Lübnan'daki iç savaş sırasında ordu komutanıyken başbakan olarak atandı. Ardından Suriye'nin askeri müdahalesi sonucunda ülkeden Fransa'nın yardımıyla kaçmak zorunda kaldı. Uzun sürgün yıllarından sonra 2005'te ülkeye döndüğünde 'eski düşmanı' Suriye ile ittifak kurmayı tercih etti.
İran destekli Hizbullah ile sıkı bir iş birliği yaptı. 2016 yılında parlamento tarafından Cumhurbaşkanı atanan Mişel Avn, hükümet kurma krizinin düğümlerinden biri olarak da ön plana çıktı.
Mişel Avn, 2016'nın ekim ayında Lübnan'ın Cumhurbaşkanı seçildiğinde, bu koltuk 2 buçuk yıldır boştu. Sebebi, siyasi aktörlerin aralarında isim konusunda uzlaşı sağlayamamasıydı.
Bugün derin bir ekonomik, siyasi ve sosyal krizin pençesindeki Lübnan'da benzer bir durum hükümet kurma sürecinde yaşandı.
Zira Beyrut Limanı'ndaki devasa patlamadan sonra istifa eden Hassan Diab hükümetinin istifasının üzerinden aylar geçmesine rağmen hükümet kurulamadı.
Krizin arka planında bölgesel ve küresel aktörlerin arasında yaşanan çekişmeler yer alsa da krizin su yüzüne çıkan ismi Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile hükümet kurma görevini üstlenen Saad Hariri arasındaki anlaşmazlık olarak görüldü.
Peki 86 yaşındaki Maruni Hristiyan lider Mişel Avn kim?
Eğitim hayatı
18 Şubat 1935'te başkent Beyrut'un Güney Dahya bölgesindeki Haret Hreyk semtinde dünyaya gelen Mişel Avn, ilkokul eğitimini bir devlet okulunda tamamladı. Daha sonra eğitimini Lübnan'daki Fransız NotreDam okulunda sürdüren Lübnanlı lider, Matematik diploması aldı.
Avn, 1955'te girdiği Harb okulundan 1958'de topçu subayı olarak mezun oldu. 1958-1959 arasında Fransa'da uygulamalı topçuluk eğitimi gören Avn'ın ABD'de de aynı alanda aldığı gelişmiş bir eğitimi var.
1978'de Fransa'nın başkenti Paris'teki Yüksek Harb Okulunda kurmaylık eğitimine burslu başlayan Avn, 1980'de ülkesine kurmay rütbesiyle geri döndü.
Üstlendiği görev ve sorumluluklar
Hristiyan kökenlere sahip Mişel Avn, Mir Beşir Kışlası'nda teğmen olarak başladığı askeri kariyerini 1959'da Sayda kentindeki 2. Topçu Birliği'nde devam ettirdi. 1964'te ise Topçu Bölük Komutanı oldu.
1961'de üsteğmen rütbesine terfi edilen Avn, 1968'de yüzbaşı, 1974'te binbaşı, 1984'te ise tuğgeneralliğe yükseldi.
1967 yılında birçok Arap ülkesiyle İsrail arasında cereyan eden savaş sırasında Mişel Avn, Lübnan'ın güneyinde İsrail ile sınır bölgesindeki 3. topçu alayında görev yaptı.
1982 yılında İsrail'in Lübnan'a saldırısı sırasında Mişel Avn, Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın güvenliğinden sorumlu 8. Topçu Tugayı'nın komutanlığını yürütüyordu.
Avn, 1984 yılında ise Lübnan Ordu Komutanı görevine terfi etti.
Ordu komutanlığından siyasete
Lübnan'da 1975 yılında başlayan ve 15 yıl süren iç savaş sırasında, Mişel Avn ülkede büyük nüfuza sahip Suriye Ordusu'yla kanlı çatışmalara girdi.
Lübnan'da bir diğer Hristiyan parti olan “Lübnan Kuvvetleri” lideri Samir Caca ile de kanlı ihtilaflar yaşayan Avn, 1988 yılında dönemin Lübnan Cumhurbaşkanı Emin Cemayel'in görevinin son gününde imzaladığı kararnameyle (ordu komutanı olduğu hasebiyle) geçici hükümet başkanı olarak atandı. Ancak ülkede halihazırda Selim Hıs liderliğinde görev yapan bir başka hükümet de bulunuyordu.
