Babası eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin suikastından sonra Lübnan'daki Sünni blokun liderliği kendisine 'miras' kaldı. O tarihten sonra iş dünyasındaki önemli konumunu arka planda bırakarak Lübnan'ın siyaset sahnesinin önemli isimlerinden biri haline geldi.
Saad Hariri ya da tam adıyla Saadeddin Refik Hariri, Sünnilerin 'iktidardaki payı' olan hükümet başkanlığını birden çok kez yürüttü. Ancak kimi dış aktörlerin müdahalesi kimi sokaktaki hakın baskısıyla istifa etmek zorunda kaldı.
Bugünlerde Lübnan'da kurulamayan hükümet krizinin önemli aktörlerinden biri olarak ön plana çıkıyor.
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaşadığı anlaşmazlık, karşılıklı suçlamalar ve 'yetki tartışması' ülkedeki 'her krizin karşısında tıkanan' siyasi sistemin 'yetersizliği ve işleyemez hale geldiği' tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Peki, aylardan beri hükümeti kuramayan Saad Hariri kim? İşte Lübnanlı Sünni lider Saad Hariri'nin portresi...
Riyad'da doğdu
Saad Hariri, 18 Nisan 1970'te babasının iş nedeniyle ikamet ettiği Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da doğdu. Refik Hariri ile ilk eşi olan Nidal Bustani'nin 2'nci oğlu olarak dünyaya geldi.
Lübnan vatandaşlığının yanı sıra Suudi Arabistan ve Fransa vatandaşlığı da var. Forbes dergisinin dünya zenginler sıralamasında 2005 yılında 1,2 milyar dolarlık servetiyle 548'inci sırada gösterildi.
ABD'deki eğitiminden sonra babasının şirketlerinde iş hayatına atıldı
İlkokul eğitimini Lübnan'ın Sur kentinde tamamlayan Saad Hariri, öğrenimini Lübnan'daki yatılı Fransız okullarından birinde sürdürdü. Üniversite eğitimini ABD'deki George Town Üniversitesinde bitiren Hariri, uluslararası işletme bölümünden mezun oldu.
Saad Hariri, iş hayatına, babasının Suudi Arabistan'da kurduğu ve yaklaşık 35 bin personelin çalıştığı 'Saudi Oger' şirketinde başladı.
1994-2005 arasında bu şirketin genel müdürlüğünü yapan oğul Hariri, Oger Telecom, Oger International ve Omnia Holdings gibi diğer aile şirketlerinde de önemli görevler üstlendi.
Ayrıca Lübnan'da yayın yapan Müstakbel (Future) Televizyonu, Suudi Arabistan Yatırım Bankası ve Suudi Arabistan Pazarlama ve Araştırma Grubu gibi şirketlerin karar mekanizmasında yer aldı.
Babasının suikastından sonra siyasete girdi
Babasının 14 Şubat 2005'te hayatını kaybettiği Beyrut'taki suikasttan önce siyaset ile hiç iştigal etmeyen Saad Hariri, o tarihten sonra siyaset sahnesine hızlı bir giriş yaptı.
Sünni Müstakbel Hareketi'nin başına geçen Saad Hariri, Suriye karşıtı '14 Mart' Bloku'nun önemli aktörlerinden biri oldu.
Baba Hariri'nin suikastından Suriye ve onun Lübnan'daki müttefiklerini sorumlu tutan bu blok, iç savaş sırasında Lübnan'a giren ve bir daha çıkmayan Suriye Ordusu'nun ülkeden çıkarılması için baskı yaptı. Uluslararası arenada da yankı bulan bu baskı sonucunda Suriye, Lübnan'dan çektmek zorunda kaldı.
Blok ayrıca suikastın uluslararası bir mahkeme tarafından soruşturulması ve suçluların yıllar sonra da olsa ceza almasını sağladı.
Parlamentoda milletvekili
İlk kez 2005 yılında parlamentoya giren Saad Hariri, bu seçimlerde parlamentodaki en büyük grubun başkanı oldu. Onun başını çektiği 14 Mart Bloku de parlamentonun çoğunluğunu elde etti.
Ancak Hariri, hükümet başkanlığına aday olmadı. Bunun yerine babasına yakın bir isim olan Fuad Senyura'yı bu görev için aday göstermeyi tercih etti.
Hariri daha sonraki seçimlerde kesintisiz şekilde Sünnileri temsil eden bir milletvekili olarak seçilmeye devam etti.
