2024’ün önemli seçimlerinden biri olan Rusya'daki devlet başkanlığı seçimleri üç günün ardından sona erdi. Seçimi, sandık çıkış anketine göre oyların yüzde 87,29'unu alan Vladimir Putin kazandı.
71 yaşındaki Putin, devlet başkanlığı görevini 2030 yılına kadar sürdürecek. Yapılan anayasa değişiklikleri sonucu Putin 6'ncı dönemde de devlet başkanlığına aday olabilecek.
Rusya Devlet Başkanı Putin, 24 yıldır Rusya'yı yönetiyor. Bu süre, Sovyetler Birliği'ni 31 yıl yöneten Stalin'den sonra Rusya’yı en uzun süre yöneten lider olduğu anlamına da geliyor.
Batı ile restleşmeler devam ediyor
Rusya tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Zira, Ukrayna savaşıyla beraber tarihte en çok yaptırıma uğrayan ülke sıfatını kazanmış oldu. Savaş nedeniyle Batı ile karşı karşıya gelmesi ve nükleer restleşmelere kadar giden gerginlik Putin için bundan sonra da işlerin kolay olmayacağını gösteriyor.
Ancak Rusya lideri Putin, tüm bunlara rağmen yüksek katılımla gerçekleşen seçimi kazandı. Şimdi, Rusya için Ukrayna savaşı ve Batı ile olan gerginliğin beraberinde gelecek gündemler oldukça önemli.
Öyle ki, Putin resmi olmayan seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından yaptığı konuşmada Batılı ülkelere tehditte bulundu. Rusya ile NATO'nun doğrudan karşı karşıya geleceği bir çatışmayı, "3. Dünya Savaşı'ndan bir adım uzak" olmak şeklinde değerlendirdi. Kimsenin böyle bir senaryoyu istemeyeceğini söyledi.
Peki, Rusya’daki seçim sonuçları neyi gösteriyor? Bu sonuçlar savaşın seyrini nasıl etkiler? Bölgesel etkileri ne olur? Avrasya analisti ve Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktorant'ı Mehmet Çağatay Güler ile konuştuk.
“Putin kapsamlı bir seçim çalışması yürüttü”
Güler öncelikle Vladimir Putin’in, her ne kadar alternatif bir sonuç çıkmayacağı ve çabaya gerek olmadığı düşünülse de, 2024 seçimleri için oldukça kapsamlı bir seçim çalışması yürüttüğünü belirtiyor. Buna dair söylemlerin de Putin’in Federal Meclise hitabında veya Her Şey Zafer İçin Forumu’ndaki konuşmasında bulunabileceğini ekliyor ve şöyle devam ediyor:
Zira bu seçim, Kremlin’in meşruiyet arayışı ve savaş ekonomisinin devamı için önceki dönemlerden daha farklı bir önem arz etmektedir. Ülke halkı iki yıldır doğrudan savaşın oluşturduğu ekonomik maliyetlere katlanmakta. Ayrıca çalışan nüfus silah altına alındığı için üretim ve imalat sektörleri de ciddi zararlar görmektedir.
Savaş, muhtelif stratejik hatalardan ve/veya yoksunluğundan ötürü beklendiği gibi gitmediği için, hesap edilen maliyetler hem insan canı hem de silah/mühimmat kaybı olarak çok yüksek seyretmektedir. Ayrıca, işgal edilen bölgelerde de beklenilen rıza oluşturulamamış, halk Rus ordusunu kurtarıcı olarak görmemiştir. Dahası emsali görülmemiş Wagner isyanı ve 2021 yılında vuku bulan Navalni protestolarını unutmamak gerekiyor.
“Meşruiyet Rusya için önemli”
Güler, seçimlerin Putin’in resmi olarak da destek bulması için faydalı olduğunu söylüyor. Bazı analistlerin beklentisinin aksine, son on yılın en yüksek katılımı olması ve Putin’in yüksek bir yüzdeyle kazanması hem iç hem de dış siyasette aranılan meşruiyetin bulunmasına katkı sağlayacağının altını çiziyor.
“Aynı şekilde, işgal edilen Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde de seçim gerçekleştirilmesi, gayri resmi de olsa söz konusu meşruiyet noktasında Rusya için önemli görünmektedir. Rusya bu bölgeleri daha önce yasa dışı bir şekilde referandum yöntemiyle ilhak etmiş ve ardından da Güney Askeri Bölgesine bağlamıştır.”
“Seçim zaferiyle sahada ilerleme görülebilir”
Güler, savaşta Rusya’nın son dönemlerde önemli kazanımları olduğunu belirtiyor. Seçimde kazanılan başarıyla sahada ilerlemelerin de görüleceği görüşünde.
“Kağıt üzerinde en az 2030’a kadar başta olmayı garantileyen Putin yönetimi, seçim müteakibinde Ukrayna savaşına ve ilgili bölgesel gelişmelere odaklanacaktır. Rusya son kertede sahada önemli kazanımlar elde ediyor. Donetsk, Luhansk ve Zaporijya bölgelerinde mevzi kazanmaya devam ediyor. Bu nokta da küçümseme gibi görünmesin zira söz konusu mevziler için her iki taraf da binlerce kayıp veriyor. Sadece geçen ay Ukrayna ordusunun takribi 30 bin asker kaybettiği ifade ediliyor. Seçimlerde alınan zaferin oluşturacağı rüzgar ile bahse konu bölgelerdeki cephelerde daha da ilerleme sağlanması muhtemel.”
