2 Ekim 2018... Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı, ülkesinin İstanbul'daki başkonsolosluğuna giriş yaptı. Ve o binadan bir daha çıkamadı. Vahşice öldürülen Kaşıkçı'nın tek suçu, kalemini oynatmaktı.
Ülkesinde git gide daralan özgürlük alanı, on yıllar boyunca yakın durduğu yönetim ile arasını açtı. Yazmaktan men edildi. Fikirlerini özgürce söyleyebilmek için ABD'de sürgün hayatını yeğledi. The Washington Post gazetesinde ülkesindeki ihlallerle ilgili makaleler yazamaya başladı.
Yazıları Riyad'ı o kadar rahatsız etti ki, ne pahasına olursa olsun susturulması için düğmeye basıldı. Evlilik işlemleri için girdiği konsolosluk binasında, planlı bir şekilde katledildi. Cenazesinin akıbetiyle ilgili gizem hala çözülemedi. Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın yaşam öyküsüne kısaca bakalım.
ABD'de gazetecilik eğitimi aldı
Cemal Kaşıkçı, 13 Ekim 1958'de, Suudi Arabistan'a 5 yüzyıl önce göç eden Türk asıllı bir ailenin çocuğu olarak Medine'de doğdu. Dedesi Muhammed Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ın kurucu kralı Abdülaziz Al Suud'un özel doktoruydu.
Liseyi Suudi Arabistan'da bitirdi. Üniversite eğitimi için ABD'ye gitti. 1983'te Indiana Üniversitesi Gazetecilik Bölümünden mezun oldu.
Çalışma hayatına Suudi Arabistan'da İngilizce dilinde basılan “Saudi Gazette” isimli gazetede muhabir olarak başladı. 1987 ile 1999 arasında Şarkul Avsat dahil olmak üzere çok sayıda Suudi gazetede muhabirlik yaptı.
Afganistan'da savaş muhabirliği yaptı
Sahadan takip ettiği, Sovyetler Birliği'nin Afganistan işgali ve İkinci Körfez Savaşı'ndan sonra yıldızı parladı.
11 Eylül saldırılarından önce terör örgütü El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin ile birden çok röportaj yaptı.
1999'da “Arab News” gazetesinde genel yayın yönetmen yardımcısı oldu. 2003'te “Vatan” gazetesi genel yayın yönetmenliğine getirildi. Ancak Suudi Arabistan'ın "en açık görüşlü" ve "en eleştirel" gazetesi olarak görülen Vatan'daki görevine 2 ay sonra son verildi.
Kaşıkçı'nın bir sonraki durağı daha kritikti. O dönemde Suudi Arabistan'ın Londra elçisi, daha sonra ise aynı görevi Washington'da yürütecek Prens Turki Faysal'ın basın danışmanı oldu. Bu görevi 2007'ye kadar yürüttü.
Kaşıkçı, bu süre zarfında iki önemli başkentte ülkesinin politikasını anlatmaya çalıştı. Önemli haber kaynaklarıyla yakın temas kurdu. Prens Turki Faysal'ın elçilik yapmadan önce, Suudi Arabistan İstihbarat Teşkilatını 24 yıl boyunca yönetmesi ve ülkenin dış politikasına yön veren isimlerden biri olması, Kaşıkçı'nın ilişki ağını ve arka plan bilgi birikimini genişletmesi konusunda kritik rol oynadı.
"Suudi Arabistan'ın en önemli gazetecisi"
Kaşıkçı, 2007'de yeniden “Vatan” gazetesinin genel yayın yönetmenliği koltuğuna döndü. Orada gazetenin çizgisiyle paralel olarak "yenilikçi ve reformcu" yayınlara imza attı. Bundan dolayı ülkedeki aşırılıkçı akım tarafından sert eleştirilere maruz kaldı. Gazetede yayımlanan ve ülkede önemli konuma sahip Selefilik ideolojisini eleştiren bir yazıdan sonra 2010'da tekrar işine son verildi.
2008'de İngiltere'ye ziyareti sırasında Kral Abdullah bin Abdülaziz'e eşlik etti. Kral Abdullah, Buckingham Sarayı'nda Cemal Kaşıkçı'yı İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth'e "Suudi Arabistan'ın en önemli gazetecisi" olarak tanıtmıştı.