Babasının suikastından sonra Lübnan'daki siyaset hayatının çalkantılı ve aşırı kutuplaşmış bir hal alması, Hariri'nin siyasi kariyerine açık şekilde yansıdı.
Zira, 2009 seçimlerinden sonra dönemin Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman tarafından hükümet kurmakla görevlendirilen Hariri, aylar süren başarısız girişimlerden sonra görevi iade etti. Daha sonra ise yeniden görevlendirilerek ilk hükümetini 2009'un kasım ayında kurdu.
Meclisteki çoğunluğu olmadığı için güçlükle kurulan bu hükümet, Refik Hariri'nin suikast davasındaki gelişmeler nedeniyle uzun ömürlü olmadı.
Hizbullah ve onun müttefiklerini temsil eden bakanlar, Ocak 2011'de yargı süreciyle ilgili itirazlarını öne sürerek hükümetten toplu şekilde istifa edince Hariri'nin hükümeti düştü.
Bu olaydan sonra 'ihtiyari bir sürgün' yaşamı tercih eden Saad Hariri, zamanının çoğunu Fransa ile Suudi Arabistan arasında geçirmeye başladı.
Suriye devrimine açık destek verdi
Saad Hariri, siyasete girdiği ilk günden itibaren babasının suikastı nedeniyle Suriye'yle gergin ilişkilere sahip oldu. Ancak 2009 yılında hükümetin başına geçtiğinde Şam ile ilişkilerini yumuşatmak amacıyla attığı ilk adımlardan biri Suriye'yi ziyaret etmek oldu.
Hizbullah'ın destekçisi İran'ı da 2010 yılında ziyaret eden Hariri, Tahran ile bazı ticari anlaşmalar imzaladı.
Ancak 2011'de Suriye'de iç savaşın patlak vermesi ve Hizbullah ve arkasındaki İran'ın da bu savaşta Suriye rejimi lideri Beşşar Esed'in yanında bilfiil yer almasından sonra Hariri ile Şam arasında gerginlik iyice arttı.
Hariri, kendisinden sonra hükümet başkanlığına gelen Necip Mikati'nin Suriye'deki iç savaşa yönelik izlediği 'tarafsızlık politikası'na rağmen Suriye devrimi ve muhaliflere gerek kendisine ait medya kuruluşları yoluyla gerek siyasi platformlarda açık destek verdi.
Hükümetin karşılığında Hizbullah'ın adayı Avn'a Cumhurbaşkanlığı verdi
2014 yılında Lübnan Cumhurbaşkanlığı koltuğunun boş kalmasından sonra Hariri yurt dışındaki hayatını geride bırakarak ülkesindeki siyaset arenasına aktif bir şekilde geri döndü.
Sünni lider, siyasi aktörlerin arasında uzlaşma sağlanamaması nedeniyle yaklaşık 2 buçuk yıl boyunca boş kalan, Hristiyanların 'iktidardaki payı' olan cumhurbaşkanı koltuğu krizine son vermek amacıyla 2016 yılında Şii Hizbullah ile uzlaştı.
Hariri, hükümet başkanlığına geri dönmek karşılığında, kendi desteklediği Hristiyan adaydan vazgeçerek parlamentoda destek verdiği Hizbullah'ın cumhurbaşkanı adayı Hristiyan lider Mişel Avn'ın seçilmesini sağladı.
31 Ekim 2016'da cumhurbaşkanı koltuğuna oturan Mişel Avn, tam 3 gün sonra hükümet kurma görevini Saad Hariri'ye verdi. Böylece Hariri 2'nci kez Lübnan Başbakanı oldu.
Ancak Hariri'nin hükümet başkanlığı koltuğuna oturmasından yaklaşık 1 yıl sonra beklenmeyen bir yerden müdahaleyle sıra dışı bir istifa açıklaması geldi.
Suudi Arabistan'ın müdahalesiyle istifa ettirildi
Hariri'nin vatandaşlığını taşıdığı ve destekçisi olarak bilinen Suudi Arabistan'da Kraliyet ailesinin içindeki çekişmeler Hariri'nin istifa etmesi veya ettirilmesi konusuda kritik rol oynadı.
Suudi Kral'ın oğlu Savunma Bakanı Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, kuzeni Muhammed bin Nayef'i koltuğundan edip yerine geçtikten sonra Kraliyet ailesindeki gücünü konsolide etmek amacıyla 'yolsuzlukla mücadele' adı altında ülkedeki en zengin iş insanlarına ve prenslere savaş açınca Suudi Arabistan'ın iş dünyasında önemli konumda olan Hariri de bu savaşın hedeflerinden biri haline geldi.
