NATO’nun 31’inci ülkesi olarak kayıtlara geçen ülke Finlandiya oldu. Avrupa’nın kuzeyindeki bir diğer ülke olan İsveç ise yalnız kalmış görünüyor. Bu üyeliğin ardından Stokholm yönetiminin yapacağı hamleler oldukça kritik zira Rusya ile aralarında kalan Finlandiya’nın sınırları artık NATO’nun yeni sınırlarını oluşturuyor.
NATO, üye ülkelerin savunma harcamalarını arttırmaları ve ittifakın savunma kabiliyetini güçlendirmeleri için çağrıda bulunarak birlikte çalışıp güvenlik ve istikrarı arttırmayı amaçlayan bir örgüt. NATO'nun en büyük ordularından birine sahip Türkiye ise önemli bir müttefik ve stratejik konumu olan bir ülke. Öyle ki, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olma sürecinde de Türkiye’nin güvenlik kaygıları etkili oldu. Bugüne gelindiğinde ise İsveç, bu kaygıların giderilmesinin beklendiği bir süreçte bulunuyor. Stokholm yönetiminin bundan sonraki hamleleri oldukça önem taşıyor. Avrupa’nın kuzeyinde NATO’suz bir ülke olan İsveç’i Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol ile konuştuk.
“İsveç’in üzerinde baskı artacak”
Prof. Dr. Erol, Rusya’nın genişleyen sınırlarının ardından söylemlerini sertleştireceğine dikkati çekerek, İsveç’in daha çok baskı altında hissedeceğini belirtiyor:
“Finlandiya’nın gerçekleşen üyeliğiyle birlikte İsveç, İskandinav bölgesinde Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’ne (NATO) üye olmayan tek devlet olarak kalmıştır. Bu durum, bölgede İsveç’i psikolojik olarak yalnızlık hissine itecektir. Zira Rusya, Finlandiya’nın üyeliği nedeniyle söylemlerini ve tutumunu sertleştirecektir. Bu noktada İsveç’in üzerindeki baskının artacağını söylemek mümkün.”
“Rusya İsveç açısından önemli bir tehdit”
İsveç’in kara sınırlarındaki komşuları NATO ülkesi ancak Erol, Baltık Denizi’ndeki güvenlik sorununa değiniyor. Bu durumda Rusya’nın İsveç açısından hala bir tehdit oluşturduğunu söylüyor:
“Karadan Finlandiya ve Arktik üzerinden Norveç, jeopolitik olarak Rus tehdidine karşı İsveç için birer tampon bölge görevi görse de Baltık Denizi korumasız bir alan. Zira söz konusu denize St. Petersburg kenti ve Kaliningrad üzerinden açılma imkanı olan Rusya’nın İsveç açısından önemli bir tehdit olarak görülmeye devam edileceği aşikardır. Zira 2014 yılının Ekim ayında İsveç’in başkenti olan Stockholm açıklarında bir sualtı aracı görülmüştü. Bu dönemde, ilgili aracın Rus denizaltısı olduğu iddia edilmişti. Benzer bir durumun tekrar yaşanması olasıdır.”
Diğer yandan Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, ülkesinin askeri kapasitesini ve Finlandiya’ya yakın bölgedeki askeri varlığını arttıracağını açıklamıştı. Prof. Dr. Erol, “Rusya, arada tampon bölge olsa da İsveç’i vurabilecek askeri kapasiteye sahip. Bu faktörler, Rusya’nın hala bir tehdit kaynağı olarak görülmesine neden olmakta ve İsveç’teki güvenlik endişesini derinleştirmekte” diyor.
“Stockholm üzerindeki baskı artacak”
Peki, bu güvenlik sorunu Stockholm için ne ifade ediyor? Erol’a göre İsveç’in güvenlik noktasındaki kaygıları sürecek. Stockholm yönetimi, iç ve dış siyasetini de bu bağlamda tekrar dizayn etmek zorunda kalacak.
“Türkiye’nin 'terör örgütlerine verilen desteğin kesilmesi' talebi ve Macaristan’ın karşılıklı saygı gösterilmesi noktasındaki isteği, İsveç’i bu yönde bir politika benimsemeye zorlayacaktır. Dolayısıyla İsveç, aslında kendisine yöneltilen eleştirileri de zımnen kabul etmiş olacak. Ayrıca ülkedeki iç siyasetin de sertleşeceği ve Stockholm yönetimi üzerindeki baskının artacağı öne sürülebilir. Neticede İsveç’in güvenlik endişeleri, dış talepler ve iç tepkiler arasında bir tercih yapmak zorunda kalacağı ve ilk iki faktör çerçevesinde adım atacağı söylenebilir.”
“Avrupa’daki kriz ortamı derinleşebilir”
“Rusya’nın Finlandiya’nın üyeliğine karşı ciddiyetini göstermek için bölgeye yönelik çeşitli açıklamalarda bulunacağı ve askeri tatbikatlar gerçekleştireceği düşünülüyor” diyen Erol, bu durumun Avrupa’yı da zorda bırakacağını belirtiyor.
“Avrupa, günümüzde başta ekonomi ve enerji olmak üzere çeşitli sorunlarla boğuşmakta. Kuzeyde yoğunlaşan Rus tehdidi, bölgeye yönelik askeri harcamaların artması demek. Bu da Avrupa’daki kriz ortamını derinleştirebilir. Böylesi bir konjonktür, Avrupa ile Rusya arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine yol açacak ve Amerika Birleşik Devletleri’nin nüfuzunu inşa etmesini kolaylaştıracaktır.”
“İsveç’in hedefi NATO üyeliği olacak”
Son olarak, Prof. Dr. Erol’un altını çizdiği husus İsveç yönetiminin bölgedeki yalnızlığını bir an önce sonlandırmaya yönelik hareket edeceği oluyor. “Bu nedenle de NATO’ya üye olmak için kamuoyundaki tepkileri göz ardı edecek, terör örgütlerine olan desteğini kesmek durumunda kalacak ve karşılıklı saygı noktasındaki talepleri dikkate alacaktır” diyor. İsveç’in hedefinin 2023 yılının temmuz ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’da yapılacak olan NATO Zirvesi’ne kadar örgüte üye olmak olduğunu belirtiyor.