Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun, sonsuza kadar tanınmamış ve müzakerelere mahkum edilmiş bir pozisyonda beklemeye niyetleri olmadığını belirterek, "Bu noktada ana vatanımızla istişare içinde yeni modelleri elbette konuşmak durumundayız. O yüzden, KKTC bütün bu potansiyellerin devamında dünya siyasi literatüründe kendi modeliyle, belki bir Monaco gibi belki bir Cebelitarık gibi kendi yerini almaya adaydır. Biz artık kendi iç siyasetimizde bunu konuşmaya başladık." dedi.
Bu yıl sekizincisi Antalya'da düzenlenen Türkiye Enerji Zirvesi'nde konuşan Atun, KKTC’nin ana vatan Türkiye’nin sonsuz desteğiyle 40 yıldır kendi ayakları üzerinde durma mücadelesini sürdürdüğünü ifade ederek, görev aldığı 2009 yılında KKTC’nin hem bütçe açıkları hem de cari açıkları bulunduğunu hatırlattı.
Türkiye ile yürütülen güçlü mali ve makroekonomik politikalar sayesinde KKTC’nin kendi giderlerini karşılayabilir ve kendi ayakları üzerinde durabilir konuma geldiğini kaydeden Atun, “Aradan geçen 8 yıl içinde çifte açıklar yerini çifte fazlaya bıraktı. 2009 yılına kıyasla ülkeyi ziyaret eden turist sayısının 3 katına çıktığı, ülkeye gelen giden yolcu hareketlerinin 8 katına yükseldiği, ihracatın 4 katına çıktığı ve KKTC’de bulunan milli gelirler içinde son derece önemli bir nokta arz eden yüksek öğrenim gelirlerinin de tam 3 katını bulduğu bir döneme girmiş bulunmaktayız.” diye konuştu.
Atun, Türkiye ile yürütülen 3 önemli enerji projesine değinerek, bunlardan ilkinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat ilgilendiği proje olarak bilinen KKTC’ye deniz altı boru vasıtası ile su nakil projesi olduğunu söyledi.
Yıllık 75 milyon metreküp kapasiteyle tasarlanan ve 50 yıllık projeksiyon dikkate alınarak hazırlanan projenin bugün tam manasıyla hayata geçirilmiş olduğunu aktaran Atun, şöyle devam etti:
“Bu projeyle Anadolu’nun bereketli suları KKTC’nin kurak topraklarına hayat vermiştir. Bu projeyi hayata geçirenlerden Allah razı olsun. Biz bütün bu projeleri Sayın mevkidaşım Berat Albayrak ile beraber yürütmekte olduğumuz ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kararlılığını ifade eden yine Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat projesi olarak anılan deniz altı kablo ile elektrik enerjisinin irtibatlandırılması projesi var. Bu projede geçen yıl imzaladığımız anlaşma çerçevesinde, artık çalışmalarımız nihayete varmak üzere. İnşallah bu yıl tamamlanmadan geniş kapsamlı ve icraata geçirecek anlaşma devreye girecektir.”
“Küresel bir vizyon geliştiriyoruz”
Atun, Türkiye ile KKTC arasındaki üçüncü iş birliği noktasının denizlerde doğalgaz ve petrol aramalarına ilişkin yapılan faaliyetler olduğunu belirtti.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) yapılan çağrılara hiçbir yanıt gelmediğini vurgulayan Atun, şunları kaydetti:
“Biz de 2011 yılında Türkiye Petrollerine 30 yıllık imtiyaz tanıdık. Tek başına münhasıran araştırma yapma, kaynakların tespit edildiği noktada gerekli sondajları gerçekleştirme ve buna hem Kıbrıslı Türkler hem ana vatanımız Türkiye adına elde ederek ticareten değerlendirme verdik. Bu üç proje de kendi özelinde önemli iş birliği anlaşmalarıdır. Ancak biz buna küresel bir vizyon da geliştiriyoruz. Kıymetli mevkidaşım ile bu üç projeyi de küresel bir proje olarak geliştiriyoruz. Çünkü KKTC’nin devamında özellikle güney bölgelerimize baktığımızda, GKRY’nin orada bulunan bir varlığı var. Bu unsurların tamamı Güney ve Kuzey Kıbrıs arasında kalıcı bir çözüme varılması için barışçı unsurlar olarak değerlendirilebilir."
"Yeni modeli konuşmaya başladık”
Arka arkaya kurulan müzakere masalarının sonuçsuz kaldığına da değinen Atun, Kıbrıslı Türkler olarak her koşulda haklarının muhafaza edilmesi, ana vatanın garantörlüğünün koşulsuz devam etmesi, Mehmetçik'in adadaki varlığının sürdürülmesi ve toprak bütünlüğünün korunması şartı ile her konuyu müzakereye açtıklarının altını çizdi.
Rum yönetiminin ise taleplerinin bir türlü bitmek bilmediğini vurgulayan Atun, şöyle konuştu:
“Bizim her zaman kalıcı bir çözüme yönelik olarak dost elimiz Güney Kıbrıs’a doğru uzatılmış durumda. Ancak biz ilelebet Güney Kıbrıs ile bir çözüm olsun diye bekleyecek değiliz. 60 yıldır gayretlerin tamamı sonuçsuz kalmıştır. Üstelik de masa başında müzakere edilmesine ve bizden talep edilen fedakarlıklara olumlu yanıt verilmesine rağmen sonuçsuz kalmıştır. Haliyle KKTC olarak da sonsuza kadar tanınmamış ve müzakerelere mahkum edilmiş pozisyonda beklemeye artık niyetimiz yok. Bu noktada ana vatanımızla istişare içinde yeni modelleri elbette konuşmak durumundayız. Zaten içinde bulunduğumuz konjonktür, potansiyelimiz ve özellikle enerji alanında yapmakta olduğumuz müşterek çalışmalar, KKTC’nin her ne kadar siyasi olarak tanınmasını getirmese de bölgenin enerji denklemleri arasında yer almasına önemli katkı verecek bir unsur. O yüzden, KKTC bütün bu potansiyellerin devamında dünya siyasi literatüründe kendi modeliyle, belki bir Monaco gibi belki bir Cebelitarık gibi kendi yerini almaya adaydır. Biz artık kendi iç siyasetimizde bunu konuşmaya başladık.”