Suriye'de yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca kişinin mülteci konumuna düştüğü ve yerinden edildiği iç savaş 9 yılını geride bıraktı.
Esed rejimi ve destekçileri, iç savaş boyunca muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri ele geçirmek için saldırı, abluka ve zorunlu göçleri sistematik silah olarak kullandı.
Bu kapsamda rejim güçleri, Nisan 2018'de Doğu Guta'dan, Temmuz 2018'de de Dera ve Kuneytra illerinden binlerce aileyi İdlib'e zorla göç ettirdi. Rejimin ablukası ve yoğun saldırılarından kaçan bu siviller, İdlib'de de rejimin saldırılarına maruz kaldı.
Yerinden edilen milyonlarca sivil, İdlib ve diğer bölgelerde zor şartlara katlanarak eve dönme hayaliyle yaşamını sürdürüyor.
İç savaşın yıl dönümü dolaysıyla İdlib'deki Doğu Gutalı ve Deralı siviller, halk ayaklanmalarında yaşananları, anılarını ve beklentilerini anlattı.
"Evlerimize dönmeyi umut ediyoruz"
Nisan 2018'de Rusya'nın dayattığı uzlaşıyla Doğu Guta'dan ayrılan 70 yaşındaki Ebu Naim, Esed rejimi güçlerinin Mart 2011'de Dera'daki gösterileri dağıtmak için göç kullanması üzerine, başkent Şam'daki Doğu Guta bölgesinde barışçıl gösteriler başlattıklarını söyledi.
Ebu Naim, Doğu Guta'daki barışçıl gösterilerde rejim güçlerinin açtığı ateşte çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiğini dile getirerek "Herkes Esed'in açıklamasını bekliyordu. Belki insanlara kulak verir ve onların acısını dindirir diye bekliyorduk ancak tam tersi oldu. Olaylar gittikçe alevlendi. Esed biz sivilleri terörist ilan etti. Biz terörist değiliz." dedi.
Esed rejiminin güç kaybetmesi üzerine Rusya'nın devreye girdiğini anlatan Ebu Naim, Doğu Guta'da abluka döneminde yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Kuşatma sırasında ağaç yaprakları ve yabani otlar yedik. Aslında ne bulduysak yedik. Çünkü açlık vardı. Dört bir yandan kuşatılmıştık. Çok yoğun saldırılar vardı. Bombardımanlarda evler yerle bir oluyordu. İçindeki çocuk, kadın herkes ölüyordu. Saldırıların yoğunlaştığı bölgelerden hep kaçıyorduk. Defalarca yer değiştirdik. Saldırılar hiç dinmezdi. Şu an burada 'yaşıyoruz, çok şükür' diyoruz."
Ebu Naim, İdlib'de sağladığı insani yardımlardan dolayı Türkiye'ye minnettar olduklarını belirterek "Yeniden evlerimize dönmeyi umut ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"Çadırda oturmayı rejimin zulmü altında kalmaya tercih ettim"
Suriye'nin güneyindeki Dera ilinden göç etmek zorunda kalanlardan Ebu Rawan da İdlib'deki sığınmacı kamplarında ailesiyle zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor.
Ebu Rawan, Mart 2011'de Ürdün sınırındaki Dera'daki rejim karşıtı gösterilere katıldığını anlatarak "Zalim rejime karşı barışçıl şekilde ayaklandık. Ayaklanma bizim için zulme karşı bir onur devrimiydi. Silahsızdık ancak rejim güçleri göstericilere gerçek mermiyle ateş açmaya başladı. Çok sayıda şehit ve yaralı verdik. Ocak 2012'de bir cuma namazı sonrası düzenlediğimiz gösteride bacağımdan yaralandım ve tedavi için Ürdün'deki bir hastaneye kaldırıldım. Tedavinin ardından tekrar ülkeme döndüm." dedi.
Rejim güçlerinin gösterileri güç kullanarak bastırmaya çalışması üzerine halkın kendini korumak için silahlanmak zorunda kaldığını ifade eden Ebu Rawan, Esed rejimi ve destekçilerinin Haziran 2018'de Dera'ya kara saldırıları başlattıktan sonra Rusya'nın bir "uzlaşma" teklifiyle geldiğini vurguladı.
Ebu Rawan, şöyle devam etti:
"Önümüzde iki seçenek vardı. Ya rejimin ve destekçilerinin kontrolü altında kalacaktık ya da Suriye'nin kuzeyine geçecektik. İkinci seçeceği seçtik. Şu an Suriye'nin kuzeyinde bir çadırda yaşamaya rejimin zulmü altında kalmaya tercih ettim. Dera'yı rejimden kurtararak geri dönmeyi temenni ediyoruz.