Dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un 28 Eylül 2000'de İsrail askerlerinin koruması altında Mescid-i Aksa'nın avlusuna girmesi, "İkinci İntifada"nın fitilini ateşledi.
2005'e kadar devam eden süreçte binlerce Filistinli hayatını kaybetti, yaralandı ya da tutuklandı. Mescid-i Aksa'nın korunmasında görev alan erkeklerin sayısının azalmasıyla 2011'den itibaren kadın muhafızlar bu boşluğu doldurmaya başladı.
"Murabıt" olarak adlandırılan muhafızlar, askeri bir disiplin içinde ve gönüllü olarak nöbet tutuyor.
"İsrail, kadınların nöbet tutmasını engellemek için çok ciddi baskılara başladı"
Mescid-i Aksa'da 2014'de nöbet tutmaya başlayan Kur'an-ı Kerim öğretmeni Hatice Huveys, murabıtlık görevinde yaşadığı zorlukları anlattı.
Mescid-i Aksa'yı korumanın birçok zorluğu barındırdığını söyleyen Huveys, baskınlar sonrası Müslümanların Aksa'ya girişinin zorlaştığını ve bu noktada muhafızların devreye girdiğini belirtti.
Kadın muhafızların sayısının artmasının İsrail güçlerini rahatsız ettiğini vurgulayan Huveys, "İsrail güçleri, kadınların nöbet tutmasını, savunma yapmasını engellemek için çok ciddi baskılara başladı. Bu baskılar daha önce erkeklere yönelikti. Ama kadın muhafızlar da artık askerlerin açık hedefi haline geldi. Kadın erkek ayrımı yapmadan herkese saldırıyorlar. Her türlü şiddete maruz kalıyoruz." diye konuştu.
"Aksa'yı 'Müslümansızlaştırmayı' hedefliyorlar"
Mescid-i Aksa'ya girişleri zorlaştırmak ve engellemek için İsrail'in özellikle gençleri tutukladığını kaydeden Huveys, İsrail'in gözaltı sayısını artırarak Aksa'yı "Müslümansızlaştırmayı" hedeflediğine işaret etti.
Muhafızlık görevini yaparken birçok zorlukla karşılaştığını dile getiren Huveys, "İsrail, Aksa'nın içine girmemize izin vermiyor. Biz dışarıda tekbir getirerek bunu protesto ediyoruz. İsrail güçlerinin tüm baskılarına, müdahalelerine rağmen olduğumuz yeri asla terk etmiyor ve nöbetimizi tutmaya devam ediyoruz. Bununla aslında 'Biz buradayız, Aksa'yı korumaya devam edeceğiz' mesajı vermeye çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
Huveys, 2014 ila 2015'te kadın ve erkek murabıtların sayısının 1500 civarında olduğunu ancak İsrail'in son uygulamalarından sonra bu sayının giderek azaldığını söyledi.
"Nöbet tuttuğum için çok dayak yedim, darbedildim, yerlerde sürüklendim, tutuklandım..."
Murabıtlık görevine 2014'te başladığını ve İsrail güçlerinin çok ağır uygulamalarıyla karşılaştığını belirten Huveys, şunları anlattı:
"İsrail güçleri sadece kişileri değil tüm aileleri hedefe alıyor. Mescid-i Aksa'nın kapılarında nöbet tuttuğum için çok dayak yedim, darbedildim, yerlerde sürüklendim, tutuklandım. İsrail güçleri çocuklarıma ve aileme de aynı uygulamalarda bulundu. Ailemin sağlık hizmetlerine ulaşması engellendi. Sağlıkla ilgili hiçbir şeyden faydalanmıyoruz, ilaç bile alamıyoruz. Evimiz yıkıldı. Seyahat etme özgürlüğümüz elimizden alındı. Bunun gibi birçok baskıya maruz kaldım. Bu sadece benim başıma gelen şeyler değil. Diğer kadın murabıtlar da aynı uygulamalarla karşı karşıya kalıyor. Başörtüleri çekiliyor. Aileleri tutuklanıp sorgulanıyor. İsrail Filistinli erkeklere yönelik tüm şiddet eylemlerini kadınlara yönelik de gerçekleştiriyor. Bu uygulamalar tutuklandıktan sonra da devam ediyor."
Huveys, İsrail güçlerinin hem kendi hem de Müslümanların bayramlarında baskıları, ramazan ayında ise Müslümanların bir araya gelmesini engellemek için uygulamalarının şiddetini daha fazla artırdığını aktardı.
"Kudüs bizim vatanımız, kutsalımız ve davamız"
Huveys, Kudüs davasının sadece kendinin değil, tüm Müslümanların davası ve kutsalı olduğunu söyledi.
"Kudüs bizim vatanımız, kutsalımız ve davamız." diyen Huveys, barış sağlanana kadar Filistin halkının Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı korumaya devam edeceğini belirtti.
"Türkiye ve Türk halkı bizi hiç yalnız bırakmıyor"
Huveys, Türkiye'nin uluslararası tüm platformda Filistin davasına sahip çıktığını ve destek verdiğini kaydederek şöyle devam etti:
"Türk hükümeti, Türk halkı, her zaman Filistin sorununa duyarlı davranıyor. Bize büyük destek çıkıyorlar. Uluslararası alanda da bu sorunu sürekli dile getiriyorlar. Bu, bizim için çok kıymetli. Türk STK'larının da Filistin halkına yönelik çalışmaları var. Bunları takdir ediyoruz. Türkiye ve Türk halkı bizi hiç yalnız bırakmıyor."