Yemen’den 6 yıllık savaşın ardından yüz akıyla çıkmak isteyen Suudi Arabistan, geçtiğimiz günlerde yeni çözüm önerisi ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan 22 Mart akşamı Riyad'da düzenlediği basın toplantısında, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde kapsamlı bir ateşkes teklif etti.
Ferhan ayrıca 2015'ten bu yana abluka altında tutulan Uluslararası Sana Havalimanı’nın bazı uçuşlara açılması ve taraflar arasında BM gözetiminde müzakerelere başlanmasının da teklifin parçası olduğunu açıkladı.
Husiler kabul ettiği takdirde teklifin hemen yürürlüğe konulabileceğini ifade eden Suudi Bakan, savaşın sonlandırılması için bunun bir fırsat olduğunu vurguladı.
Çıtayı yükseltmek isteyen Husilerden teklife mesafeli tavır
Suudi Arabistan tarafından desteklenen Yemen hükümeti teklifi memnuniyetle kaşılarken, İran’ın desteklediği Husiler Suudi Arabistan’ın teklifine mesafeli bir tavır aldı.
Son dönemde Suudi Arabistan topraklarına gerek balistik füzelerle gerek silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) saldırılarını artıran Husiler, bu teklifin yeni bir şey getirmediğini iddia etti.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın terör örgütü olarak nitelediği, yeni Başkan Joe Biden'in yönetimi devralmasıyla bu nitelemeden kurtulan Husiler, Suudi Arabistan'ın teklifini açık açık reddetmese de çıtayı yükseltemeye yönelik tavır sergiledi.
Ferhan-Blinken arasında telefon görüşmesi
Suudi Arabistan’ın teklifinin, Ferhan ile ABD’li mevkidaşı Antony Blinken arasında yapılan telefon görüşmesinin hemen ardından açıklanması, ABD'nin bu konudaki etkisini ve rolünü gözler önüne serdi.
Zira, Yemen'deki savaşı sona erdirmeyi önceliklerinin arasına koyan Biden yönetimi, Suudi Arabistan'ı bu konuda adım attırmak için belli inisiyatifler almıştı. Yemen'de Suudi Arabistan'a tüm askeri destek faaliyetlerini durdurma kararı bu inisiyatiflerin en önemlisiydi.
İran'dan Suudi Arabistan'ın çözüm teklifine destek
Yemen'deki gelişmelere yönelik pozisyonu önem arz eden taraflardan İran ise çok geçmeden Suudi Arabistan'ın teklifine destek verdi.
İran Dışişleri Bakanlığı, Yemen'de ateşkesin sağlanması ve ablukanın kaldırılmasının bu ülkedeki insani dramı durdurabileceği ve diyaloğa zemin oluşturacağını belirtirken, yabancıların müdahalesi olmadan iktidarın Yemenlilere devredilmesini sağlayacak her türlü barış girişimini desteklediklerini vurguladı.
Savaşın sona erdirilmesi için önemli bir fırsat
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Ortadoğu Enstitüsü Araştırmacısı Mustafa Caner, tüm bu gelişmelerin Yemen'de savaşın sonlandırılması için değerli bir fırsat olduğu görüşünde.
TRT Haber'in sorularını yanıtlayan SAÜ Ortadoğu Enstitüsünden Araştırmacı Caner, Yemen'de çözümün Başkan Joe Biden yönetimindeki ABD ile İran arasında yürütülmeye çalışılan kapsamlı müzakerelerin bir parçası olduğunu dile getirdi. Mustafa Caner, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) bu noktada ABD çizgisinin dışına çıkma imkanının kısıtlılığını da anlattı.
İşte, Araştırmacı Mustafa Caner'in TRT Haber’in sorularına yanıtları...
"Kapsamlı görüşmeler yapılması adına bir başlangıç"
1-Suudi Arabistan'ın bir süreden beri Yemen'den -yüz akıyla çıkabilecek- bir kapı aradığı belirtiliyor. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın açıkladığı yeni teklifi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Elbette barış adına atılan her adım kıymetlidir ve önemlidir. 6 yıldır devam eden bu savaşı reel politik çıkarlardan önce insani açıdan değerlendirmek lazım. Dünyanın en mahrum halklarından birisi olan Yemen halkı yıllardır akıl almaz koşullar altında, bombaların ve silahların gölgesinde hayata tutunmaya çalışıyor. O yüzden bu girişimi olumlu buluyorum. Bu barış teklifini kapsamlı görüşmelerin yapılması adına bir başlangıç olarak değerlendiriyorum.