“Putin’e destek azalmadı”
Seçimin bölgesel etkileri de oldukça önemli. Zira, Rusya asker desteği için birçok bölgeye çağrı yapmıştı. Güler, savaşın yedinci ayından sonra Rusya’nın saldırı kapasitesi ciddi şekilde zarar gördüğü için insan gücü, silah ve mühimmat ihtiyacı tartışmalarının başladığını hatırlatıyor. Bu çerçevede, Rusya’nın kısmi olmayan bir “kısmi seferberlik” ilan ettiğini ve yaklaşık 300 bin yedek askerin savaşa çağırıldığını belirtiyor. Hemen ardından ise Batı medyasında Moskova’yı zor günlerin beklediği; savaşa çağırılan askerlerin ailelerinin protestolara başvurarak Kremlin yönetimini açmaza sokacağa haberlerinin yer almaya başladığı bir döneme işaret ediyor. İşte o bölgelere bakıldığında Güler’in yorumu şöyle oluyor:
Seçim sonuçlarına bakıldığında, en fazla seferberlik olan Krasnoyarsk Kray’ı, Dağıstan, Kalmıkya ve Buratya’da Putin’e olan desteğin, iddia edildiğinin aksine, azalmadığı görülmektedir. Seçim zamanında vurulan Belgorod’da da aynı şekilde çok yüksek oranda destek alındığı görülüyor. Halkın her şeye rağmen Putin’e, savaşa ve seferberliğe desteği yadsınamaz.
“Ukrayna’nın ek askerler ve yeni silahlara ihtiyacı var”
Güler, sahada Rusya lehine oluşan görüntünün moral üstünlüğü sağladığını ve inisiyatifin Rus ordusunun lehine olabilceğini belirtiyor. Nitekim, Ukrayna’nın da içinde bulunduğu silah ve mühimmat eksikliği; silah altına alınacak asker sayısındaki gerileme, Kiev’e olan maddi ve askeri desteğin belli ölçüde azalması gibi faktörlerin Rus ordusuna ciddi fırsat penceresi sunduğuna işaret ediyor.
“İki taraf da yıpranmakla beraber Rus ordusunun kaybı ikame etme potansiyelinin Ukrayna’ya kıyasla daha fazla olması Ukrayna ordusu için mevcut olumsuz ahvali daha da sıkıntılı bir hale sokuyor. Ukrayna yeni bir taarruz başlatacak asker ve mühimmat kaynağına haiz değil; Genelkurmay Başkanı değişikliği ile beraber taktik ve operatif seviyede yaşanan değişiklikler önemli olmakla beraber sorunları çözmek için yeterli değil. Ukrayna ordusu, maddi imkanların kısıtlılığının farkında olarak savunma hatlarını derinleştiriyor, lakin uzun süredir cephede askerlerinin sağlık koşulları, moral ve motivasyonları artık sürdürülebilir değil. Ukrayna’nın ek askerler ve yeni silahlara ihtiyacı var.”
“Rus ordusunun da kaynakları azalabilir”
Güler ayrıca, Rusya’nın daha fazla potansiyeli olmasının "kaynaklarının sınırsız olduğu" anlamına gelmediğini de belirtiyor. Zira Rus ordusu için de en büyük sıkıntının benzer şekilde mühimmat ve yeni insan kaynağı olacağını ekliyor.
Öte yandan seçim sonrasında, Telegram kanallarında Rusya Ulusal Muhafızları'nın (Rosgvardiya) yeni bir askeri alım yapacağına dair bilgilendirme paylaşımları yapıldığını da paylaşıyor.
“Bahse konu alımlar eski Wagner askerleri ekseninde gerçekleşecek, haliyle güç kapasitesinin tahkimi noktasında taktik seviyede önemli bir gelişme olarak görülüyor.”
“Batı ve NATO’ya mesaj veriliyor”
Rusya’nın kuzeybatı bölgesinde Leningrad Askeri Bölgesi oluşturuldu. Güler, seçim öncesinde Batı’ya gözdağı, iç kamuoyuna ise güven verme ve konsolidasyon oluşturma amacıyla yapılan bu hamlenin seçim sonrasında da önemini koruyacağını söylüyor.
Güler, Putin’in bu bölgeye sayısı belli olmayan miktarda asker kaydıracağını ve muhtelif silah sistemleri konuşlandıracağını belirtiyor. Mevcut şartlar altında bu durumun, savaş başlatacak veya savaş için ön bir hazırlık oluşturacak bir durum olarak görülmediğini de ifade ediyor. Ancak, Batı ve NATO’ya verilen bir mesaj niteliği taşıdığının altını çiziyor. Ukrayna’nın içinde bulunduğu kritik durum ve sahada Rusya lehine oluşan durumun, Batılı devletleri endişelendirdiğini ve nihayetinde güçlerini kanıtlama arayışına girdiklerini ve ayrıca oluşan bu korku üzerinden de birliği tesis etmeyi planladıklarını söylüyor ve şöyle devam ediyor:
Fakat, kendi içlerinde sağlayamadıkları birlik ve yaşanan derin fikir ayrılıkları, Ukrayna içinde durumu daha sıkıntılı bir yere sürüklüyor. Nükleer savaş ve 3. Dünya Savaşı senaryoları şu aşamada fazlaca gündeme getiriliyor. Putin’in savaşın ilk gününden beri dillendirdiği bu ihtimal caydırıcılık ekseninde benimsenen bir diskur. Filhakika, devletin varlığı tehdit altına girmediği ve savaşın büyük bir hezimete dönüşmediği senaryoda nükleere başvurması olası görünmüyor; zira kendisin de ifade ettiği gibi nükleer savaşların kazananı olmaz.