İngiltere'nin köklü gazetelerinden The Guardian, Avrupa'nın sığınmacılara karşı tavrını ve alınan önlemleri eleştiren bir yazı yayımladı.
Avrupa'yı 'ahlaki pusulasını kaybetmiş bir kıta' olarak tanımlayan gazetede, "Düzensiz göçe karşı giderek artan acımasız yaklaşım, 1951 mülteci sözleşmesinin ruhuna ihanet ediyor" ifadeleri kullanıldı.
Bu yıl şimdiye kadar, bine yakın göçmenin Akdeniz'i geçmeye çalışırken öldüğünü ve bu rakamın 2020'nin aynı dönemindeki ölüm oranının dört katından fazla olduğunu hatırlatan gazete, göçmenlerin zulüm strajetisiyle caydırılmaya çalışıldığını söyledi.
"Trump döneminin duvarını hatırlatıyor"
The Guardian Yunanistan'ın göçmen politikasını da ağır bir dille eleştirdi.
"Çok sayıda insan umutsuz bir arafta, aşırı kalabalık kamplarda mahsur kaldı. Geçen yılın eylül ayında Midilli'deki Moria kampında çıkan yıkıcı yangından sonra, Avrupa Komisyonu sınır koruma ve insani kaygıları dengeleme gereğini vurgulayarak yeni bir “göç ve sığınma anlaşması” yayınladı.
Ancak AB üye ülkeleri arasında krizi ortadan kaldırabilecek yeniden yerleşim kotaları ve süreçleri konusunda hala bir anlaşma yok.
Göçmenleri uzaklaştırmak için Yunanistan ile Türkiye sınırına sağır edici ses topları konuşlandırıldı ve geçiş noktalarını engellemek için Trump dönemini hatırlatan çelik duvar inşa edildi. Bir sonraki görev, Taliban'dan kaçan binlerce Afgan'ı engellemek olabilir."
Geri göndermeler 1951 sözleşmesine aykırı
Mültecilerin sığınma başvurularının dinlenmeden sınır dışı edildiklerine dair Yunanistan'dan ve başka yerlerden çok sayıda açıklama geldiğini hatırlatan gazete, bu tür geri göndermelerin BM'nin 1951 sözleşmesine aykırı olduğunu söyledi.
"Kuzey Avrupa'da, Danimarka'nın Sosyal Demokrat hükümeti, sığınmacıların binlerce kilometre uzağa yerleştirilmelerini ve taleplerin üçüncü bir ülkede işleme koyulmasını sağlayan bir yasa çıkardı.
Danimarka başbakanı Mette Frederiksen, Danimarka'da daha fazla sığınma başvurusu yapılmaması gerektiğini söyledi. Hükümet, yüzlerce mülteciyi Suriye'ye zorla geri göndermeye çalışıyor.
Avrupa, acımasız ve etik olmayan bir şekilde, kaba kuvvet ve caydırıcılığa dayalı zalim bir “kale” stratejisine düşüyor. Fakat mülteciler AB nüfusunun sadece yüzde 0.6’sına denk geliyor. Etkili bir liderlik ve ülkeler arasındaki birlik ruhuyla bu karmaşık soruna insani bir yaklaşım sunmak mümkün."