Farklı dillerin, dinlerin ve kültürlerin buluşma noktası olan Karadeniz, Doğu ile Batı arasında olduğu kadar Kuzey ile Güney arasında da bir geçiş bölgesi.
Yüzyıllar boyunca Bizans İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Rus İmparatorluğu'nun egemenliğinde kalan Karadeniz, kendisini dış etkilerden koruyabilmişse de Soğuk Savaş’ın ardından bu özelliğini kaybetti.
Türk boğazlarıyla Akdeniz’e, Volga-Don kanalıyla Hazar Denizi’ne, Kerç Boğazı’yla Azak Denizi’ne, Ren-Tuna kanalıyla Kuzey Denizi’ne, Main-Tuna kanalıyla da Baltık Denizi’ne bağlantısı olan Karadeniz, günümüzde bu özellikleriyle kendisine kıyısı bulunmayan ülkelerin de dahil olduğu bir mücadele sahnesi.
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle başlayan Soğuk Savaş döneminde ABD’nin başını çektiği Batı Bloku ve Sovyetler Birliği’nin başını çektiği Doğu Bloku arasında sınır hattı haline gelen Karadeniz, Akdeniz veya Baltık Denizi'ne kıyasla gerilimin daha az yaşandığı bir bölge oldu.
Söz konusu dönemde Karadeniz’e kıyısı olan devletler arasında sadece Türkiye’nin NATO üyesi olması ve 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle barış zamanında Karadeniz’e kıyısı olmayan devletlerin Karadeniz’de bulundurabilecekleri savaş gemilerine sınırlama getirilmesi, bölgede Sovyetler Birliği hakimiyetini belirgin kıldı.
Zira, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin önemli bölümünün Doğu Bloku'nda yer alması, Karadeniz’in büyük bir bölümünü Sovyetler Birliği'nin kontrolünde bıraktı.
Ancak tüm bunlar 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile sona erdi ve bölge farklı bir döneme girmeye başladı. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılması doğal olarak çok önemli siyasi, ekonomik ve askeri değişimleri de beraberinde getirdi.
Özellikle Varşova Paktı ile Sovyetler Birliği’nin egemenliği altında olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin teker teker bağımsızlıklarını geri kazanmaya başlamaları, Karadeniz çevresindeki haritada önemli değişikliklere neden oldu.
Enerji denklemi
Bağımsızlıklarını geri kazanan Orta ve Doğu Avrupa devletlerinin birçoğu İkinci Dünya Savaşı'ndan beri ilk defa kendilerine daha yakın gördükleri Batı Bloku'na dahil olmak için hızlı bir çaba içine girdi.
Kısa zaman içinde ABD, NATO ve Avrupa Birliği (AB), önce Orta ve daha sonra da Doğu Avrupa devletlerini NATO ve AB’ye kabul ederek kendi nüfuz alanlarını genişletti.
Bu kapsamda özellikle Romanya ve Bulgaristan’ın 2004’te NATO’ya katılımı Karadeniz’deki dengeleri etkiledi. Tüm bu gelişmeler sürerken Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğinin gündeme gelmesi uzun süredir sakin olan Karadeniz’in sularını hareketlendirdi.
Öte yandan, Soğuk Savaş sonrasında tüm dünyada olduğu gibi Karadeniz’de de değişmeye başlayan dengeler, Karadeniz’i özellikle Avrupa’nın artan enerji talebinin karşılandığı bir enerji koridoruna dönüştürdü.
Enerji konusundaki dönüşüm, Sovyetler Birliği’nin miras bıraktığı heterojen yapı ve geçmişten gelen birçok çözümlenmemiş anlaşmazlıkla birleşince bölge, çatışmalara açık ve çatışma riskinin yoğun olduğu bir alan haline geldi.
Karadeniz’in Rusya için önemi
Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle Karadeniz bölgesindeki en önemli gelişmelerden biri ekonomik alanda yaşandı.
