Kadın ve Doğu Almanya kökenli olmasına rağmen Angela Merkel’in 2005 yılında 'Almanya Şansölyesi' olması birçok uzmanı şaşırttı.
Ancak Merkel kendini kanıtlayarak 4 dönem üst üstte bu koltukta kalmayı başardı. Üstelik sadece Almanya ve Avrupa Birliği değil tüm dünyaya iz bırakan bir isim oldu.
16 yıldan bu yana Almanya’yı yöneten Merkel’in dönemi 26 Eylül’de düzenlenecek seçimle sona erecek. Bundan sonra siyasette yer almayacağını açıklayan Alman lider, emekliliğe ayrıldığında ilk etapta "Hiçbir şey yapmayacağını" söyledi.
Merkel’in siyasi kariyeri nasıl başladı?
Angela Dorothea Kasner Sauer Merkel 17 Temmuz 1954’te Almanya’nın kuzeyindeki Hamburg kentinde dünyaya geldi. Babası Horst Kasner bir Protestan papazı, annesi Herlind Kasner ise İngilizce ve Latince öğretmeniydi.
Merkel'in çocukluğu Berlin'in 80 kilometre uzaklıktaki Templin kasabasında geçti. Burası soğuk savaş döneminde sosyalist kampta yer alan Alman Demokratik Cumhuriyeti (Doğu Almanya) sınırları içerisindeydi.
Burada çok iyi derecede Rusça öğrenen Angela Kasner Doğu Almanya'daki öğrencilerin neredeyse tamamının üyesi olduğu 'Özgür Alman Gençliği' grubuna katıldı.
1973-1978 arasında Leipzig Üniversitesinde fizik bölümünü okuyan Angela Kasner, 1987'den 1990'a kadar Doğu Almanya Bilimler Akademisindeki Fizik Kimya Merkez Enstitüsünde akademisyen olarak görev yaptı. 1986'da kuantum kimyası üzerine hazırladığı tezle doktorasını tamamladı.
1977-82 yıllarında Ulrich Merkel ile evli kalan Angela Kasner, eşinden boşandıktan sonra da Merkel soyadını kullanmaya devam etti.
Angela Merkel, 1989 yılında Doğu ile Batı Almanya'yı birbirinden ayıran Berlin Duvarı'nın yıkılışının ardından siyasete girdi. Demokratik Uyanış (Demokratischer Aufbruch) Partisi'ne katıldı.
1990'da, Doğu Almanya’da yapılan ilk ve tek demokratik seçimleri kazanıp göreve gelen Lothar De Maizier hükümetinde sözcülük yaptı. Ekim 1990'da, Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesinden iki ay önce, Hristiyan Demokratik Birliği'ne (CDU) katıldı.
Aralık 1990'da yapılan Birleşik Almanya'nın ilk genel seçimlerinde, Stralsund-Nordvorpommern-Rügen bölgesinin temsilcisi olarak Alman Federal Meclisi Bundestag'a girdi.
1991 yılında dönemin Başbakanı Helmut Kohl'ün kabinesinde Kadın ve Gençlik Bakanı olarak görevlendirildi. Üç yıl sonra Çevre ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı görevine getirildi. Merkel 1995’te Birleşmiş Milletler’in ilk İklim Konferansı’nı Berlin’de ağırladı ve ona başkanlık etti.
Eylül 1998 seçimlerinde CDU, iktidarı Gerhard Schröder liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) kaptırdı. Bu yenilgi CDU’nun içinde bir reform sürecinin başlatılmasına önayak oldu. Angela Merkel 7 Kasım’da partinin genel sekreteri seçildi. Yaklaşık 2 ay sonra Merkel ikinci eşi kimya profesörü Joachim Sauer ile yollarını birleştirdi.
1999’un sonlarında CDU’yu sarsan gizli finansman skandalı Merkel için önemli bir sınav oldu. Kohl başta olmak üzere, birçok parti yöneticisini zor durumda bırakan bu skandalın ardından Merkel, 22 Aralık’ta yayımladığı açık mektupta partinin fahri başkanıyla yollarını ayırarak taze bir başlangıç için çağrı yapmıştı.
Partisinin ilk kadın ve Protestan lideri oldu
Angela Merkel’in bu adımı partinin içindeki Kohl yanlılarını kızdırsa da Alman toplumunda yıldızının parlamasına neden oldu.
Angela Merkel Nisan 2000’de CDU’nun başkanı olarak seçilerek, partinin ilk kadın başkanı oldu. Merkel aynı zaman Katoliklerin etkisindeki CDU’nun ilk Protestan başkanı oldu.
Partideki çatlak sorununu ve skandalın olumsuz etkilerini başarıyla atlatan Merkel'in 2002 seçimlerinde şansölye adayı olmak istemesine rağmen partinin büyük çoğunluğu, ittifakın diğer kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birliği’nin (CSU) adayı Edmund Stoiber’e destek verdi.
