron'u memnun etmek için katılım süreci çerçevesinde "metodolojik" bir değişikliğe giden AB, bu yıl Arnavutluk ve Kuzey Makedonya'yla üyelik müzakerelerine başlama kararı aldı.
NATO'nun altını boşaltma çabası destek bulmadı
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un halihazırda dünya siyasi tarihinin en uzun ömürlü askeri ittifakı olan NATO'ya ilişkin de bir vizyonu bulunduğu görülüyor.
Macron, Londra'da geçen sene sonunda düzenlenen NATO Liderler Zirvesi öncesinde ittifakın beyin ölümünün gerçekleştiğini iddia ederek, yoğun tartışmalara yol açtı.
Avrupa'nın kendi savunmasını ele alması gerektiğine işaret eden Macron, birliğin ancak bu şekilde küresel bir aktör olabileceğini kaydetti. Macron'un ifadeleri müttefiklerin de tepkisini çekti.
Almanya Başbakanı Merkel, Macron'la aynı görüşü paylaşmadığını ve NATO'nun Avrupa'nın temel güvenliği için vazgeçilmez olduğunun altını çizerek, söz konusu "radikal" ifadelerin gereksiz olduğunu belirtti.
ABD Başkanı Trump da Macron'un ifadelerinin "rencide verici" olduğunu belirterek, Fransa'nın herkesten çok NATO'ya ihtiyacı olduğunu kaydetti.
NATO'ya yönelik eleştirilerinin ardından Macron, NATO'da Yunanistan'ı da yanına almak suretiyle yoğun diplomatik girişimler yürüterek, Türkiye'ye karşı destek arayışına girdi. Yaz aylarında Doğu Akdeniz'de Türk donanmasının NATO misyonu yürüten Fransız gemisini taciz ettiği yönünde bir iddia atılmasının ardından, Macron, Brüksel'deki NATO Karargahında yoğun mesai yürüttü.
Türk tarafının delillerle Fransız iddialarının asılsız olduğunu ortaya koyması ve Paris'in NATO'dan umduğunu bulamamasının ardından Macron, NATO'nun Deniz Muhafızı Harekatı'na katılımını askıya aldığını duyurdu.
Suriye'de terör örgütüne destek
Fransa, Suriye'de Mart 2011'de iç savaşın patlak vermesiyle kendine daha fazla alan bulan ve karışıklıktan yararlanarak Suriye'nin kuzeyinde bir devlet kurmayı hayal eden YPG/PKK terör örgütüne verdiği destekle biliniyor.
Macron da bu geleneği sürdüyor. Terör örgütü üyelerini Elysee Sarayı'nda ağırlayan Macron'un askerlerinin, ABD ile birlikte Suriye'nin Haseke ve Deyrizor illerinde teröristlere eğitim verdiği biliniyor.
YPG/PKK'nın terör örgütü DEAŞ'la mücadeleye katkı sunduğunu savunarak adeta bir terör örgütünü diğerine tercih eden bir tavır sergileyen Macron'un kayırdığı terör örgütünün devlet kurma hayalleri Türkiye'nin Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatı'yla vurduğu darbelerle engellendi.
Macron Fransasının aynı zamanda, YPG/PKK'ya uluslararası arenada temsil alanı açmak için Suriye Kürt Ulusal Konseyi'ni (ENKS) paravan olarak kullanma hedefi nihai sonucuna ulaşamadı.
Libya’da Hafter'i hakim kılma çabası başarısız oldu
Macron, Libya'da yıllarca süren çatışmayı sonlandırmak için de rol üstlenmeye çalıştı. Görevi devraldıktan kısa bir süre sonra çatışmadaki tarafları Paris'te ağırlayan Macron, görüşmelerden somut bir sonuç elde edemedi.