Soğuk Savaş süresince Batı ile Doğu Blokları arasında sınır hattı olarak kalması nedeniyle ekonomik anlamda ikinci planda olan Karadeniz, Soğuk Savaş'ın sona ermesi, Bulgaristan ve Romanya gibi eski Doğu Bloku üyesi ülkelerin Batı'yla hızlı bir entegrasyon sürecine girmesiyle değişim sinyallerini almaya başladı.
Bu durum, kısa süre içinde ekonomik ve ticari alanda kendisini gösterdi.
Bu anlamda, bölgede meydana gelen en önemli ekonomik gelişme enerji nakli alanında görüldü.
Karadeniz çok kısa sürede petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynakları yönünden zengin olan Hazar Denizi ve Orta Asya bölgesi ile enerji fakiri olan Avrupa arasında önemli bir enerji koridoruna dönüştü.
Böylece, petrol ve doğal gaz zengini Rusya için Karadeniz’in önemi daha da arttı. Özellikle Avrupa’nın artan enerji ihtiyacı, Rusya’ya enerjiyi politik çıkarları için kullanabileceği önemli bir avantaj sağladı.
Halihazırda Karadeniz, Rus ekonomisi için son derece önemli olan doğal gaz ihracının gerçekleştirildiği önemli bir güzergah.
Öte yandan Rusya, Çar 1. Petro’dan (Büyük Petro) beri sıcak denizlere inmeyi milli güvenliği için en önemli stratejik hedeflerinden biri olarak gördü.
Karadeniz bu kapsamda Rusya’nın Akdeniz’e ve dolaylısıyla sıcak denizlere açılan kapısı. Aynı zamanda Rusya, bölgeyi güvenliğinin başladığı alan olarak kabul ediyor.
Özellikle Romanya ve Bulgaristan’dan sonra Gürcistan ve Ukrayna’nın da NATO üyesi olması ve böylelikle Karadeniz’in önemli bir bölümünün NATO denizi haline gelmesi Rusya için en önemli endişe kaynağı.
NATO’nun Gürcistan ve Ukrayna aracılığıyla Karadeniz ve Kafkasya’ya yerleşmesini kabul etmeyeceğini defalarca ilan eden Rusya, 2008’de Gürcistan, 2014’te de Ukrayna’nın doğusu ve Kırım’da askeri harekatlara girişti.
Peki, Ukrayna sınırına ve Kırım’a askeri sevkiyat yaptığı ABD’li ve Ukraynalı yetkililer tarafından dillendirilen Rusya’nın bölgedeki varlığı ne?
Rusya’nın askeri yığınağı ve A2/AD
Askeri terminolojide “Girilemeyen Bölge” anlamındaki Anti-Access/Area Denial (A2/AD), savaş alanında bir ülkenin diğer yabancı kuvvetlerin hareket yeteneğini engellemek amacıyla o alanda silah sistemleri (çoğu kez uzun menzilli) konuşlandırdığı durumları anlatmak için kullanılıyor.
Karadan havaya fırlatılan füzeler, karadan-karaya fırlatılan balistik veya seyir füzeleri ve gemilere karşı füzeler de çoğu kez A2/AD oluşturmak için konuşlandırılıyor.
Ebette bu sisteme ilave unsurlar da eklenebiliyor.
Güçlendirilmiş iletişim ve gözetleme sistemleri ve siber savaş yetenekleri de elektromanyetik spektrumu bozmaya çalışarak ve yabancı kuvvetlerin bunu kullanmasını engelleyerek A2/AD ağına katkıda bulunuyor.
İşte Rusya, Karadeniz’de gemilere karşı kullanılan uzun menzilli füzeler ve gemiden karaya fırlatılan seyir füzeleri ile çok gelişmiş A2/AD (Girilemeyen Bölge) sistemi kurdu.
