Külüstür sayılabilecek kamyonların ya da pikapların üzerinde ayaklarında terlik, ellerindeyse pek de iyi olmayan silahlarıyla hatırladığımız Taliban, bugün gelinen noktada en modern tüfeklerden gece görüş dürbünlerine, zırhlı araçlardan askeri helikopterlere varana kadar muazzam bir güce erişti.
Hava kuvvetlerine sahip olan Taliban’ın elindeki silahların ve sofistike sistemlerin sayısı, bunların idamesinin yapılıp yapılamayacağı gibi konular Kabil’in düşmesinden bu yana sıkça tartışılıyor.
Ancak üzerinde durulması gereken bir konu daha var… Eğer bu silahlarla terör eylemleri gerçekleştirilirse sorumlu kim olacak? Ya da özellikle son dönemlerde sıkça duyduğumuz ‘bu silahların başka terör örgütlerine satılmaya başlandığı’ iddiası doğrulanırsa mağdur olan ülkeler kimin kapısını çalacak?
ABD için tek sürpriz unsur zamanlama oldu
Bu sorulara yanıt aramak için Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selami Kuran’ın kapısını çalıyoruz. Prof. Dr. Kuran ‘ABD suçlanabilir mi?’ sorusuna yanıt vermeden önce bilmemizi istediği bazı detaylardan bahsediyor.
Taliban’ın Afganistan’ın çok büyük bölümünü kontrol altında tuttuğunu ifade eden Prof. Dr. Kuran, ABD tarafından tüm bunların zaten beklenen gelişmeler olduğunu söylüyor. Ancak ABD için sürpriz olan, öngördükleri hemen hemen her gelişmenin çok kısa sürede olması.
Prof. Dr. Kuran’a göre, Taliban’ın yönetimi ya da fiili hakimiyeti ele geçirmesi çok kısa sürede gerçekleşince silahların ve mühimmatın durumu da önem kazandı.
BMGK kararlarında Taliban için ne deniyor?
Prof. Dr. Kuran’ın üzerinde durduğu ve bilmemizi istediği bir diğer noktaysa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Taliban hakkında daha önce aldığı kararlar oluyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Ekim 1970 tarihli 2565 sayılı kararına atıfta bulunuyor Prof. Dr. Selami Kuran ve “1998’de BMGK’nın teyit ettiği karara göre; her devletin, diğer bir devletin toprağında terör eylemi düzenlemek ya da bunu cesaretlendirmek gibi adımlara hoşgörüyle yaklaşılmayacağı net olarak ifade edildi. BMGK’nın Taliban ile El Kaide ilişkisinin ortaya koyduğu kararları da anımsamak gerek. Kurul aralıklarla Taliban-El Kaide ilişkisine dikkat çekiyor, Taliban’ın yaptırıma uğraması, varlıkların dondurulması gibi önerilerde bulunuluyor” bilgisini paylaşıyor.
Bu yaptırımların Birleşmiş Milletler (BM) tarafından takip edilmesi isteniyor. Sonrasında BM düzeyinde raporlar sunulmaya başlanıyor ve Taliban ile El Kaide’nin içe içe geçtiğinin altı çiziliyor.
ABD’nin silahları terör örgütünün eline geçerse ne olacak?
Bu kısa notların ardından asıl sorumuza geri dönüyoruz. ABD’nin bu silahları yanına almaması, imha etmemesi ya da giderken kullanılamaz hale getirmemesi gelecek yıllarda uluslararası hukuk açısından suç teşkil edebilir mi?
Terörist eylemleri önlenmesi ve cezalandırılması için tüm ülkelerin iş birliği yapmasının bir uluslararası zorunluluk olduğu bilgisiyle anlatmaya başlıyor Prof. Dr. Selami Kuran ve devam ediyor:
“Öte yandan bir devletin başka devlet toprağında terör eylemi yapması ya da yapılması konusunda cesaretlendirmesi de üzerinde durulması gereken bir durum. Mesela bu noktada, binlerce silahın ve sofistike askeri sistemlerin Taliban’a bırakılması ‘cesaretlendirici’ olarak yorumlanabilir mi? Bu üzerine düşünülmesi gereken bir süreç…
ABD tabii ki kendini savunmak için 'Zamanım çok kısıtlıydı, askerlerimi zor kurtardım ve planlı bir tahliye süreci işletemedim' deyip ‘mücbir sebep’ üzerinden kendini temize çıkarmak isteyecektir.
Taliban’ın ABD silahlarıyla bir terör saldırısı düzenlenir ya da bu silahların başka terör örgütlerinin eline geçtikten sonra farklı coğrafyalarda terör faaliyetlerine imza atılırsa ne olacak?
Bir kere şunun altını çizelim; ABD istihbaratının da askeri tarafının da bunları öngörmemesi imkansız. ABD bunu görmek zorundaydı. Şimdi ‘zorunda kaldım’ deyip aradan sıyrılmak istese de bu durum uluslararası hukuk açısından bir anlam taşımaz.
Uluslararası hukuk önünde her ülkenin ‘özen yükümlülüğü’ dediğimiz bir durumu var. Yani siz konu ne olursa olsun uluslararası hukuka uygun bir şekilde tasarrufta bulunmak zorundasınız. Bu silahların kimin eline geçeceği, oradan kimlere transfer olabileceği, nerelerde kullanılabileceği gibi soruların yanıtları bu kadar riskli iken, siz bunları görmezden gelip silahları olduğu gibi bırakıp gidemezsiniz.
Mevcut durumda Afganistan’da kamu otoritesinin nasıl kurulacağı ve ne kadar süreceği bile belli değil. Terörün beslenebileceği bir ortam var. Ağır silahların terör örgütünün eline geçemeyeceği bir ortamı oluşturup o şekilde ülkeden çıkması gerekirdi. Ancak bunu yapmadı.
Tüm bu gerçeklere rağmen silahlar ve mühimmatlar konusunda gereğini yapmayan ABD, ‘özen yükümlülüğü’ ilkesini ihmal etmiştir. Bu nedenle de gelecek yıllarda buradaki silahlarla terör saldırıları düzenlenirse işler Washington yönetimi için pek de iyi gitmeyebilir…”