Aslında Suudi Arabistan’ın Yemen krizini -en azından kendi adına- bitirmek istemesi yeni değil. 2019’un sonlarından bu yana Riyad yönetimi bu yönde girişimlerde bulunuyor. Savaşın haddinden fazla uzaması, yarattığı maliyetler, Husilerin mutlak bir yenilgiye uğratılamaması, BAE ile yaşanan rekabet, ABD’nin desteğinin sınırlı olması ve Biden ile birlikte daha da azalması, Yemen’deki savaşın Suudi Arabistan şehirlerine gerçekleşen füze ve drone saldırılarının sebebi olması gibi faktörler Riyad yönetimini barışa zorluyor.
Elbette bu barışın nasıl, ne zaman ve kimlerle yapılacağı önemli. Suudi Arabistan Yemen’den çıkmak istese de yıllar içerisinde yaptığı yatırımın, harcadığı paraların ve insani maliyetin karşılığını almadan çıkmayacaktır. En azından şimdiye kadar olan kazanımlarını muhafaza etmek isteyecektir.
"Çatışmaların yoğunlaşması müzakereler öncesi el yükseltmekle alakalı"
2- Husiler “Bu teklifte yeni bir şey yok” şeklinde açıklama yaptı. Bu ne anlama geliyor? Husiler ABD'nin terör listesinden çıkarılınca müzakere masasında çıtayı mı yükseltiyor? Yoksa Suudi Arabistan'ın teklifi gerçekten beklentilerin altında mı kaldı?
Suudi Arabistan’ın barış isteği aslında yeni değil. Geçen yıl da bir ateşkes girişimi yaşanmıştı. Bu anlamda geçtiğimiz yılın sonuna doğru çatışmalarda bir artış yaşandığı ve özellikle Marib bölgesinde çatışmaların yoğunlaştığı biliniyor.
Çatışmaların yoğunlaşması müzakereler öncesi el yükseltmekle alakalı. Her iki taraf da pazarlığa oturmadan önce ellerindeki kozları artırmaya çalışıyor.
Çatışmalardaki artışın barış sözcüğünün telaffuz edildiği zamanlara denk gelmesi bir tesadüf değil. Hatta Riyad’ın barış planı açıklandıktan sonra da Husi saldırıları devam etti. Elbette Biden yönetiminin Yemen politikası da önemli bir faktör ve bahsettiğim bağlamda düşünülmeli.
Aslında Suudi Arabistan’ın planında yeni öneriler var. Sana Havalimanı’nın uluslararası uçuşlara açılması teklifi oldukça somut ve yeni bir adım. Husiler de bunun farkında ve daha fazlasını alabilmek için hem güçlerini gösteriyor hem de Suudi Arabistan’ı daha çabuk hareket etmeye zorluyorlar. Sürecin BM ve ABD boyutlarının olduğu da unutulmamalı.
Bir noktaya kadar bu çatışmalar devam edecek ve taraflar kendi pozisyonlarını optimuma ulaştırabildikleri noktada siyasi çözüm için imzalarını atacaklar.
"Biden yönetiminin tavrı Suudi Arabistan’ı barışa yöneltti"
3- Biden Suudi Arabistan'a karşı -Trump'a kıyasla- daha sıkı bir tavır takınırken buna uyumlu da bir duruş sergiliyor. Sizce bu Suudi Arabistan'ın bundan sonra atacağı adımlar konusunda ne kadar etkili olacak?
Şüphesiz ki Riyad yönetimi Trump dönemindeki ABD desteğini bulamayacağını biliyor. Zaten Biden Yemen konusunda Suudi Arabistan’a olan desteklerini keseceklerini şubat ayının başında açıkça söyledi. Aslında Suudi Arabistan’ı barışa yönelten motivasyonlardan biri de bu. Yani savaş devam ettiği müddetçe ABD desteğinden yoksun daha zayıf bir Suudi Arabistan söz konusu olacak.
ABD’nin Suudi Arabistan’a desteğini salt askeri anlamda düşünmemek gerekiyor. İran’ın frenlenmesi ve Suudilerin Yemen’deki askeri operasyonlarına siyasi destek de önemli bir faktör. Bu destekten mahrum kaldığı takdirde Suudi Arabistan için Yemen krizi ‘Gordion Düğümü’ne dönüşebilir.