Kurduğu haber kanalı sadece 1 gün yayın yapabildi
Suudi gazeteci, 2015'te medya sektörünün baronlarından Suudi milyarder Prens Velid Bin Talal ile iş birliğine gitti. Prens Velid, kanal ağının parçası olacak ve Arap dünyasının en önemli haber kanallarından biri olması hedeflenen “El Arab” kanalını kurma görevini Kaşıkçı'ya verdi.
Ancak kanal projesi büyük bir hüsranla sonuçlandı. Yayın hayatı sadece 24 saat sürebildi. Kanalın yayın yaptığı Bahreyn'den önemli muhalif isimlerden birini ilk gün ekrana çıkarmak "kabul edilebilir çizgilerin" ötesindeydi. Bahreyn, kanalın yayınını aynı gün kapattı.
Yayın yapmak için 2 yıl süren alternatif ülke arayışları başarısızlıkla sonuçlanınca, kanal resmi olarak 2017'de kapatıldı.
Suud rejimine yakın bir isimdi
Kaşıkçı, daha sonra Hayat gazetesinde yayımlanan yazılarında, Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın (MBS) liderliğinde başlatılan ve “Vizyon 2030” adıyla bilinen reform projesine övgüyle yaklaşmıştı.
Riyad'ın 2015'te Yemen'deki İran yanlısı Şii Husilere karşı başlattığı askeri operasyonu da savunan Kaşıkçı, uluslararası kanallar ve düşünce kuruluşları tarafından "Suudi rejime yakın bir isim" olması sebebiyle konuşmacı olarak davet ediliyordu.
İktidar ile arasının açılması
Ancak Suudi gazetecinin, ülkesinin şiddetle karşı durduğu ve başarısızlığa uğraması için elinden geleni yaptığı "Arap Baharı" ayaklanmalarını destekleyen yazıları, Riyad ile ilişkilerini soğuttu.
Kaşıkçı'nın sosyal medya sitesi Twitter'da yaptığı bazı paylaşımlarda ve seminerlerdeki konuşmalarında, Riyad'ın çok yakın ilişki kurduğu ABD Başkanı Donal Trump'ı eleştirmesi İktidar ile arasını iyice açtı.
Bu paylaşımlar ve konuşmalardan sonra Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı resmi bir açıklama yayımlayarak, Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ı temsil eden biri olmadığını, görüşlerinin sadece kendisini bağladığını ifade etti.
Suudi gazeteci, 9 ay boyunca yazı yazmaktan ve Twitter'da paylaşım yapmaktan men edildi. Kısa bir süreliğine Hayat gazetesinde yazamaya geri döndü. Ancak Müslüman Kardeşler'i övdüğü bir yazıdan sonra gazete, 2017'nin aralık ayında Kaşıkçı ile iş birliğine son verdi.
ABD'de sürgün hayatı
Veliaht Prensi Muhammed bin Nayef'in 2017'nin haziran ayında azledilişi ve yerine Kral'ın oğlu İkinci Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın geçişinden sonra ve özellikle Katar ile kriz sırasında önde gelen, düşünür ve din hocaları saflarında yapılan tutuklamalar, Kaşıkçı'yı endişelendirdi.
2017'nin eylül ayında ABD'de sürgün hayatına adım attı. Orada The Washington Post'ta özgürlük alanını daraltan Suudi rejimi ve özellikle bin Selman'ı eleştiren yazılar yayımlamaya başladı.
Kaşıkçı, The Washington Post'taki yazılarından birinde, sürgün hayatını seçme nedenini şöyle açıklamıştı:
"Evimi, ailemi ve işimi geride bıraktım ve şimdi sesimi yükseltiyorum. Çünkü sessiz kalmak, parmaklıkların arkasında acı çekenleri yüz üstü bırakmak demek. Şimdi pek çok insanın aksine konuşabilecek pozisyondayım."
Saldırıların hedefinde
Kaşıkçı'nın yazıları, Suudi Arabistan'da sert eleştirilerin hedefindeydi. Şahsına yöneltilen hakaretler ve iftiraların haddi hesabı yoktu. Türk kökeninden dolayı Suudi Arabistan vatandaşlığından çıkarılması gerektiğini savunan ırkçı söylemler bile dile getirildi. Ancak bütün bunlar Kaşıkçı'yı yazı yazmaktan ve sosyal medya paylaşımlarından alıkoymadı.
