Economist dergisinde yayınlanan makalede, Osmanlı'nın inşa ettiği hatlar ve istasyonlar hatırlatıldı.
Bu hatların düşmanca bir anlayışla yok edildiği vurgulanırken, bugün ise bölgedeki hiçbir sınırdan tren seferleri yapılamadığına işaret edildi.
Kudüs Tren İstasyonu
1888'de Sultan II. Abdülhamid, imparatorluğun dört bir köşesini demir yoluyla birbirine bağlamak için büyük bir proje başlattı.
Osmanlı İmparatorluğunun demir yolu hattı kutsal beldelere ulaşımı kolaylaştırmak için ilk olarak Kudüs-Yafa arasında inşa edildi. Bu istasyondan trene binen bir yolcu buradan Hartum'a, İskenderiye'ye, Şam'a, Bağdat'a ve hatta İstanbul'a gidebiliyordu.
Yahudi ve Hristiyan girişimcilerin desteği ile kurulan Kudüs-Yafa hattını 8 yıl sonra Hicaz Demir yolu hattı takip etti. Ancak bu hat 1914'de başlayan Birinci Dünya Savaşıyla İngilizlerin ve Bedevilerin hedef oldu.
Şimdi eğlence merkezi...
Kudüs Tren İstasyonu bugün İsrail'in kontrolündeki Batı Kudüs'te yer alıyor.
1998'de son trenin ayrıldığı istasyon 2013 yılında "İlk İstasyon" adıyla İsraillilerin kullanımına açıldı.
Kudüs Tren istasyonu şimdi İsrailliler için yeme içme ve eğlence merkezi olarak kullanılıyor.
İsrail vatandaşı bir kadın, "Artık bu istasyon çalışmıyor ve buradan diğer Arap ülkelerine seyahat edilemiyor. Buradan seyahat edilmesini isterdim. Umarım yakın bir gelecekte gerçekleşir." diye yorum yaptı.
İsrail, Osmanlı demir yolu hatlarının tamamını söktü
İsrail, Filistin topraklarını işgal ettikten sonra Batı Şeria'daki Osmanlı demir yolu hatlarının tamamını söktü.
Orta Doğu toplumları arasında köprü olan demir yolu hatlarının tamamı ise yok oldu.
Bazı İsrailliler bu dönüşümü olumlu buluyor:
"Kudüs'ün uzun tarihi geçmişi ile ilgili birçok özel yer var. Pek çok eski yer eğlence yeri haline geldi. Örneğin bu istasyon gerçekten merkezi ve güzel bir yer. Bu durum iyi bir dönüşümü temsil ederken, aynı zamanda onu canlı tutuyor."
Agatha Christie'nin "Doğu Ekspresi'nde Cinayet" romanındaki katiller gibi Orta Doğuyu dizayn eden emperyal güçlerin de bir amacı vardı. O amaç, Osmanlı'nın inşa ettiği demir ağlarla birlikte bölge halkları arasındaki köklü bağları da parçaladı.