Tunuslu uzmanlar, Cumhurbaşkanı Kays Said'in Libya'da çözüm için "Afganistan'dakine benzer biçimde aşiretlerin bir araya gelerek Anayasa taslağı oluşturması" teklifini değerlendirdi.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Fransa ziyareti sırasında yaptığı açıklamalarda, Libya hükümetinin meşruiyetine işaret etmiş ancak bunun geçici bir durum olduğunu ileri sürerek, "Afganistan'dakine benzer biçimde aşiretlerin bir araya gelerek Anayasa taslağı oluşturması" önerisinde bulunmuştu.
Said'in Libya'da tepkiyle karşılanan bu önerisini yorumlayan Tunuslu uzmanlar, Libya krizinde aşiretlere güvenilmesinin süreci çözüme taşımadığını belirtti.
"Libya'da aşiretler doğru ve güvenilir şekilde temsil edilmiyor"
Tunus Cumhurbaşkanlığına bağlı Eski Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Tarık el-Kahlavi, "Aşiretlerin, Libya krizine çözüm olarak konuşulması, bu ülkedeki durumun ve toplumsal yapının yanlış anlaşıldığını gösteriyor." dedi.
Aşiretlerin Libya'da önemli bir yeri ve büyük bir rolü olduğunu ancak ülkede kentsel merkezlerin de bulunduğunu kaydeden Kahlavi, "Trablus, Misrata ve diğer kentler aşiretlere indirgenemez. Libya'nın toplum yapısı aşiretlere indirgenemez. Libya, aşiretlere indirgenemeyecek şekilde karmaşık bir toplum yapısına sahip." ifadelerini kullandı.
Kahlavi ayrıca ülkedeki aşiretlerin temsili konusunda yaşanan sıkıntılara dikkati çekerek, "Libya'da aşiretler, açık, doğru ve güvenilir şekilde temsil edilmiyor." diye konuştu.
Libya'da 42 yıl süren Muammer Kaddafi döneminden miras kalan aşiretlerdeki muhaliflere yönelik tutuma işaret eden Kahlavi, dolaysıyla halihazırda aşiretleri temsil edenlere güvenilmediğini dile getirdi.
Kahlavi, Tunus Cumhurbaşkanı Said'in Libyalı aşiretleri temsil ettiklerini söylenen bazı kişilerle bir araya geldiğini ancak sonrasında bu konuda bazı şüphelerin ortaya çıktığını belirtti.
Tunus'un ve Cumhurbaşkanı'nın Libya konusundaki tutumu değişmedi
"Tunus Cumhurbaşkanı Said'in, Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Libya hükümetini destekleyen tutumu değişmedi." diyen Kahlavi, Said'in sadece "geçici meşruiyet" ifadesini kullandığını aktardı.
Kahlavi, şu anda Libya'da bir Anayasa ve açık bir otorite olmadığını, Serrac hükümetinin dayandığı Suheyrat Anlaşması'nın da geçici olduğunu ifade etti.
Bu noktaya işaret edilmesinin tepkiyle karşılandığını ve bu ifadelerin uygun diplomatik üslubu yansıtmadığının düşünüldüğünü kaydeden Kahlavi, bunun da doğru olduğunu söyledi.
Ancak Kahlavi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, Said üzerindeki açık baskısına rağmen Tunus'un Libya'daki mevcut meşru yönetimin yanında olduğunun altını çizdi.
Macron'un bir tarafa karşı diğer tarafın yanında saf tuttuğunu belirten Kahlavi, Fransa'nın Libya'da sadece Türkiye'nin varlığına yoğunlaşan tavrının Paris'in açıkça Hafter ve müttefiklerinin yanında yer aldığını gösterdiğini dile getirdi.
Libya'nın doğusundaki aşiretler istemeden Hafter'e teslim oldu
Tunuslu eski diplomat ve Libya uzmanı Beşir el-Cuveyni, Libya'nın tarihsel olarak cumhuriyet geçmişi olduğunu söyledi.