Kaşıkçı ile eski bir tanışıklığı olan ve Muhammed bin Selman'a yakınlığıyla bilinen Kraliyet Divanı Müsteşarı Suud Kahtani'nin, ülkeye dönmesi için ikna çalışmaları sonuç vermeyince, Kaşıkçı'yı susturmak için farklı planlara gidildi.
Türkiye'ye sık sık gelen Suudi gazeteci, bir programa katılmak için yaptığı ziyaretlerden birinde kendisiyle röportaj yapan araştırmacı Hatice Cengiz ile tanıştı. Bir süre sonra ikili, nişanlanma kararı aldı.
Başkonsolosluk binasına girdi, bir daha çıkamadı
Kaşıkçı, 28 Eylül 2018 Cuma günü evlilik işlemleri için ülkesinin İstanbul'daki başkonsolosluk binasına gidince, cinayet planı devreye sokularak, işlemler için 2 Ekim'e randevu verildi.
Bunun üzerine harekete geçen ve aralarında güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıpçının bulunduğu 15 kişilik cinayet ekibi, farklı gruplar halinde İstanbul'a geldi.
2 Ekim'de erken saatlerde Londra'dan İstanbul'a dönen Kaşıkçı'dan, saat 13.08'de konsolosluk binasına yaya olarak girdikten sonra bir daha haber alınamadı.
15 kişilik cinayet ekibi aynı gün Türkiye'den ayrıldı
Kaşıkçı'nın başkonsolosluktan çıkmaması üzerine dışarıda kendisini bekleyen nişanlısı Hatice Cengiz, AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay ve gazeteci Turan Kışlakçı'yı aradı. Konsolosluk önünde gece saatlerinde yapılan basın açıklamasıyla Kaşıkçı'nın kaybolduğu haberi, dünya ve Türkiye kamuoyuna duyuruldu.
O sırada, konsolosluk binasındaki gizli görevini tamamlayan suikast timi, iki ayrı uçakla akşam saatlerinde Türkiye'den ayrılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kaşıkçı'nın alıkonulduğuna dair iddiayla ilgili hemen soruşturma başlatırken, olayı inkar eden Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu, Kaşıkçı'nın binadan çıktıktan sonra kaybolduğunu öne sürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yakından takip etti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olayla ilgili yaptığı ilk açıklamada, "Cumhurbaşkanı olarak takibindeyim, kovalıyorum, buradan çıkacak sonuç neyse onu da dünyaya bizler bildireceğiz" dedi.
Sonrasındaki tüm süreci yakından izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, cinayetle ilgili ABD Başkanı Donald Trump ile Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile faklı tarihlerde telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.
Soruşturma çerçevesinde Türkiye ile Suudi Arabistan arasında kurulan ortak çalışma grubunda bulunan Türk ve Suudi ekip, başkonsoloslukta ve konsolosluk konutu ile konut bahçesinde incelemeler yaptı.
Cinayet itirafı 18 gün sonra geldi
Cinayetle ilgili itirafını 20 Ekim'de yapan Riyad yönetimi, önce Kaşıkçı'nın "konsolosluk binasında yaşanan arbede sonucunda öldüğünü" iddia etti, sonra 15 Kasım 2018'de, Kaşıkçı'nın cesedinin konsoloslukta parçalandıktan sonra yerel bir iş birlikçiye teslim edildiğini öne sürdü.
20 Ekim'de yayımlanan Kraliyet kararnamesiyle, Suudi Arabistan Genel İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri ve Kraliyet Divanı Müsteşarı Suud Kahtani'nin de aralarında olduğu bazı Suudi yetkililer görevden alındı.
Suudi Arabistan Başsavcılığı, Kaşıkçı'yı öldüren ekibi kurma emrini eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri'nin verdiğini açıklamıştı.
Asiri'nin, Kaşıkçı'nın Suudi Arbistan'a geri getirilmesi için ikna yolunun kullanılması, kabul etmezse zorla geri getirilmesi talimatını verdiğini belirten Başsavcılık, soruşturmanın sürdüğü ve olayla ilişkili 18 Suudi Arabistan vatandaşının gözaltına alındığını belirtmişti.
