Şirketten yapılan açıklamada, New York’un Long Island City bölgesindeki şehrin en büyük fosil yakıt enerji santrali Ravenswood Üretim İstasyonu’nu rüzgar, jeotermal enerji ve pil depolama kombinasyonu ile yenilenebilir bir enerji merkezine dönüştürme projesinin resmi makamların onayına sunulduğu aktarıldı.
Rise Light & Power, “Queensboro Yenilenebilir Ekspres” projesi adıyla yürütülen çalışma ile Atlantik Okyanusu'ndan maliyeti düşük ve verimli bir şekilde elde edilecek en az 2 gigavat enerjiyi tüketicilere iletebileceğini savunuyor.
Söz konusu projenin ayrıca, şehrin 1960'lardan kalma fosil yakıt üretim kapasitesini kalıcı olarak değiştirme, sendikal iş gücünü koruma ve 2 milyon eve kadar güç sağlama yeteneğine sahip olduğu kaydedildi.
“Düşük maliyetli, düşük riskli”
Şirketin, bugüne kadar proje kapsamında, yer ve deniz altından yapılacak yüksek voltajlı doğru akım kablo döşemesine uygun bir yer belirlemek için New York Limanı civarında 410 kilometreden fazla jeofizik araştırmalarını tamamladığı aktarıldı.
Rise Light & Power CEO'su Clint Plummer, New York şehrinin en büyük elektrik jeneratörüne ev sahipliği yapan Ravenswood santralı için “Düşük maliyetli, düşük riskli bir açık deniz rüzgar iletim sistemi sunmak için mevcut altyapımızdan ve deniz kıyısındaki konumumuzdan yararlanabiliriz” ifadesini kullandı.
Plummer, iki yıldır üzerinde çalıştıkları Queensboro Yenilenebilir Ekspres projesi ile New York şehrinin küresel ısınmaya karşı yenilenebilir enerji hedeflerini gerçeğe dönüştürmekten heyecan duyduklarını kaydetti.
Hollywood filmlerine de konu olan, dört kırmızı-beyaz bacası ile New York’un Doğu Nehri üzerindeki bu simgesel tesis, doğal gaz ve akaryakıt kullanılarak uzun yıllardır şehrin enerji ihtiyacının en az yüzde 20'sini sağlıyor.
Rise, Light & Power, projelerinin kabul edilmesi halinde Ravenswood'un yenilenebilir enerjiye tam geçişinin ne kadara mal olacağına dair bir rakam vermiyor.
Santralin etrafı 'astım vadisi' olarak biliniyor
Projenin ilgili makamlarca onaylanması halinde Ravenswood Üretim İstasyonu’nun açık deniz rüzgarı, jeotermal enerji ve pil depolama kombinasyonu ile yüzde 100 yenilenebilir enerji merkezine dönüştürülmesinin çevre ve hava kirliliğini de büyük oranda azaltacağı, tesisin civarında yaşayan insanların sağlığı için olumlu bir etkiye sahip olacağı kaydedildi.
1963’te faaliyete geçen bu devasa istasyonun çevresinde yaşayan sakinlerin yıllardır hava kirliliğinden şikayet ettiği, bölgede yaşayan her 10 bin çocuktan 145’inde, şehrin diğer alanlarındaki verilere kıyasla çok yüksek oranda astım rahatsızlığı görüldüğü aktarıldı.
Santralin hemen yanındaki New York Konut İdaresine ait 6 bin 400’den fazla dairenin bulunduğu sitede 70 yıldır yaşayan Claudia Coger, Gothamist internet sitesine yaptığı açıklamada, “Bu kadar çok astımlı çocuk ve astım hastası olduğu için aslında bu bölgeye 'astım vadisi' adını verdiler" dedi.
Coger, civarda büyüyen dört torunundan üçünün ağır astım hastası olduğunu belirterek "Zehirli bir gökdelen olarak gördüğüm Ravenswood'un yenilenebilir enerjiye geçişini gerçek bir nimet ve dualarıma bir cevap olarak görürüm. Çünkü soluduğumuz hava hayatımızı belirliyor” diye konuştu.
Tesisin çevreleyen alan sağlık açısından büyük risk altında
Columbia Üniversitesi Çevre Sağlığı Bilimleri Profesörü Joan Casey de enerji santrallerinde emisyon kontrol sistemleri bulunduğunu ancak bunların jeneratörler tamamen çalışana kadar devreye girmediğini, bu nedenle tesisin çevreleyen alanın sağlık açısından büyük risk altında olduğuna dikkati çekti.
Doğal gaz ve akaryakıt yanmasının, solunum yolu hastalıkları, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve doğumsal bozukluklar dahil olmak üzere, çok çeşitli sağlık sorunlarına yol açtığı, 2019 verilerine göre söz konusu elektrik santrali tesisinden yılda salınan yaklaşık 1,2 milyon metrik ton karbondioksitin de astım, bunama ve zihinsel sağlık sorunlarıyla bağlantılı olduğuna vurgu yapıldı.
Üretim istasyonunun yaklaşık 5 kilometre çapındaki dairesel alanda 1,2 milyondan fazla insanın yaşadığı, bunların yarısının siyahi olduğu aktarıldı.