Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in, 25 Temmuz’dan itibaren aldığı istisnai kararların ardından yeni hükümeti kurma görevini bir kadına vererek ilke imza atması, Arap coğrafyasında ve hatta dünyada dikkat çekici bir gelişme olarak kayıtlara geçti.
Jeoloji mühendisi olan Necla Buden, akademisyenlik alanında çalışmalar yürütmenin yanı sıra Yüksek Eğitim Bakanlığı bünyesinde Dünya Bankası tarafından yürütülen projeleri de yönetiyordu.
Bir kadının böylesi önemli bir göreve getirilmesi, bir taraftan büyük bir övgüyle karşılanırken, Buden’in daha önce herhangi bir üst düzey kamu görevini yürütmemiş olması, onun ülkedeki ciddi ekonomik krizle baş edebilme kapasitesinin de sorgulanmasına neden oldu.
25 Temmuz'da Meclis'in çalışmalarını dondurması ve başbakanı azletmesinden sonra 22 Eylül'de yetkilerini genişleten yeni kararnameler yayımlayan Said, hükümeti de yönlendireceğini açıklamıştı.
Tüm bu gerçekler, Buden’in tam yetkili bir başbakan olmayacağı ve Kays Said’in Buden’i başbakanlığa getirerek üzerindeki baskıyı azaltmak istediği iddialarını da beraberinde getirdi.
Peki uzmanlar bu konuda ne diyor? Sakarya Üniversitesi (SAU) Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hatice Rümeysa Dursun konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Kays Said, hükümet kurma görevini Necla Buden Ramazan’a yani bir kadına vererek ülke tarihinde bir ilke imza attı. Said’in bu tercihinin arkasındaki sebepler nedir sizce? Batı’ya karşı elini güçlendirmek için son kozlarını oynamak mı yoksa Tunus siyasetine yeni bir soluk getirmek mi istiyor?
Bilindiği gibi Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said 'ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü koşulları' gerekçe göstererek Meclisin tüm yetkilerini dondurmuş, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya almış Başbakan Hişam el-Meşişi’yi görevden alarak kendi atayacağı bir başbakanla yola devam edeceğini belirtmişti.
Said, kendisine yönelik eleştirilerin önünü kesmeyi hedefliyor
Şimdi Necla Buden’i Başbakan olarak atayarak Said "anayasal darbe", "diktatörlüğe geri dönüş" ya da "otoriter yönetim" olarak nitelendirilebilecek bu dönemde hem ulusal ve hem de uluslararası alanda kendisine ve aldığı kararlara yönelik eleştirilerin önünü kesmeyi hedefliyor.
Esasen, kendisini kadın hakları savunucusu olarak öne çıkaran Said, tüm güçleri kendi elinde topladığı ve otoriterliğin yolunu açtığı 25 Temmuz’dan bu yana her fırsatta bu yeni dönemin bir diktatörlük anlamına gelmediği vurgusunu yapıyordu. Özellikle kendisini destekleyenleri işaret ederek aslında meşru bir sürecin işlediği mesajını ulusal ve uluslararası çevrelere göstermeye çalışıyordu.
Necla Buden Tunus açısından ilk kadın başbakan olduğu için Said’in bu hamleyle kendi elini güçlendirdiği söylenebilir. Buden’in görevlendirilmesi ile ilgili "Bu, Tunus için bir şereftir, Tunuslu kadınlara verilen değeri gösterir” ifadelerini kullanarak Said’in “insan haklarına bağlı bir kişilik" olduğu mesajını vermektedir. Ülke içinde de özellikle Necla Buden Ramazan’a yönelik sempatiden yararlanarak otoriter yönetime geçiş için zaman ve fırsat elde etmeye çalıştığı söylenebilir.
Hükümet kurma görevini üstlenen Necla Buden, akademisyen kökenli. Dünya Bankası’nın Eğitim Bakanlığındaki projeleri dışında üst düzey bir kamu görevinde bulunmadı. Başbakan görevinde başarılı olma ihtimali nedir?
Necla Buden Tunus tarihinin ilk kadın başbakanı. Jeoloji mühendisi ve yükseköğrenim reformu alanında çalışmaları bulunan yetkin bir kişi olarak görünüyor. Bununla birlikte Buden’in böyle üst düzey bir kamu görevini yürütebilecek bir tecrübesi bulunmuyor.
