Çok Bulutlu 2.7ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Dünya
07.10.2016 16:42

'Türkiye önemli bir bölgesel denge ekseni'

Muhenna el-Hubeyl, "Türkiye, önemli bir bölgesel denge ekseni. Türkiye'nin varlığı, Körfez ülkelerinin ulusal güvenliği açısından bölgesel dengeyi güçlendiriyor" dedi.

'Türkiye önemli bir bölgesel denge ekseni'

İslam-Doğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Muhenna el-Hubeyl, "Arap coğrafyasındaki önemli bir bölgesel denge ekseni" olarak nitelendirdiği Türkiye'nin, Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerinin güçlenmesinin tüm bölgenin güvenliğine olumlu katkı sağlayacağını belirtti. Hubeyl, son dönemde bölgede yaşanan gelişmeler ve çıkar çatışmaları ışığında, Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin gelecekte büyük ilerleme kaydedeceğini söyledi.

Merkezi İstanbul'da bulunan İslam-Doğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Hubeyl, Körfez ülkeleri ile Türkiye arasındaki ilişkiler, Türkiye'deki başarısız darbe girişimi, Yemen krizine çözüm bulunması konusunda Ankara'nın oynayabileceği rol gibi gündemdeki önemli konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminin başarısızlığa uğratılması, anayasal meşruiyetin zafer kazanması ve ilk defa ordunun seçilmiş cumhurbaşkanına boyun eğmesinin ardından yaşananların, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 3'üncü miladı" ya da "Yeni Türkiye" şeklinde tanımlanabileceğini belirten Hubeyl, "Körfez ülkeleri, Türkiye'nin gücünü ve kenetlenmiş duruşunu tanıdı, ilişkilerinin boyutunu da verdiği net mesajlarla gösterdi. Başta Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife ile Suudi Arabistan Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Veliaht Prens Muhammed bin Nayif olmak üzere Körfez ülkeleri liderlerinin Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyaretler bunun göstergesidir." dedi.

Türkiye- Suudi Arabistan ilişkileri

Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerine dair Hubeyl, Veliaht Prens Muhammed bin Nayif'in son Türkiye ziyaretinin yeni açılımlara yol açtığını, Bin Nayif'in Ankara ile yapılacak yeni ittifakın etkinleştirilmesine ilişkin çekinceleri ortadan kaldırdığını ifade etti.

Hubeyl ayrıca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyaretten duyduğu memnuniyeti şahsen dile getirmesinin, Körfez ülkeleri dosyası ile Suudi Arabistan-Türkiye iş birliği meselesinin öncelikleri arasında yer aldığının göstergesi olduğunu savundu.

ABD Kongresinde kabul edilen Amerikan bankalarındaki Suudi Arabistan'a ait tüm mal varlığını tehdit eden JASTA yasasının ardından Türkiye'nin sergilediği tavrın Riyad tarafından memnuniyetle karşılandığını ifade eden Hubeyl, söz konusu yasanın, bir sonraki aşamada İran ile Batı arasındaki ilişkilerin lehine, Suudi Arabistan'ı yıpratacak şekilde yansımalara zemin hazırlayabileceğini dile getirdi.

Hubeyl, Türkiye-Körfez ülkeleri arasındaki ilişkiler hakkında ise şunları söyledi:

"Çıkarları açısından bakıldığında Türkiye ile Körfez ülkelerini bir araya getirecek pek çok ortak nokta bulunuyor. Bunlar arasında, stratejik çıkarlar ve Batıyla ilgili ortak endişelerin yanı sıra özellikle İran dosyası, Rus ekseni ile Tahran arasındaki koalisyon ve bu koalisyonun Suriye halkı aleyhindeki terörist saldırıları yer alıyor. Buna ek olarak, dost ve Müslüman ülke Türkiye ile Körfez ülkeleri tek ümmet ilkesiyle birbirine bağlanıyor. Türkiye İran'ın aksine kendi çıkarları için milliyetçi ve mezhepsel meseleleri kullanmıyor."

Körfez ülkelerinin, İran ve onun yayılmacı mezhepsel projeleri karşısında bölgesel denge ekseninin eksikliğini hissettiğini vurgulayan Hubeyl, "Türkiye, bu durumda önemli bir bölgesel denge ekseni. Türkiye'nin varlığı, Körfez ülkelerinin ulusal güvenliği açısından bölgesel dengeyi güçlendiriyor." diye konuştu.