Elbette ABD’nin desteğini çekmesinin maliyetinin de sınırları var. Başkan Biden bunu kendisi de ifade etti ve İran destekli Husilerin Suudi Arabistan’a yönelik drone saldırılarına müsaade etmeyeceklerini söyledi. Meselenin bu boyutu barış ihtimalini daha da güçlendiriyor.
Yemen krizinde İran kilit ülke
4- Yemen'den bahsedince İran'ın pozisyonu büyük önem arz ediyor. İran'dan da Yemen’le ilgili bir açıklama geldi. Ateşkes ve ablukanın kaldırılmasının Yemen'deki insani krizi sonlandırmasının önünü açacağını ifade ettiler. Tahran, Yemen'de barışın tesis edilmesi için Yemenliler arasında yapılacak müzakereleri desteklediğini belirtiyor. Bu ne anlama geliyor? İran, Suudi Arabistan'ın bu müzakerelerde aktif rol oynamasına karşı mı?
İran, Yemen krizinin en önemli aktörlerinden biri. Suudi Arabistan ya da BAE gibi doğrudan askeri operasyonlar düzenlemese de Husilere olan silah desteği (drone ve balistik füze gibi önemli araçlar) üzerinden savaşın kaderine tesir eden bir aktör. Her ne kadar İran bu silah desteğini inkar etse de BM raporlarında aksi yönde sunulan kanıtlar oldukça güçlü.
Bu sebeple İran, bir çözüm aranıyorsa mutlaka konuşulması ve anlaşılması gereken bir aktör. Bu gerçeğin farkında olan BM Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths, geçtiğimiz ay Yemen meselesini konuşmak üzere Tahran’a bir ziyaret gerçekleştirmişti. İran ayrıca Husi yönetimini resmi olarak tanıyan ve Sana’ya elçi atayan; ayrıca Sana’dan gelen elçiyi de kabul eden tek ülke.
ABD’nin İran ile yaşadığı krizlerde, Tahran’ın Husiler üzerinden Suudi Arabistan’a düzenlenen drone saldırılarıyla faturayı Riyad’a kestiğini hatırlayalım. Aslında Husiler, Tahran’dan aldıkları desteğin karşılığında İran’ın bölgesel siyaseti doğrultusunda da araçsallaştırılıyor. Tıpkı İran’ın bölgede koordine ettiği diğer milis kuvvetler gibi.
O yüzden Yemen barışı çok boyutlu bir süreç. Örneğin, bir taraftan da ABD’nin geniş Orta Doğu vizyonu ve projesiyle de alakalı. Bu projenin içerisinde İran ve nükleer meselenin tuttuğu yer de oldukça mühim. Yani ABD-İran ilişkilerindeki yumuşama, Yemen meselesine de yansıyacak. Gerginlik de aynı şekilde.
"Bölünmüşlük anlaşmayı hem zorlaştırıyor hem de zorunlu kılıyor"
5- Yemen'de Husiler karşıtı bloktaki bölünmüşlüğün ışığında müzakerelerin başarılı olması ne kadar mümkün?
Müzakerelerde tarafların çokluğu ve bölünmüşlüğü elbette anlaşmayı zorlaştıran bir etken. Ancak diğer taraftan siyasal çözüm ihtiyacının aciliyeti de buradan ileri geliyor. Suud-BAE rekabeti, bölgesel hakimiyet ve siyasal temsiliyet düzeyinde de karşılığını üretmiş durumda. Eğer bu parçalı yapının önü alınmazsa uzun vadede kalıcılaşması riski bulunuyor.
Öte yandan Arap Yarımadası el-Kaidesi ve DEAŞ gibi terörist unsurlar da fırsat buldukça güç artırma peşindeler. Ben burada asıl müzakere hattının ABD ve İran ekseninde kurulacağı kanaatindeyim. Suudi Arabistan ve BAE, ABD’nin öngördüğü doğrultunun çok fazla dışında hareket edemez.
Elbette Hadi Hükümeti, GKK ve Husiler gibi sahadaki aktörler üzerinden bir süreç yürütülecek. Ama bölge dışı aktörlerin ağırlığı ve sahadaki aktörler üzerindeki gücü daha belirleyici olacaktır. BM de yeni siyasal yapının uluslararası meşruiyeti adına süreçte yerini alacak.