CDU-CSU ittifakının seçimi küçük bir farkla kaybetmesi sonucunda Merkel muhalefetin lideri oldu.
İktidardaki SPD’ye desteğin azalması sonucunda ülke erken seçime gitmeye karar verdi.
Angela Merkel Eylül 2005'teki genel seçimlerde Schröder'e karşı yarışmak üzere, CDU-CSU muhafazakâr koalisyonu tarafından aday gösterildi.
Ancak sandıktan çıkan sonuç iki tarafı da iktidardan neredeyse eşit mesafede bıraktı.
Merkel'in liderliğindeki CDU-CSU ortaklığının oyları yüzde 35,2 seviyesinde kalırken Schröder'in SPD'si yüzde 34 oranına ulaştı.
Her iki partinin aylar süren koalisyon ortağı arayışlarının sonuçsuz kalmasıyla taraflar Angela Merkel’in liderliğinde "büyük koalisyon" hükümeti konusunda uzlaştı.
Almanya'nın en genç ve ilk kadın şansölyesi oldu
51 yaşındaki Angela Merkel 22 Kasım 2005’te Almanya Şansölyesi olduğunda ülkenin hem en genç başbakanı hem de ilk kadın lideri oldu. Ayrıca bu pozisyona gelen ilk Doğu Almanya kökenli figürdü.
AB'nin ekonomik olarak en güçlü ülkesini yöneten Merkel'in liderliğindeki CDU-CSU koalisyonu, 27 Eylül 2009 seçimlerinde yüzde 33,8 oranında oy elde etti. SDP ise 1949’dan o tarihe kadarki en büyük yenilgisini aldı.
Merkel bu sefer koalisyon için Hür Demokrat Parti (FDP) ile anlaştı. Böylece ikinci döneminde daha güçlü bir konumu garantilemiş oldu.
Borç krizi sınavı
Merkel’in ikinci dönemindeki en önemli süreç, Euro Bölgesi borç krizi oldu.
Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile beraber Avrupa ekonomisinin iyileştirilmesi için kemer sıkma politikalarına başvurdu.
Eylül 2013’teki federal seçimlerde CDU-CSU ittifakı önemli bir zafere imza attı. Oyların yüzde 42’sini kazanan ittifak, çoğunluğu yakalamayı küçük bir farkla kaçırdı. Ancak Merkel’in koalisyon ortağı FDP’nin yüzde 5 barajını aşamaması Merkel’e SDP veya Yeşiller Partisi ile ittifak kurmaktan başka bir seçenek bırakmadı. 2 ay süren zorlu müzakerelerin ardından Merkel SDP ile yeni bir "büyük koalisyon" kurulması konusunda uzlaştı.
Böylece Angela Merkel, savaş sonrası Almanya’nın (Konrad ve Kohl’den sonra) 3 dönem görev yapan üçüncü lideri oldu.
Üçüncü döneminde Merkel’in karşılaştığı ilk krizlerden biri, Ukrayna’daki batı yanlısı protestolar ve Rusya’nın desteklediği Başbakan Viktor Yanukovych’in Şubat 2014’teki istifası oldu. Rusya’nın bu gelişmelerin ardından Kırım’ı yasa dışı ilhakı ve Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçılara destek vermesi Rusya-AB ilişkilerini iyice gerdi.
Merkel, Avrupa Birliği’nin Rusya’ya karşı yaptırım uygulama kararında önemli rol oynadı. Bölgede barışın yeniden tesis edilmesi için Merkel çok taraflı müzakereler için girişimler yürüttü.
Göçmen krizi
Angela Merkel, siyasi kariyerindeki en önemli sınavlardan birini de Avrupa Birliği’nin 2015 yılında karşı karşıya kaldığı göçmenler krizinde verdi.
Avrupa Birliği, Suriye ve Afganistan başta olmak üzere Orta Doğu’daki savaşlardan kaçarak Avrupa kapısına dayanan yüz binlerce sığınmacının karşısında çaresiz kalınca Merkel’in gösterdiği liderlik kritik bir rol oynadı.
Birçok Avrupa Birliği ülkesi sığınmacılara sınırlarını ve kapılarını tamamen kapatırken, Merkel, çoğu Suriyeli yüz binlerce sığınmacıya Almanya’nın kapılarını açtı.
Merkel diğer yandan Türkiye başta olmak üzere göç rotasındaki kritik ülkelerle anlaşmalar sağlayarak göçmen akımını durdurmaya çalıştı.
Times dergisi bu krizdeki tutumundan dolayı Angela Merkel’i 'yılın kişisi' seçmişti.
Ancak Merkel göçmen yanlısı politikalarının bedelini sandıklarda ödemek zorunda kaldı.
