Rusya-Ukrayna savaşında tansiyon yeniden yükseliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Güvenlik Konseyi toplantısının ardından, Moskova'nın nükleer silah doktrininde yaptığı önemli bir değişikliği kamuoyuna duyurmuştu. Buna göre, Rusya’ya nükleer güce sahip olmayan bir ülkenin, nükleer bir devlet desteğiyle saldırması durumunda bu saldırı "ortak bir saldırı" olarak değerlendirilecek.
Bu yeni doktrin, gözlerin bir kez daha Ukrayna’ya çevrilmesine neden oldu. Ukrayna, nükleer güce sahip olmasa da ABD ve diğer Batılı müttefiklerinden ciddi askeri destek alıyor. Putin’in bu adımı, Ukrayna’ya verilen askeri desteğin boyutları ve Ukrayna’nın son dönemde gündeme getirdiği “zafer planı” ile doğrudan bağlantılı.
Öte yandan, geçen hafta Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky de ABD’de temaslarda bulundu. Washington’da ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya gelen Zelensky, "zafer planı" olarak adlandırdığı stratejiyi de sundu. Peki, bu zafer planı neyi içeriyor? Putin’in nükleer hamlesi neden şimdi geldi? Giresun Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Göktürk Tüysüzoğlu ile bu sorulara cevap aradık.
Rusya-Ukrayna savaşının seyrini etkileyebilecek bir dönemdeyiz. Prof. Dr. Göktürk Tüysüzoğlu'na göre, Zelensky’nin zafer planının detayları tam anlamıyla açıklanmış değil, ancak iki temel unsur dikkat çekiyor. Birincisi, Ukrayna’nın Batı’dan aldığı uzun menzilli füzelerin Rusya topraklarına karşı kullanılmasına izin verilmesi. Bu talep, Washington ve Londra'nın yanı sıra Batılı müttefikler tarafından şimdilik reddediliyor. Tüysüzoğlu, uzun menzilli füzelerin doğrudan Rusya topraklarını hedef almasının, NATO ve Rusya’yı doğrudan bir savaşın eşiğine getirebileceği için Batı'nın bu konuda çok temkinli davrandığını vurguluyor.
İkinci olarak, Zelensky'nin NATO üyeliği talebi geliyor. Ancak savaşın devam ettiği bu süreçte, NATO'nun Ukrayna’yı üyeliğe kabul etmeyeceğini belirten Tüysüzoğlu, savaş sonrası dönemde üyeliğin değerlendirilebileceği ihtimalinin daha güçlü olduğunu ifade ediyor. Almanya gibi ülkelerin bu konuda çekinceli olduğunu, Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerinin ise Ukrayna’ya destek verdiğini hatırlatan Tüysüzoğlu, ABD'nin de şu aşamada böyle bir adıma sıcak bakmadığını belirtiyor.
Putin’in nükleer silah kullanımıyla ilgili doktrin güncellemesini de değerlendiren Tüysüzoğlu, bu durumun Rusya’nın, Ukrayna’ya yönelik Batı desteğini “kırmızı çizgi” olarak gördüğünü yeniden dünyaya ilan ettiğini söylüyor. Putin’in bu hamlesi, Batı’ya karşı nükleer tehdidi masada tutma çabasının bir parçası. Özellikle Ukrayna’nın uzun menzilli füzeleri Rusya topraklarına yönlendirme olasılığı gündeme geldiğinde, bu tehdidin daha da belirginleştiğini ifade ediyor.
Tüysüzoğlu’na göre bu hamle, Putin'in hem Batı'yı caydırmaya çalıştığını hem de iç kamuoyuna savaşın sürmesi halinde her türlü tedbiri alabileceğini gösterme çabası olduğunu işaret ediyor. Nükleer kullanım olasılığının düşük olmasına rağmen, bu tür açıklamalarla Kremlin, savaşın meşruiyetini güçlendirmeye çalışıyor.