Rusya, 2010 yılından sonra, kaynaklara yansıyan farklı bilgiler olmakla birlikte, Karadeniz’deki donanma gücünü 2 katına çıkarırken Kırım, Abhazya ve Ukrayna sınırı olmak üzere bölgeyi balistik füze sistemleriyle donattı.
Öte yandan, 2010 yılında Rusya Devlet Silahlanma Programı Karadeniz Filosu'nun yeteneklerinin önemli ölçüde yenilenmesine öncelik veren bir karar aldı.
Bu kapsamda, 2015 ve 2016 yıllarında Karadeniz Filosu, teslim edilmesi planlanan 6 modernize edilmiş KILO-sınıfı denizaltının birincisini ve 6 Admiral Grigorovich sınıfı firkateynin ilkini envanterine kattı.
Yani Rusya, bölgeye konuşlandırdığı kara ya da gemi konuşlu füzelerle bölgede A2/AD oluştururken, geçen 10 yılda da donanmasını modernize etmeyi ihmal etmedi.
Bu durum, hem Batılı ülkeler hem de bölge ülkeleri için büyük endişe kaynağı.
Örneğin Ukrayna, Gürcistan ve Romanya’nın ABD Büyükelçileri geçen yıl, Rusya'nın Karadeniz'deki faaliyetlerinden endişe duyduklarını duyurdu.
Savaş çanları mı çalıyor?
Rusya’nın 2010’dan itibaren Karadeniz’de giriştiği askeri harekatlar, Sovyetler Birliği'nden sorunlu bir miras devralan bölge için yeni krizlerin başlangıç noktasını oluşturdu.
Öte yandan, Ukrayna’nın ülkenin doğusundaki ayrılıkçılara karşı kararlı bir tutum sergilemesi ve süregelen müzakerelerden sonuç çıkmaması, yeni çatışma riskini artırıyor.
Ukrayna Genelkurmay Başkanı Ruslan Homçak geçtiğimiz gün, 30 Mart 2021 tarihi itibarıyla Ukrayna sınırı boyunca 28 taktik tabur grubunun konuşlandırıldığını açıkladı.
"Rusya-Ukrayna devlet sınırı boyunca 28 taktik tabur grubu konuşlandırıldı. Ayrıca son dönemde tatbikat bahanesiyle Rusya’nın farklı bölgelerinden getirilen askeri birlikler, Ukrayna sınırı yakınlarına; kuzey, güney ve batı yönlerinde yerleştiriliyor."
Ukrayna Genelkurmay Başkanı ayrıca, Rusya’nın işgali altında bulunan Donbas bölgesine askeri teçhizat ve mühimmat teminini sürdürdüğünü belirterek, "Yıl başından bu yana, işgal altında bulunan Donbas bölgelerine 19 bin ton yakıt, 335 ton mühimmat, 3 tank, çok namlulu roketatar, özel teçhizat getirildi. Ayrıca düşmanın Minsk Anlaşmaları çerçevesinde yasaklanan silahları kullanarak saldırı faaliyetini artırmaya devam ettiğini belirtmek isterim" ifadelerini kullandı.
Homçak, geçen aralık ayında da ülkenin doğusundaki Donbas bölgesinde 3 bine yakın Rus askeri olduğunu söylemişti.
"Askeri istihbaratın verilerine göre sayıları 3 bine yakın. Bunlar eğitmen subaylar ve yerel komutanlara yardım eden subaylar. Bildiğimiz kadarıyla bunların arasındaki en yüksek rütbeli olan Rusya Silahlı Kuvvetlerinden Tümgeneral Yakubov."
Askeri hareketlilik
Rus ve Ukrayna basınında yer alan görüntüler de Rusya’nın bölgede askeri hareketlilik içerisinde olduğunu gösteriyor.
Son olarak ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Ukrayna çevresinde konuşlu Rus askeri birliklerinde hareketlilik gözlemlediklerini açıkladı.