Cuveyni, Arap dünyasında kurulan ilk cumhuriyetin, 1918'de Süleyman el-Baruni başkanlığında, aralarında Tunusluların da olduğu Trablus Cumhuriyeti olduğunu hatırlattı.
Libya'da 1969'dan bu yana yaşanan anlaşmazlıklar ve sosyal yapıdaki değişimlerin, ülkede aşiretlerin yer edinmesine ve genel kabul görmesine yol açtığını belirten Cuveyni, ancak bu durumun genellenemeyeceğini, Libya'da hem aşiretlerin hem de kentlilerin olduğunu vurguladı.
Cuveyni, şunları kaydetti:
"Libya'da aşiretler sahada var olabilir, bu istenebilir, kimse de bu konuya karşı çıkmaz. Ancak aşiretlerin yetkin makam olması meselesi, sonu bilinmez olduğu için açılmaması gereken bir kapıdır."
Aşiretlerin pratikte bir şey yapamadığını söyleyen Cuveyni, Libya'nın doğusundaki aşiretlerin istemeden de olsa kendilerini Halife Hafter'e teslim etmelerinin bunun en açık delili olduğunu dile getirdi.
Libya'nın doğu bölgelerindeki aşiretlerin istemeyerek işlerini tek bir adama Hafter'e teslim ettiğini söyleyen Cuveyni, darbeci generalin bölgede istediğini yaptığını ifade etti.
"Tunus, sivil devletin yanında"
Cuveyni, "Tunus'un önünde iki seçenek bulunuyor. Ya Trablus Cumhuriyeti'nin ilan edildiği topraklarda yeniden kurulacak sivil bir devlet ya da askeri bir yönetim." dedi.
Libya'da demokratik sürecin işletilmesi ve bu konuda sabırlı olunmasının, işlerini "istemeyerek" başkasına teslim eden aşiretlere güvenmekten çok daha doğru olacağını dile getiren Cuveyni, "Tunus yönetimi ve halkı, yanında batısındaki komşusu Cezayir gibi sivil ve demokratik bir devlet istiyor. Tunus, Libya konusundaki resmi tutumu, hükümet tarafından temsil edilen meşruiyetin yanında yer alıyor." diye konuştu.
Tunuslu uzman, ülkesinin tutumunun ve eylemlerinin bu yönde olduğunu; ifadelerin bazen farklı boyutlarda ele alınabileceğini yahut yanlış değerlendirilebileceğini söyledi.
Cuveyni, bu bağlamda Arap Birliği'nin "Libya krizi ve Etiyopya'nın inşa ettiği Hedasi Barajı" konularını görüşmek üzere 23 Haziran Salı günü telekonferans yoluyla dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleştirdiği olağanüstü toplantıya işaret etti.
Tunus'un toplantının karar metninde yer alan ve Mısır'ın duyurduğu Libya'ya ilişkin "Kahire Bildirgesi" isimli girişimi destekleyen 8. maddeye çekince koyduğunu hatırlatan Cuveyni, "Bu çekince, Libya hükümetini destekleme konusunda net bir tutumdu. İşte bu, Tunus'un dış politikasını ve eğilimini yansıtıyor." dedi.
Tunus-Libya ilişkisinin ne 2011 "Arap Baharı" ne Kaddafi'nin iktidara geldiği 1969 ne de Tunus'un Fransa işgalinden kurtulduğu 1956 yılında başladığını belirten Cuveyni, iki ülke arasındaki ilişkilerin İtalyanların 1911'de Libya'yı işgal etmesi ya da Fransa'nın 1881'de Tunus'u işgalinden de önceye uzanan köklü bir geçmişi olduğunu vurguladı.
Cuveyni son olarak Tunus ile Libya arasında eskiden beri devam eden önemli ve stratejik ilişkiler bulunduğunu sözlerine ekledi.