Ukrayna’nın başkenti Kiev, milattan öncesine dayanan uzun tarihi olan kadim bir şehir.
Kentin, başlangıçta bir Slav yerleşimi olarak 6’ncı yüzyılın başlarında var olduğu düşünülüyor.
Doğu Slav uygarlığının yavaş yavaş merkezi haline gelen Kiev’in, Altın Çağına ulaşması ise 10-12’nci yüzyılları buluyor.
Rusya'nın kuşatması altında olan Ukrayna'nın başkenti Kiev'e yakından bakalım.
Doğu Avrupa’da önemli bir merkez
Kiev, Doğu Avrupa’da önemli bir sanayi, bilim, eğitim ve kültür merkezi. İleri teknolojiye dayalı endüstri altyapısına, yüksek öğrenim kurumlarına ve tarihi yapılara ev sahipliği de yapıyor.
Ayrıca, şehir, Kiev Metrosu da dahil olmak üzere kapsamlı bir toplu taşıma ve altyapı ağına sahip.
Modern Kiev’in önemini anlamak için ise tarihi önemli. Kentin adının, dört efsanevi kurucusundan biri olan Kyi’nin isminden geldiği varsayılıyor. Doğu Avrupa’nın en eski şehirlerinden olan Kiev, 5’inci yüzyılın başlarında bir ticaret merkezi olarak varlık gösteriyor.
İskandinavya ve İstanbul arasındaki büyük ticaret yolu üzerindeki bir Slav yerleşimi olan Kiev, 9’uncu yüzyılın ortalarında Vikingler tarafından ele geçirilene kadar Hazarların bir kolunu oluşturulduğu biliniyor.
"Hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın tarihi doğum yeri Kiev"
Dolayısıyla, Moskova’nın Kiev’e olan ilgisi 9’uncu yüzyıla dayandırılabilir. Bu ilgi de, söz konusu şehrin 9’uncu yüzyılda Rus devletinin doğduğu yer olmasının etkisi büyük.
Öte yandan, Ukrayna’nın başkenti Kiev, Moskova ve St. Petersburg üzerindeki kültürel etkisinden ötürü de “Rus şehirlerinin anası” olarak adlandırıyor.
Rusların Hrıstiyanlaşması da 8’inci ve 9’uncu yüzyıllarda Kiev üzerinden gerçekleşmiş. Hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın tarihi doğum yerinin Kiev olduğu kabul ediliyor.
Nitekim, M.S. 988 yılında Kiev’in pagan prensi I. Vladimir, Ortodoks mezhebini kabul etmiş ve burada vaftiz olduğu da bilgiler arasında.
Ayrıca, Prens Vladimir, Kiev’de Hristiyanlığı devletin resmi dini olarak kabul ettiren ilk hükümdar.
Bu tarihi geçmiş nedeniyle, uzmanlar, Rusları, Ukraynalılarla kendilerinin aynı millet olduklarını savunduğu görüşünde. Söz konusu düşüncenin ise 2021 yılının Temmuz ayında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kaleme aldığı “Rusların ve Ukraynalıların Tarihsel Birliği” başlıklı makaleye dayandırılıyor.
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Kiev’in önemini TRT Haber’e değerlendirdi.
Prof. Dr. Erol, mevcut güç mücadelesinin yanı sıra tarihsel olarak da Moskova ile Kiev arasında ciddi bir rekabet olduğunu anlattı:
“Bu ise Moskova Knezliği ile Kiev Knezliği arasındaki mücadeleye dayanmaktadır. Bu rekabet, günümüzde de sürmekte. Örneğin taraflar arasında Ortodoksluk noktasında ciddi bir anlaşmazlık var. Tarihsel anlamda Kiev Patrikhanesi’nin merkez olduğu biliniyor. Moskova Patrikhanesi de ilk aşamada Kiev’den icazet alarak kurulmuş. Fakat günümüzde her iki patrikhane de birbirini tanımamakta ve gerçek Ortodoksluğu kendilerinin temsil ettiğini öne sürüyor.
Nitekim 19. yüzyılda ortaya çıkan “Kievli Rus” ve “Moskova Rus” terimleri arasındaki ayrım da bu rekabeti teyit etmektedir. Bu anlamda Rusya, “Kievli Rus” terimini “Moskova öncesi” döneme atfen kullanmış ve eski Rus mirası üzerinde münhasır haklar elde etmeye çalışmıştı. Tarihsel olarak Kiev ve Rus özdeşleştirilmekte.”
“Kiev, Putin için sembolik bir öneme de sahip”
Prof. Dr. Erol, Ukrayna’nın Batı’ya yönelmesinin ise bu nedenlerden ötürü Rusya tarafından bir “ihanet” gibi algılandığını şöyle anlattı:
“Çünkü Moskova yönetimi, Ukrayna’nın Rusya’ya olan bağlılığının diğer post-Sovyet ülkelerden çok daha fazla olmasını bekliyor. Dahası Rusya Devlet Başkanı’nın 21 Şubat 2022 tarihinde yaptığı konuşmada kullandığı tarih referanslarına bakıldığında, Kiev olmadan “Yeni Rus İmparatorluğu” hakkındaki tüm fikirlerin çürüdüğü sonucuna varılabilir. Dolayısıyla Kiev, Putin için sembolik bir öneme de sahip."