Zira, ülkede sığınmacı sayılarının artmasıyla beraber göçmen karşıtı aşırı sağ akımları da güç kazandı.
Aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi’nin (AFD) oyları yükselirken, Merkel’in liderliğindeki ittifakın oyları düştü.
Eylül 2016’daki bölgesel seçimlerde AFD, Merkel’in memleketi Mecklenburg-Vorpommern’de CDU’nun önüne geçerek ikinci parti seçildi. İki hafta sonra ise CDU Berlin’de düzenlenen seçimlerde o tarihe kadarki en kötü yenilgisine uğradı ve yerel yönetimin dışında kaldı.
Ancak tüm bu gelişmelere rağmen Merkel geri adım atmayarak merkez politikalarını sürdürdü.
Dördüncü dönemi
24 Eylül 2017’deki genel seçimlerde CDU-CSU ittifakı ve ülkenin en büyük ikinci partisi SPD de son 70 yılının en kötü performansını sergiledi. Almanya’nın en büyük 2 partisinin toplam oyu yüzde 50 eşiğinin biraz üstündeydi. (yüzde 53)
CDU oyların yüzde 26,6’sını kazanarak seçimden birinci parti çıksa da CDU-CSU ittifakının toplam oy oranı yüzde 33’te kalarak 2013’teki seçimin sonuçlarına nazaran büyük bir oy kaybına uğradı.
Seçimin en dikkat çekici sonucu ise AFD’nin 3’üncü parti olarak çıkması oldu. AFD ilk kez Federal Meclis'e (Bundestag) girdi.
Martin Schulz liderliğindeki SPD, muhalefette yer alacağını açıklayarak Merkel ile "büyük koalisyon" müzakerelerine erken bir evrede kapıyı kapatması hükümet kurma girişimlerini epey zorlaştırdı.
Aylar süren müzakerelerin sonuçsuz kalması ve ülkede erken seçim ihtimalinin ufukta belirmesi sonuncunda SPD’de karar değişikliğine neden oldu. Mart 2018’de Parti, Merkel’in hükümet önerisini kabul ederek, Merkel’in dördüncü döneminin önünü açtı.
Merkel'in Türkiye politikası
Merkel her zaman Türkiye ile güçlü bir diyalogdan yanaydı. Ancak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğine en baştan beri açık bir şekilde karşı çıkıyordu.
Türkiye'nin AB'ye entegrasyonunun ancak özel bir statüyle sağlanabileceğini savunan Merkel'in bu konudaki sert tavrı, Alman kamuoyunu ve diğer siyasi partilerin tutumunu da etkiledi.
Mülteci krizi sırasında Almanya liderliğindeki Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yoğun bir müzakere süreci yürütüldü.
Ancak 2016 yılında imzalanan geri kabul anlaşması tam olarak hayat geçirilemedi.
Merkel, Türk vatandaşlarına yönelik vize serbestisi ve yeni müzakere fasıllarının açılması konularında yapıcı adımlar atmadı. Türkiye hakkında zaman zaman övgü dolu sözler söylese de bunların karşılığını tam olarak yerine getirmedi.
2017 referandumunda Türk politikacılara Almanya’da konuşma yasağı ise Türkiye ile ilişkileri kopma noktasına getirdi.
Doğu Akdeniz’de, Yunanistan'ın hukuksuz adımları yüzünden yaşanan gerilimde Almanya ara buluculuk rolü üstlendi.
Sağlık sorunları tartışıldı
CDU içinde birçok siyasetçinin kötü gidişattan sorumlu tuttuğu Merkel, eyalet seçimlerindeki yenilgilerin ardından, Ekim 2018'de sürpriz bir şekilde genel başkanlık ve başbakanlık görevleri için yeniden aday olmayacağını açıkladı.
Merkel’in kararının ardındaki sebeplerden biri de, "İyiyim" dese de kameralara yansıyan titreme nöbetleriydi. Aralık 2018'de yapılan kurultayda Merkel'in işaret ettiği Annegret Kramp-Karrenbauer, genel başkan seçildi.
Ancak partiyi istenilen düzeyde toparlayamayan ve eleştiri oklarını üzerine çeken Kramp-Karrenbauer, Thüringen Eyalet Meclisinde yaşanan krizin ardından "Parti içindeki bazı kesimlerin Almanya için Alternatif (AFD) Partisi ve Sol Parti ile açıklığa kavuşmamış ilişkileri bulunduğunu" söyleyerek Şubat 2020'de genel başkanlıktan ayrılacağını duyurdu.
Karrenbauer'in ardından partini 33. genel kurulunda yine Merkel'in desteklediği Armin Laschet genel başkan seçildi.
Sadece Almanya değil, Avrupa Birliği ve dünya siyasetinde de iz bırakan Merkel'in 16 yıllık dönemi, 26 Eylül’de yapılacak genel seçimlerle sona erecek.