Buden kısıtlı yetkilerle görev yapacak
Ayrıca Buden’in oldukça kısıtlı yetkilerle görev yapacağını dikkate almak gerekir. Esasen Kays Said’in 22 Eylül’de aldığı "olağanüstü tedbirler" Anayasa’nın birçok temel maddesini askıya alıyor. Resmi Gazete’de yayımlanan ve Cumhurbaşkanının yetkilerini genişleten bu yeni kararnamelere göre, Tunus Cumhurbaşkanı'na Bakanlar Kurulunun görüşü alındıktan sonra Cumhurbaşkanlığı kararlarıyla "yasama metinlerini" çıkarma yetkisi verildi. Kararname uyarınca, Bakanlar Kurulu artık Meclise değil Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu olacak. Bunlar, diktatörlüğe giden yolda atılan adımları temsil ediyor.
Cumhurbaşkanı, başbakanı atayacak, kabine üyelerini, hükümetin siyasetini ve kararlarını belirleyecek. Cumhurbaşkanı'na ayrıca her türlü Cumhurbaşkanlığı kararını halk oylamasına sunma yetkisi de verildi. Tüm bu gelişmeler dikkate alındığında, Necla Buden’in güçlü bir başbakan figürü olması zor görünüyor. Başbakan, sembolik bir yer taşımaktan öte bir önem ve işlev görmeyecektir.
Kurulmakta olan hükümetin ana hatlarıyla ilgili bazı bilgiler basına sızmaya başladı. Kadın ve gençlerin çoğunlukta olacağı bir hükümetin beklendiği belirtiliyor. Sizce bu ne anlama geliyor?
Bin Ali’nin ülkeyi terk etmesinden bu yana Tunus ekonomisi istikrar kazanabilmiş değil. COVID-19 salgını zaten kötü olan ekonomik koşulların daha da kötüleşmesine neden olmuştur.
Buden’in ekonomi alanında deneyiminin olmaması ciddi bir eksiklik
Dolayısıyla kurulacak hükümetin gündemindeki en önemli sorun ekonomi olarak görünüyor. Kadın ve gençlerin kurulacak hükümette çoğunlukta olması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte, ülkenin temel sorunlarına çözüm üretmek adına ekonomi alanında yetkin kişilerin hükümette yer alması gerekli görünüyor.
Bu bağlamda, hükümette kadın ve gençlere ağırlık verilerek hükümete yönelik eleştirilerin bertaraf edilmesi amaçlanıyor olabilir. Yine bu çerçevede, Necla Buden’in de ekonomi alanında bir uzmanlığının bulunmaması ciddi bir eksiklik olarak değerlendirilebilir.
Bununla birlikte, Said hükümetin öncelikli görevinin “devletin birçok kurumuna yayılan yolsuzluk ve kaosa son vermek” olduğunu belirterek ekonomik sorunları birinci sırada değerlendirmiyor. Buna karşın devlet bütçesi 2,4 milyar dolar açık veriyor ve bunun giderilmesi adına çok yetkin bir hükümetin kurulması elzem görünüyor.
Said son yaptığı açıklamada yeni hükümette fırsatçılara yer verilmeyeceği ifadesini kullandı. Kimi kastediyor?
Arap Baharı’nın tek başarılı demokratikleşme örneği olarak kabul edilen Tunus’ta 25 Temmuz’da Kays Said, parlamentoyu feshederek otoriterliğe geri dönüş noktasında bir adım attı.
O günden bu yana yaşananlar dikkate alındığında Kays Said’in ekonomik sorunların yol açacağı halk tepkisini önlemek için adım adım otoriter yönetimi pekiştiren kararlara imza attığı gözlemlenmektedir. 22 Eylül’de yayımlanan kararnameler bunu açıkça gösteriyor.
Said, kararlarını eleştiren Nahda Partisi’ni siyasetten dışlamayı hedefliyor
Tunus’ta Said’in kararlarını alkışlayan bir kesim bulunuyor. Diğer taraftan, Said’i sert bir şekilde eleştirdiği ve mevcut durumun Bin Ali dönemine geri dönüş anlamına geldiğini savunduğu için Said’in Nahda Partisi’ni siyasetten dışlamayı hedeflediği anlaşılmaktadır.
Nitekim, Said karşıtı protestolarda Nahda üyelerinin ön saflarda bulunduğu ve Said’in aldığı kararların “meşru” olmadığını vurguladıkları görülmektedir. Said ise ısrarla hak ve özgürlükler noktasında bir geriye gidiş olmadığını belirterek kendisini savunmuştur. Ayrıca Meclisi oyların alınıp satıldığı bir “pazara” benzeterek “ihtiyaçlarınıza cevap veren bir hükümet mi istersiniz, yoksa yağmacı bir hükümet mi?” sorusunu sorarak feshedilen Meclisin ve Nahda’nın etkin rol oynadığı hükümetin meşruiyetini yitirdiğini ima etmektedir.