Myanmar ordusunun, silahlı militanlarla mücadeleyi öne sürerek Arakan'da sivillere yönelik düzenlediği saldırılardan kaçan Arakanlı Müslümanlar, aç ve susuz olarak günlerce süren yolculuğun ardından ulaştıkları Bangladeş sınırında, derme çatma çadırlarda hayata tutunmaya çalışıyor.
Köyleri, iş yerleri, camileri, medreseleri ve evleri yakılan Arakanlı Müslümanlar, Budist zulmünden kaçmak için günlerce yol yürüyor, dış etkilere açık bir şekilde ormanda saklanıyor.
Myanmar sahillerinde kendilerini karşı kıyıya geçirecek tekneleri bekleyen binlerce sığınmacı, "ölüm ve yaşam arasında ince bir çizgide" yapacakları bu tehlikeli yolculuk için tekne sahiplerine para, ziynet eşyası, büyük ya da küçük baş hayvanlarını veriyor.
Bangladeş sınırındaki Balukhali kampı, Arakan'daki katliamdan kaçan 90 bin Müslüman sığınmacıyı barındırıyor. Zor şartlarda yaşam mücadelesi veren sığınmacılardan sadece 450 bini, Ordu birliklerinin yanında Budist asıllı Myanmarlı milliyetçilerin 25 Ağustos'ta başlattığı sürgün ve katliamın ardından bölgeye sığındı.
Aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da olduğu sığınmacılar, güneş, yağmur ve gecenin ayazından korunmak için "siyah plastik poşetlerle örtülü ağaç dallarından ibaret köhne çadırlarda" yaşam mücadelesi veriyor.
"Ölümden kaçış" yolculuğu
Bangladeş'teki kamplara sığınan Arakanlı Müslümanlar, Myanmar askeri güçlerinin ve fanatik milliyetçilerin saldırılarından kaçarak yaptıkları "ölümden kaçış" yolculuğunu anlattılar.
Ömrü boyunca Myanmar devletinin ve Budist asıllı milislerin zulmüne maruz kalmış 75 yaşındaki Ali Ahmed, ailesiyle birlikte aç ve susuz şekilde günlerce süren yürüyüşlerinin ardından Naf Nehri'ni, engin dalgalara dayanıksız köhne teknelerle geçerek Bangladeş'e ulaştıklarını söyledi.
Ordu tarafından büyük bir zulme uğrayan on binlerce Rohingyalıdan biri olduğunu ifade eden Ahmed, hikayesini şöyle anlattı:
"Myanmar askeri güçleri, köylerimize baskın yaparak evlerimizi ve çadırlarımızı ateşe verdi. Korkudan ormana kaçtık. Ailemle birlikte on gün ormanda saklandık. Geri dönemeyeceğimizi anlayınca sınıra doğru ilerledik. Naf Nehri önünde iki gün bekledikten sonra nehri geçebildik. Tehlike dolu yedi günlük yolculuğun ardından kampa ulaştık. Burada da aralıksız yağmur yağıyor. Başımızı sokacak bir evimiz yok."
"Myanmar ordusu evimi yaktı"
Arakanlı Raşide teyze de (65) yanı başında yakınlarının öldürüldüğünü ve hiç bir şey yapamadığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Myanmar ordusu evimi yaktı. Askerler ve milis güçleri birçok kadına tecavüz etti. Nehri geçerken birbirimizi kaybettik. Bazı aile fertlerini günler sonra buldum, bazılarını hala bulamadım."
Korku, hüzün ve umutsuzluğun gözlerinden okunduğu 7 yaşındaki Nur Tas, "Bize ateş açtılar. Askerler uzun süre annemi, babamı ve beni kovaladı. Babamı yakalayıp kaçırdılar. Çok korktum. Günlerce ormanda kaldık." ifadesini kullandı.
Arakanlı Seyfullah (48) ise askerlerin evlerini yaktığını, dört gün yürüyerek 10 kişilik ailesiyle ölümden kurtulduğunu ve kaçış yolculuğunun ardından yaklaşık 20 gün önce kampa geldiğini aktardı.
Kaçış yolunda doğan bebekler
Myanmar ordusunun silahlı militanları bahane ederek Arakan eyaletinde gerçekleştirdiği saldırılarda 25 Ağustos'tan bu yana çok sayıda Arakanlı Müslüman hayatını kaybetti.
Myanmar-Bangladeş sınırında bulunan uluslararası yardım kuruluşlarına göre, can güvenliği nedeniyle ülkedeki şiddet olaylarından kaçmayı başaran bazı hamile kadınlar doğum yaptı.
Arakanlı Müslümanların kaçış yolunda son 25 gün içerisinde tehlikeli ve hijyenik olmayan ortamda yaklaşık 130 bebek dünyaya geldi.
Sağlıksız koşullarda doğum yapan anne ya da bebeklerin bir çoğunun hayatını kaybettiği kaydedildi.