Macron, 2018'de ise daha kapsamlı bir girişimle Paris'te Libya Zirvesi'ne öncülük ve ev sahipliği yaptı. Libya'daki tarafların yanı sıra yaklaşık 20 temsilcinin katıldığı zirvede seçimler yapılmasına ilişkin anlaşma sağlandı. Ancak Libya'daki gayrimeşru güçlerin lideri Halife Hafter süreci baltaladı ve zirve başarısız girişimlerin arasında yerini aldı.
Macron, Libya'da ekonomik ve jeopolitik çıkarlarını korumak amacıyla, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplum tarafından tanınan hükümet yerine Hafter'e destek verdi.
Fransa’nın desteklediği Hafter'in Libya hükümeti karşısında bir dizi yenilgiye uğramasıyla birlikte Macron, Libya'da Hafter vasıtasıyla elde etmek istediği kazanımları kaybetmiş oldu.
Afrika'da sömürgeci geçmişi geride bırakamadı
Öte yandan Macron'un genel olarak Afrika'da "sömürgeci geçmişi" geride bırakarak yeni bir siyasi girişim çabasının da sonuç vermediği görülüyor.
Fransa'nın "Barkhane Operasyonu" kapsamında Batı Afrika'nın Sahel bölgesinde konuşlu yaklaşık 5 bin askerin yanı sıra, Fildişi Sahili, Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC), Cibuti ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde askeri varlığı bulunuyor.
Macron, "sömürgecilik bitti" diyerek görevinin başında Afrika ülkelerine fon aktarımı yaparak ve yağmalanmış tarihi eserleri geri göndererek iyi niyet göstergesinde bulunsa da, siyasi anlamda faaliyetlerinin sınırlı kaldığı ve kıtada Fransa'nın askeri ve sömürgeci tutumunu tam olarak geride bırakamadığı değerlendiriliyor.
Lübnan'da siyaseti yönlendirme çabaları sonuç vermedi
Fransa'nın bir asır önce işgalci rol oynadığı Lübnan'a bu yıl iki ziyaret düzenleyen Macron, burada Lübnan siyasetine yön vermeye çalıştı.
Ziyaretinde Lübnanlı siyasilere "vaat ve yaptırım tehdidinde" bulunan Macron, Mustafa Edib hükümetinin 15 gün içinde kurularak reformları hayata geçirmesi halinde ekim ayında Lübnan'a destek için uluslararası konferansa ev sahipliği yapacağını duyurdu.
Lübnan'daki siyasi liderler Macron'un "ültimatomuna" uyulmaması, Fransız liderin ülkede etkisinin olmadığına işaret etti.
Ara buluculuk girişimleri sonuç vermedi
Macron'un uluslararası etkisini artırmak amacıyla giriştiği ara buluculuk gayretlerinin de çoğunluklu olumsuz sonuçlandığı gözlemleniyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i 2019'da yazlığında ağırlamasıyla dikkatleri üzerine çeken Macron'un, Moskova ile Avrupa arasındaki ilişkilerin tekrar düzeltilmesi yönünde çabalarının büyük ölçüde taraflar arasında karşılık bulmadığı görülüyor.
Doğu Avrupa ülkelerinin tepkisine yol açan bu girişimin yanı sıra Macron'un Rusya ve Ukrayna arasındaki soruna çözüm bulmak için 2019'da Paris'te öncülük ettiği zirvenin ise birkaç tutuklu değişimi sağlanmasının ötesine geçemediği biliniyor.
Benzer bir şekilde ABD ile İran arasındaki ilişkileri de düzeltmek için kolları sıvayan Macron'un geçen sene düzenlenen BM Genel Kurulu öncesinde ABD Başkanı Donald Trump ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'yi bir araya getirme çabalarının sonuç vermediği biliniyor.
Son olarak Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmada Erivan yanlısı bir tutum sergileyen Macron için, taraflar arasında imzalanan ateşkes anlaşmasında bir rol oynayamamış olması ve diplomatik sürecin dışında bırakılmış olması da bir yenilgi olarak görülüyor.