İlyas Haravi'yi Cumhurbaşkanlığı görevine getiren Ulusal Uzlaşı Anlaşması'na rağmen Avn'ın geçici hükümet başkanlığından feragat etmeyi kabul etmemesi üzerine ülkedeki iki hükümet krizi devam etti.
Baabda Sarayı'ndan bombardıman altında kaçtı
Ordu komutanlığına getirilen Emil Lahud (daha sonra cumhurbaşkanı görevi de üstenecekti), Suriye Ordusu'nun desteğini de arkasına alarak Mişel Avn'ın karargah olarak kullandığı Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı bombalayıp krizi sonlandırmaya çalıştı.
Fransa Beyrut Büyükelçisi tarafından uygulamaya konulan gizli planla Baabda Sarayı'ndan kaçırılan Mişel Avn, 13 Ekim 1990'da Hazmiyeh bölgesinde yer alan Fransa Büyükelçiliğine sığındı.
Avn, 29 Ağustos 1991'e kadar ikamet ettiği büyükelçilikten önce Dbayyeh sahiline kara yolundan gizlice götürüldü. Ardından Kıbrıs'a ve daha sonra Fransa'nın Akdeniz'deki savaş gemisine taşınarak Fransa'ya kaçırıldı.
Avn, eşi Nadia Eş-Şami ve 3 kızıyla beraber Fransa'daki sürgün hayatını 2005 yılına kadar sürdürdü.
Refik Hariri'nin suikastından sonra ülkesine geri döndü
Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin 2005 yılındaki suikastı ve akabinde oluşan uluslararası baskı sonucu Suriye Ordusu'nun Lübnan'dan çekilmesinden sonra Mişel Avn ülkesine geri dönme kararı aldı.
7 Ağustos 2005'te Lübnan'a dönen Avn, 18 Eylül'de Özgür Yurtsever Hareketini kurdu.
Hariri'nin suikastından sonra düzenlenen ilk parlamento seçimlerinde Avn'ın partisi, 128 sandalyeli Meclise 21 milletvekili sokabildi.
Bu sonuçlarla Hristiyan Maruniler topluluğundaki gücünü ortaya koyan Avn, iktidarda söz sahibi olmak için güçlü bir müttefik arayışına girdi.
Avn, 'eski düşmanlıkları' geride bırakarak, İran ve Suriye desteği sayesinde Lübnan'daki gücü artarak devam eden Hizbullah ile 6 Şubat 2006'da bir mutabakat zaptı imzaladı.
Böylece Avn'ın partisi, ülkenin siyaset sahnesini şekillendiren Suriye karşıtı (14 Mart Bloku) ve Suriye yanlısı (8 Mart Bloku) temelindeki saflaşmada yerini belirlemiş oldu.
Mişel Avn, 2008 yılında Suriye ile müttefik ilişkisini bir adım daha ileri taşıyarak Suriye'nin başkenti Şam'a ilk resmi ziyaretini gerçekleştirdi ve orada Suriye'deki rejimin lideri Beşşar Esed ile ikili bir görüşme yaptı.
Mişel Avn'ın liderliğindeki Değişim ve Islah İttifakı 2009 seçimlerinde parlamentoda 27 sandalye elde etti.
Lübnan siyasetinde giderek konumunu konsolide eden Avn, 2014'te kurulan Temmam Selam hükümetine katıldı. Bu hükümette elde ettiği bakanlıklardan biri de damadı Cibran Basil'e verildi.
Hizbullah'ın adayı olarak cumhurbaşkanı koltuğuna oturdu
2014 yılında görev süresini dolduran Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ın Baabda Sarayı'ndan ayrılmasının ardından siyasi aktörlerin yeni cumhurbaşkanı konusunda uzlaşı sağlayamaması nedeniyle bu koltuk, yaklaşık 2 buçuk yıl boş kaldı.
Siyasi tıkanıklığın giderilmesi için yürütülen uzun müzakere ve pazarlıklar sonucunda bu koltuğu doldurmak amacıyla parlamentoda düzenlenen 46 başarısız oturumdan sonra nihayet Hizbullah'ın adayı Mişel Avn için yeterli oy sayısı elde edildi.
