Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki yayılmacı politikası ve artan ABD-Çin rekabeti Güneydoğu Asya ülkelerinin en önemli dış politika başlıklarından biri olmaya devam ediyor.
Nispeten küçük bir ekonomiye sahip olan Malezya, hem Çin hem ABD ile ticaret ilişkilerine büyük önem veriyor. Bundan dolayı gerek Çin, gerek ABD ile yaşadığı ihtilaf ve görüş ayrılıklarını ikinci planda tutarak, her iki ülkeyle iyi ilişkiler sürdürmeye gayret gösteriyor. Bununla beraber keskinleşen ABD-Çin rekabeti gölgesinde iki küresel güce eşit mesafede durmaya çalışıyor.
Malezya, uzun yıllar Çin'e karşı sessizlik politikası izledi. Bu politika kapsamında gerek medyada gerek dışişleri bakanlığı açıklamalarında Pekin'in Güney Çin Denizi'ndeki faaliyetlerinden çok az bahsedildi.
Güney Çin Denizi'ndeki çok taraflı ihtilaflar
Dünya ticaretinin yaklaşık üçte birinin geçtiği, aynı zamanda petrol, doğal gaz ve balıkçılık açısından da zengin kaynaklara sahip Güney Çin Denizi, dünyanın en sıcak ve savaş potansiyeli en yüksel bölgelerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Sebebi ise kıyıdaş ülkeler, Çin, Tayvan, Filipinler, Vietnam, Brunei, Endonezya, Singapur ve Malezya'nın birbirleriyle çakışan kara suları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge iddiaları.
Günümüzün yükselen gücü Çin, denizin neredeyse tamamında hak iddia ediyor ve bu bağlamda haritada U şeklinde bir ‘Dokuz Çizgi Hattı' belirleyerek, söz konusu alanın kendisine ait olduğunu savunuyor.
Ancak diğer kıyıdaş ülkelerin de hak iddiaları var. Mesela, denizin ortasında yer alan Spratly Adaları'nın tamamında Çin ve Vietnam, bazı kısımlarında da Malezya, Brunei ve Filipinler hak iddia ediyor.
Tarihsel gerekçelere dayandıran Çin’in bu iddiaları ve özellikle son dönemde denizde bulunan adalardaki faaliyetler, yalnızca denize kıyısı olan devletleri değil, aynı zamanda bölgede çıkarları bulunan ABD gibi büyük güçleri de endişelendiriyor.
Geleneksel olarak Çin karşıtı cephenin başını Filipinler ve Vietnam çekiyordu. Malezya ve Brunei ise Çin'e karşı daha yumuşak bir tavır sergileyen ülkeler olarak değerlendiriliyor.
Malezya'nın Güney Çin Denizi'ndeki hak iddiaları
Malezya, Spratly Adaları'nda hak ettiği bölgeyi doğrudan işgal ediyor. 1968’de Malezya hükümeti, Spratly Adaları’nın 80 bin kilometrekarelik alanını ‘maden bölgesi’ ilan etmişti. Güney Luconia Resifi’ni, Kuzey Luconia Resifi’ni ve James Resifi’ni de içine alan bölge ABD şirketi Shell’e kiralanmıştı.
2009 yılında Vietnam ve Malezya, Güney Çin Denizi’nde kıta sahanlıklarını 200 milin ötesine çıkarmak için BM Kıta Sahanlığı Sınırları Komisyonu’na başvurdu. Çin ise buna cevaben bir nota göndererek, bu başvurunun Çin’in haklarını ihlal ettiğini iddia etti.
Çin'e karşı 'sessizlik diplomasisi' tutumu
Ancak Malezya, Çin ile ihtilafını çözmeye çalışırken diğer ülkelerin aksine meseleyi iç siyasetine taşıyarak oy potansiyelini artırma kozu olarak kullanmaktan kaçındı. Ülke medyasında ihtilafa dair haberleri sınırlı tutup, meselelerin üst düzey bürokratlarla kapalı kapılar arkasında çözülmesini sağlayarak, Çin ile ilişkilerini bozabilecek milliyetçi duyguları engellemeye yöneldi.
Çin’in bölgedeki yapay ada çalışmalarının, Malezyalı balıkçıların rahatsız edilmelerinin veya bölgedeki devriye faaliyetlerinin neticesinde Malezya’nın verdiği en net tepki bu gelişmelerden haberdar olduklarını belirten dikkatli bir bakış ya da nüktedan birkaç cümleden öteye geçmedi.
Pekin ise Malezya’nın ikili ilişkilerine yönelik bu “sessiz diplomasi” yaklaşımından duyduğu memnuniyeti pek çok mecrada açıkça dile getirdi.
Ancak 2011 yılından itibaren ivmeli bir artışla Malezya tarafından katlanılamayacak hale gelen; Çin donanmasının ve Çinli balıkçı teknelerinin Malezya’nın sularına girerek devriye gezmesi veya avlanması durumu, Malezya'nın sessizlik politikasını rafa kaldırmasını tetikleyen en önemli etkenler oldu.
Çin faaliyetlerine karşı daha sıkı bir duruş
Pekin'in Güney Çin Denizi'ndeki faaliyetlerine karşı daha sıkı bir duruş sergilemeye başlayan Malezya, egemenlik ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygıyla bağlı olunması gerektiğini savunur bir pozisyon aldı.