"Cenazeyi parçaladılar, bavullarla taşıdılar" iddiası
Kaşıkçı'nın cenazesinin akıbeti bugüne kadar gizemini sürdürse da bazı medya kuruluşları, cesedinin parçalandıktan sonra konsolosluğun rezidansına bavullarla taşındığını iddia etti ve 30 Aralık'ta bu iddiayı destekleyen bazı görüntüler yayımladı.
Türkiye'deki bazı basın yayın kuruluşları ise Kaşıkçı'nın infaz edilme anına ait olduğu iddia edilen ses kayıt dökümleri paylaştı.
İnfaz ekibindeki Mahir Abdülaziz Mutreb ile Kaşıkçı'nın cesedini parçalayan adli tıpçı Salah Muhammed Tubeyki arasında gerçekleştiği belirtilen konuşmanın ses kaydında Mutreb'in, "Gövdeyi bir torbaya koymak mümkün müdür?" sorusuna Tubeyki'nin, "Hayır. Çok ağır, boyu da uzun. Aslında hep kadavralar üzerinde çalıştım. Kesmeyi iyi bilirim. Hiç sıcak bir beden üzerinde çalışmadım ama onu da kolayca hallederim. Normalde kadavra keserken kulaklığımı takar müzik dinlerim. Bir yandan da kahvemi, sigaramı içerim. Ben parçaladıktan sonra siz de poşete sarıp bavullara koyar ve çıkarırsınız" yanıtını verdiği iddia ediliyor.
BM: Suudi Arabistan'ın sorumlu olduğu yargısız bir infazdır
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından 2019'un haziran ayında açıklanan 101 sayfalık raporda Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı'yı kasten ve taammüden öldürmekten sorumlu tutuldu.
Raporda, aralarında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da bulunduğu üst düzey yetkililerin soruşturulması için güvenilir kanıtlar olduğuna işaret edildi.
Raporda ayrıca Kaşıkçı'nın öldürülmesine dair tamamlayıcı kriminal soruşturma başlatmaya davet edildi, Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle ilgili yaptırımların Veliaht Prensi ve onun yurt dışındaki kişisel mal varlıklarını da kapsaması gerektiği vurgulandı.
Kaşıkçı suikastının 1. yıl dönümünde Muhammed bin Selman, Kaşıkçı'nın öldürülmesinde kişisel rolü olduğunu reddetti ve "Bu iğrenç bir suçtu. Ancak Suudi Arabistan'da bir lider olarak tüm sorumluluğu üstleniyorum” dedi.
Asiri ile Kahtani berat etti
Suudi Arabistan Başsavcılığı 23 Aralık 2019'da, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili yürütülen yargı süreci kapsamındaki davanın tamamlandığını duyurdu.
Davada yargılanan 11 sanıktan 5'inin idamına ve cinayetin üstünü örtmekle suçlanan 3 kişinin toplam 24 yıl hapsine hükmedilirken, bu kişilerin isimleri açıklanmadı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'a yakın üst düzey isimlere ise herhangi bir ceza verilmedi. Kraliyet Danışmanı Suud Kahtani, eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed Asiri ve Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed Uteybi'ye delil yetersizliği gerekçesiyle suçlama yönetilmedi.
BM Özel Raportörü Agnes Callamard, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı davasında 5 sanık hakkında "idam kararı" verilmesi ve "infaz emrini verenlerin cezalandırılmamasının" kendisinde çifte şok etkisi yarattığını açıkladı.
Türkiye'deki mahkeme iddianameyi kabul etti
Türkiye'de ise Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine dair hazırlanan ilk iddianame, 11 Nisan 2020'de mahkeme tarafından kabul edildi. Daha sonra 2'nci bir iddianamenin de birleştirildiği davada toplam 26 sanık yargılanıyor.
Asiri ve Kahtani'ye cinayete azmettirmekten müebbet talebi
"Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi eylemini gerçekleştirmek üzere görevlendirme yapıp diğer sanıklara gerekli talimatları veren" sanıklardan Ahmet Asiri ve Suud Kahtani hakkında ise "tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek kasten öldürmeye azmettirme"den ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.