Haruni, "BAE, Nahda'yı iktidardan ve Tunus siyasetinden uzaklaştırmak ve ülkenin demokratikleşme tecrübesini baltalamak için Sibsi'ye astronomik paralar teklif etti ancak Sibsi, vatanperver bir devlet adamı olarak bu teklifi reddetti ve Tunus'un satılık olmadığını, bağımsız ve menfaatini bilen bir ülke olduğunu gösterdi." dedi.
Barışçıl devrimin Tunus'ta doğduğunu kaydeden Haruni, "Biz dışarıya devrim ihraç etmediğimiz gibi ithal de etmiyoruz. Tunus kendi yolunu seçti ve kimsenin dışlanmadığı, uzlaşmacı ve demokratik bir geçişi benimsedi." diye konuştu.
Arap dünyasındaki devrim karşıtı güçlerin, geçen 10 yıl boyunca Arap Baharı'nın yaşandığı ülkelerdeki devrim hareketlerini engelleme girişiminde bulunduğunu aktaran Haruni, "Bu ülkeler, Tunus'taki vekilleri aracılığıyla ülkedeki demokrasi tecrübesini baltalamaya çalıştı." değerlendirmesini yaptı.
Haruni, söz konusu ülkelerin, karşı bir hareket oluşturma girişimleri boşa çıkınca başka yollara başvurduğunu ifade etti.
Bunların başında, Sibsi'ye yapılan para teklifinin geldiğini aktaran Haruni şunları kaydetti:
"Buradan bir şey elde etmekten umudu kesince Cezayir'e yöneldiler. Cezayir içindeki güçlerle birlikte Tunus'taki demokrasi tecrübesini hedef almaya çalıştılar ama Cezayir, Tunus'un istikrarının kırmızı çizgi olduğunu söyleyince hayal kırıklığına uğradılar. İkinci girişim, devlet içinden geldi. Meclis içinde gördüğümüz devrim karşıtı sesler bunlardandı."
Haruni, tüm bu çabaların başarısız olduğunu, Tunus demokrasisinin güçlü bir şekilde ayakta durduğunu, Nahda Hareketi'nin de Tunus'un ekonomik ve sosyal sıkıntıların üstesinden gelebilmesi için ulusal birlik için çalıştığını vurguladı.