Malezya bir taraftan Çin ile ekonomi odaklı pragmatist politikasını sürdürürken, ABD ile ilişkileri dengeleyici bir unsur olarak da kullandı. ABD ile özellikle askeri iş birliğini önemseyen Kuala Lumpur, 2012 yılındaki “ABD-Malezya Ortaklığı” ile bu yöndeki iş birliğini artırdı.
Kuala Lumpur, aynı zamanda Güney Çin Denizi'ndeki gerginliklerin artmasıyla üyesi olduğu ASEAN platformunu da devreye soktu. Farklılıkları daraltmak ve zorlamalara karşı birleşik bir cephe oluşturmak için diğer üye ülkeleriyle tek tek ve özel olarak, ASEAN'ın uluslararası hukuku ihlal eden herhangi bir fiile karşı bir sesle konuşması konusunda görüşmeler gerçekleştirdi.
Mahathir doktrini
2018 seçimleriyle iktidara gelen Mahathir Muhammed, ülkesinin Çin'e karşı politikasını yeniden revize etti.
15 yıl önceki iktidar deneyiminde Batı karşıtı bir çizgi benimseyen ve Çin ile iyi ilişkiler yürütmekle bilinen Muhammed, açıkladığı 'Doğu'ya bak' vizyonuyla bir taraftan Çin'den öğrenilecek çok şeyin olduğunun altını çizdi. Diğer yandan ülkesinin egemenliğini ve bağımsızlığını sonuna kadar savunacağına da vurgulamayı ihmal etmemişti.
Başbakan Mahathir Mohamad BBC’ye 2 Ekim 2018'de yaptığı açıklamada, Güney Çin Denizi’ndeki ülkelerin savaş gemilerini bölgeye kaydırmaları durumunda çatışmanın kaçınılmaz olduğunu belirtti ve aynı zamanda Çin’in bölgede seyr-ü sefer özgürlüğünü ve bölgenin barışını engellemediği sürece gemilerini istediği yere götürmekte özgür olduğunu söyledi.
Mahathir bölgedeki huzur ve istikrarın sağlanması açısından Güney Çin Denizi’nin savaş gemilerinden arındırılması gerektiğini savundu.
Çünkü savaş gemilerinin tabiatı gereği savaşın öncüsü olduğunu ve bölgeyi korsanlardan korumak için donatılmış küçük teknelerin yeterli olduğunu vurgulamıştı.
Eşit mesafelilik ve dinamik denge
Muhammed, yolsuzluk şüphesiyle iktidarı kaybeden Nejib Razak liderliğindeki bir önceki hükümetin Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” inisiyatifi ile Malezya’da da yapılması konusunda uzlaşma sağlanan devasa projelerin tekrar gözden geçirileceğini açıklamasıyla Çin'e karşı temkinli tavrını da ortaya koydu.
Doktrinini 'dinamik denge' unsuruna inşa eden Mahathir Muhammed, Malezya'nın ABD-Çin rekabetinde taraf olmayacağını ve iki ülkeye eşit mesafede durduklarını her fırsatta dile getirirken, dünyada yükselen Çin'in gücünü dengelemek için Japonya ve bazı Batı ülkeleriyle iş birliğini artırdı.
Eski Malezya Dışişleri Bakanı Seyfuddin Abdullah, Aralık 2019'da verdiği bir röportajda hem Çin, hem ABD ile ticaret yapmak istediklerini belirterek, ABD'nin Çin konusunda Malezya'ya baskı yaptığını ancak hükümetinin bu baskıya boyun eğmediğini ifade etmişti. Abdullah, ABD-Çin rekabetinde kesinlikle taraf tutmaya karşı olduklarının altını çizmişti.
Güney Çin Denizi'nde 2020'de sular ısındı
2020 yılında daha da ısınan Güney Çin Denizi suları, Malezya ie Çin arasında bazı gerginliklere sahne oldu.
Washington Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi Asya Deniz Şeffaflığı Girişimi'nin (AMTI) raporlarına göre, Çin Sahil Güvenlik Kuvvetleri ile Malezya Kraliyet Donanması arasında haftalarca süren taciz vakaları yaşandıktan sonra Kasım 2020'de Malezya'nın münhasır ekonomik bölgesini ihlal eden bir Çin gemisi Malezya sahillerinden 44 deniz mili uzaklıkta hidrokarbon kaynakları arama faaliyetleri yürüten Malezya gemileriyle karşı karşıya geldi.
Malezya, yaşanan gelişmelere karşın bölgedeki askeri gemilerini artırarak yanıt verse de Mahathir Muhammed'in istifasından sonra Şubat 2020'de başbakanlık koltuğuna gelen Muhyiddin Yasin hükümeti Güney Çin Denizi ve Çin-ABD rekabeti konusunda mevcut çizgiyi sürdürdü.
2020 yılındaki 131 milyar dolarlık ticaret hacmi göz önünde bulundurulduğunda Malezya'nın Çin ile ekonomik ilişkilerini önceleyen pragmatist eşit mesafelilik stratejisinin arka planını anlamak zor oluyor. Ancak aynı zamanda Kuala Lumpur, Güney Çin Denizi'ndeki çıkarları konusunda sıkı bir duruş sergilemeye devam ediyor, bu konuda uyuşmazlıkların diplomatik kanallarla çözülmesini savunuyor.