“Kiev, Avrasya’nın güvenliği ve kontrol edilmesi için büyük önem taşıyor”
Kiev’in jeopolitik boyuttaki önemine de değinen Prof. Dr. Erol şöyle devam etti:
“Jeopolitik boyutta ise Kiev, Belarus’un başkenti Minsk’le birlikte Rusya’nın başkenti Moskova’yı güneyden kuşatan en önemli şehirlerden biri. Günümüzde en çok tartışılan konulardan biri ise Avrasya bölgesinin jeostratejik önemi. Zira Avrupa ile Asya’nın birleştiği bölgeye yakın bir yerde konumlanan Kiev, Avrasya’nın güvenliği ve kontrol edilmesi için de büyük önem taşıyor. Rusya’nın Avrasya’nın batısını ve Batı’nın da Avrasya’nın doğusunu kontrol edebilmek için Kiev gibi bir askeri, ulaşım ve lojistik merkezine ihtiyacı var.”
“Kiev gibi bir merkezin ardından Moskova’nın da Batı nüfuzuna girmesinin önü açılabilir”
Prof. Dr. Erol, Rusya’nın Ukrayna’yı kontrol etmesinin Sovyetler Birliği coğrafyasındaki önemine değinerek, Kiev’in Rusya’nın Balkanlara ve Slav coğrafyalarına açılan kapısı konumunda olduğunu anlattı:
“Batı Dünyası için Ukrayna ya da Kiev, Rusya’nın kontrolü noktasında büyük öneme sahip. Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski’nin de belirttiği üzere, Ukrayna’yı kontrol edemeyen bir Rusya, Sovyetler Birliği coğrafyasında etkili aktöre dönüşemeyecek. Ayrıca Kiev, Rusya’nın Balkanlara ve Slav coğrafyalarına açılan kapısı konumunda. Bu anlamda şehir Dinyeper Nehri’nin geçtiği ana kentlerden biri. Söz konusu nehir, Rusya’yı Belarus ve Ukrayna üzerinden Karadeniz’e bağlamakta.
Kiev, Moskova karşısında rakip olabilecek en güçlü adaylardan biri. Zira Batı Dünyası, Moskova’yı dengeleyebilmek için bölgede bir güçlü aktöre ihtiyaç duyuyor. Bu aktörün izleyeceği politikalar, Moskova’nın hareket kabiliyetini sınırlandırabilir. Hatta Kiev gibi bir merkezin ardından Moskova’nın da Batı nüfuzuna girmesinin önü açılabilir.”
“Ukrayna, yeraltı kaynaklarından tam randımanla faydalanamıyor”
Ukrayna'nin yeraltı kaynaklari bakımından da çok onemli olduguna değinen Erol, Kiev yonetiminin bunu tam olarak kullanamadığına da işaret etti:
“Diğer taraftan Ukrayna, yeraltı kaynakları bakımından hem bulunduğu coğrafyada hem de dünyada öne çıkan devletlerden biri. Zira ülkedeki demir; Avrupa, Asya ve Ortadoğu ülkelerine satılıyor. Demir cevheri bakımından Ukrayna, yaklaşık 6,5 milyar tonla dünyada beşinci sırada yer alıyor. Ukrayna; kömür, doğalgaz, petrol ve yenilenebilir enerji üretimi gerçekleştirmekte. Özellikle de küresel boyuttaki kömür rezervlerinde (38 milyar ton) ve üretiminde önemli bir paya sahip olan söz konusu devlet, Donbas’ta bulunan yatakları günümüzde yaşanan çatışmalar nedeniyle işletemiyor. Buna ek olarak uranyum rezervlerinden de bahsetmek mümkündür. Lakin mevcut durum, Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarından tam randımanla faydalanmasını engelliyor.”
“Hem Rusya hem de Batı için önemli bir bölge”
Son olarak, Prof. Dr. Erol, Ukrayna’nın hem Batı hem de Rusya için öneminin altını çizdi:
“Görüleceği üzere Rusya ve Ukrayna, söz konusu bölgede yeraltı kaynakları açısında da birbirine rakip. Rusya, rezerv konusunda önemli bir üstünlüğe sahip olsa da Ukrayna’daki yeraltı kaynakları ciddi bir alternatif yaratıyor. Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarının Batı’ya üstünlük sağlamasa da nefes aldıracağı aşikar. Bu yüzden de Ukrayna, jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik açıdan hem Rusya hem de Batı için önemli bir bölge. Dolayısıyla Ukrayna’nın merkezi olan Kiev, Rusya açısından kontrol edilmesi gereken bir yer olarak ön plana çıkıyor.”