Hariri, bir toplantı için çağrıldığı Riyad'daki Ritz-Carlton Oteli'nde çok sayıda Suudi prens ve iş insanıyla beraber alıkonuldu.
Hariri'nin 4 Kasım 2017'de Riyad'dan Suudi Arabistan'ın Al Arabiya televizyonu ekranından beklenmeyen bir şekilde istifasını açıklaması Lübnan'da büyük şaşkınlık ve şok tepkileriyle karşılandı.
Hizbullah'ı suçlayan sözler sarf eden Hariri, açıklamasında her ne kadar ülkesinde suikasta uğrama kaygıları nedeniyle böyle bir adım attığını ima etse de Lübnan Cumhurbaşkanı Avn, Hariri'nin Riyad'da alıkonulduğu ve istifa etmeye zorlandığını iddia ederek Lübnan'a iade edilmesi çağrıları yaptı.
Lübnan ile Suudi Arabistan arasında neredeyse diplomatik krize dönüşen bu olay ancak Fransa'nın müdahalesiyle çözüldü.
Yaklaşık 2 hafta boyunca Suudi Arabistan'da kalan Saad Hariri, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un girişimleriyle önce Fransa'ya götürüldü ardından ülkesine geri dönebildi.
Lübnan'da Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı toplantıdan sonra istifa kararından dönen Hariri, alıkonulduğunu reddetti. Ülkesinin kardeş Arap ülkelerine zarar veren her türlü adımdan uzak durması gerektiğini söyledi.
Ancak Suudi Arabistan'daki şirketlerini kaybeden Hariri, hem maddi hem siyasi açıdan güç kaybetti.
Halk ayaklanmasının ardından istifa
Mayıs 2018 seçimlerinde Hariri'nin liderliğindeki Müstakbel grubu parlamentoda 13 sandalye kaybederek Meclisteki liderliği Mişel Avn'ın partisine kaptırdı.
Buna rağmen, Sünniler arasında hükümet kurma görevini üstlenebilecek isimlerin başında yine Saad Hariri vardı. 9 aylık girişimlerin ardından hükümetini kuran Hariri, 31 Ocak 2019'da 3'üncü kez başbakan oldu.
Fakat Ekim 2019'da kötü ekonomi, aşırı yolsuzluk, hizmet ve reform yetersizliği nedeniyle patlak veren ve tüm siyasetçileri istifaya çağıran halk isyanından sonra Hariri sokağın baskısıyla istifa etti.
2019'daki protestolardan sonra siyasi ve toplumsal çalkantıların etkisiyle derin bir ekonomik krize sürüklenen Lübnan'da çöküş hızla devam etti.
Halkın taleplerini karşılamaka amacıyla Hassan Diab başkanlığında kurulan 'teknokrat' yani uzmanlar hükümeti, 4 Ağustos 2020'de Beyrut Limanı'nda meydana gelen devasa patlamadan günler sonra istifa etmek zorunda kaldı.
Patlamadan sonra Lübnan'ı 2 kez ziyaret eden Fransa Cumhurbşakanı Emmanuel Macron'un 'Lübnan'ı kurtarmak' amacıyla sunduğu inisiyatif, Lübnan'daki siyasilerin arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle hayata geçirilemedi.
Siyasi tıkanıklık ve derin ekonomik krizin içinde sıkışıp kalan Lübnan'da siyasi grupların liderleri arasında yürütülen istişareler sonucu Cumhurbaşkanı Mişel Avn, hükümet kurma görevini 22 Ekim 2020'de yeniden Saad Hariri'ye verdi.
Ancak din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmelerin pençesindeki Lübnan'da bu görev her zaman olduğu gibi yine kolay olmadı.
Bugün Hariri aylardır kurulamayan hükümet krizinin merkezinde.
Mişel Avn ile Saad Hariri arasında artan gerginlik ve şahsi tartışmalar hükümet kurma sürecini daha da karmaşıklaştırdı.
Cumhurbaşkanı Avn ile hükümet kurmaya çalışan Hariri arasında 'bakan sayısı' kavgası, medyaya sızan belgelerle gözler önüne serildi.
Cumhurbaşkanı Avn'ı hükümette kararları engelleyebilecek kadar (3'te 1 oranı) bakan sayısı istemekle suçlayan Hariri, bunu kabul etmeyeceğini belirtti.