Ülkenin en önemli Sünni figürü Refik Hariri'nin oğlu saad Hariri'nin hükümet başkanlığı koltuğunu alma karşılığında verdiği destekle 81 yaşındaki Mişel Avn, 31 Ekim 2016'da 83 milletvekilinin oyuyla Lübnan'ın 13. Cumhurbaşkanı oldu.
İlk resmi ziyaretini Suudi Arabistan'a yaptı
Mişel Avn, Cumhurbaşkanlığı görevini üstlendikten sonra önceliklerinin başına ülkesini komşu Suriye'deki iç savaşın etkilerinden korumayı koydu.
Avn'ın bu görevi gerçekleştirmek için ilk adımı, Hizbullah ve arkasındaki İran ile büyük görüş ayrılıkları ve çıkar çatışması yaşayan ve Suriye'de İran ile karşılıklı vekalet savaşı yürüten Suudi Arabistan'ı ziyaret etmek oldu.
Suudi Arabistan, Suriye'nin iç savaşındaki rolünün dışında Lübnan için önemli bir dış aktör konumunda.
Zira, Lübnan'daki 15 yıl süren iç savaşa son veren Taif Anlaşması'ndan sonra ülkeye düzenli maddi destek veren ülkelerin başında yer alıyordu. Ancak İran güdümündeki Hizbullah'ın özellikle Suriye'deki iç savaştan sonra Lübnan'da giderek gücünü artırması ve iktidarda söz sahibi olmaya başlamasıyla Riyad Lübnan'a yaptığı maddi desteği kesti.
Lübnan'da geleneksel olarak Sünni lider Saad Hariri'yi destekleyen bir aktör olarak bilinen Suudi Arabistan'ın kaygılarını yatıştırmaya çalışan Avn, diğer yandan Lübnan'ın iç siyasetinde Hizbullah ile ittifakını sürdürdü.
Lübnan'daki halk ayaklanmaları ve büyüyen siyasi kriz
Bu ittifak 2019 yılında Lübnan'da kötüleşen ekonomi, aşırı yolsuzluk ve ülkeyi ileriye taşıyamayan siyasi sisteme karşı başlayan kitlesel halk ayaklanmalarına rağmen devam etti.
Sokaklara dökülen Lübnanlılar, din ve mezhep ayrımına göre tasarlanan siyasi sistemin yetersizliğine eleştirilerini "Killun yani Killun" (Hepsi yani hepsi gitsin) sloganıyla dillendirdi.
Halkın reform taleplerinin siyaset arenasına ilk yansımalarından biri Saad Hariri'nin hükümetinin istifası oldu.
Sokaklardaki hareketliliği yatıştırmak için siyasi elitler, siyasi ve dini sadakat yerine teknik uzmanlığa sahip ve ülkenin ekonomik sorunlarına cevap verebilecek yeni bir 'teknokratlar' hükümeti kurma girişimlerini başlattı. Ancak iflas eşiğine gelen ülkedeki ekonomik sorunlar giderek arttı. Bankacılık sektörünün çökmesi ve COVID-19 pandemisinin de etkisiyle derinleşen yoksulluk ve sokakta artan şiddet olayları ülkenin geleceğini belirsizliğe itti.
Ülkede bitmeyen hükümet kurma çıkmazları
Tüm bu gelişmelerin gölgesinde 4 Ağustos 2020'de Beyrut Limanı'nda meydana gelen devasa patlama bardağı taşıran son damla oldu. Patlamanın akabinde Hassan Diab'ın başkanlığındaki teknokrat hükümetinin istifa etmesinden sonra ülke yeniden hükümet kurma çıkmazına sürüklendi.
ABD, İran ve Suudi Arabistan gibi dış aktörlerin Lübnan sahasındaki çekişmeleri ülkedeki hükümet kurma sürecini arka plandan etkilerken, bu krizin görünen yüzü Saad Hariri ile Mişel Avn arasındaki anlaşmazlık ve karşılıklı suçlamalar olarak yansıdı.
Hariri ile Mişel Avn arasındaki pazarlıkların medyaya da sızması iki önemli figür arasındaki tansiyonu daha da yükseltirken, ülkedeki bazı sesler Lübnan'daki sorunların iç aktörlerin eliyle çözülme şansının kalmadığı, Birleşmiş Milletler (BM) liderliğinde uluslararası toplumun müdahalesinin gerekli olduğunu savunmaya başladı.