Hubeyl, Arap ülkelerinden doğuda yer alanların Moskova projesinden üretilen savaş planları ve büyük akımlarla tehdit altında bulunduğunu, durumun Batı'da da aynı olduğunu belirterek, "Türkler, Arapların müttefiki. Körfez ülkeleri ve Türkiye arasındaki ilişkilerin, karşılıklı güven ile siyasi ve ekonomik dengeler üzerine tesis edilmesi yanlış değildir." ifadelerini kullandı.

Yemen krizine çözüm bulunması

Yemen'de yaşanan gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Hubeyl bu ülkedeki çatışmaların bir çıkmaza girdiğini belirtti.

Hubeyl, Türkiye'nin krizin çözümünde önemli rol oynayacağına dikkati çekerek şunları söyledi:

"Yemen'deki kriz, tüm taraflar için üzüntü verici. Yemen toplumunda kimsenin katledilmesini istemiyoruz. Türkiye, sahip olduğu bilgi ve tecrübeyle, Yemen'deki kriz kapsamında Körfez ülkelerine destek olabilir. Ankara'nın desteklediği, Umman yönetiminin de ortak olabileceği bir anlaşmayla Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin hükümeti ve Sana'daki meşruiyetini destekleyen bir siyasi uzlaşı yapılabilir."

Husilerin üzerinde halihazırda baskı yapan bir gücün olmadığını ifade eden Hubeyl, Türklerin, Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap ekseniyle koordinasyon içinde İran'a yönelik baskı, uzlaşı ya da korkutmaya dönük bir politika izleyerek Yemen krizinde bir çözüme ulaşabileceğini savundu.

Körfez ülkelerindeki büyük ölçekli silah anlaşmalarına da değinen ve "Günümüzde Türkiye, istifade edilebilir yükselen bir silah pazarına sahip" diyen Hubeyl, Körfez ülkelerinin bu durumu dikkate alması halinde "tüm yumurtalarını bir sepete koymak" zorunda kalmayacağını dile getirdi.

Türkiye'ye yönelik karalama kampanyasına devam eden ve demokrasi kurallarını tanımayan Batı ekseninde Türkiye aleyhinde saldırgan, düşmanca ve faydacı bir tutum olduğunu dile getiren Hubeyl, "Bu, Batı'nın Körfez ülkeleri ve Türkiye'yi de hedef alan düşünce tarzının göstergesi. Türkiye'nin doğudaki Müslümanlarla daha fazla kucaklaşması gerekiyor." diye konuştu.

Hubeyl, Türkiye ve Körfez ülkeleri arasındaki en büyük engelin, genelde Arap özelde ise Körfez ülkelerinde mevcut olan "Türkiye ile ilişki kurmama" yönelimi olduğunu söyledi.

Söz konusu engeli Hubeyl, şu şekilde açıkladı:

"İran'la ilişkilerin normalleşmesi kabul edilebilir ancak Türkiye'yle kabul edilemez. İsrail'le ilişkiler normalleşebilir ama Türkiye ile olamaz. Arap ülkelerinin bu eğilimi Körfez ülkelerini de etkiliyor. Körfez de söz konusu düşünce biçimini sahip olduğu medya gücü aracılığıyla deklare ediyor. Temennimiz, Arap ülkelerinin bu söylemlerinden tamamen vazgeçmesi."

İran - Türkiye ilişkileri

Türkiye ve İran ilişkileri hakkında da konuşan Hubeyl, ilişkileri devam etmesine rağmen iki ülke arasında ciddi bir rekabetin de olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik Fırat Kalkanı Harekatı'na İran'ın karşı olması bu durumun bir göstergesi. İki ülke arasındaki ilişkide tam manasıyla bir güven yok bilakis korku ve kaygı hakim. İran gazetelerinde, Türkiye aleyhinde kampanyalar hala yayımlanmaya devam ediyor." dedi.

Fırat Kalkanı Harekatı'yla ilgiliyse Hubeyl, Türkiye'nin bu hamlesinin, Rus projesini ve bununla birlikte ABD-İran eksenindeki uzlaşıyı bozduğunu, bunun da devrime karşı netlik kazanan uluslararası komplodan sonra gerçekleştiği görüşünü dile getirdi.

Hubeyl, Katar ile Suudi Arabistan'ın Özgür Suriye Ordusu'na (ÖSO) verdiği desteğe, Türkiye'nin sınırında stratejik güvenliğin sağlanmasının önemine dikkati çekerek, Suriye halkının da artık terörist ve zalim rejimden kurtulması gerektiğini belirtti.

Türkiye yönetiminin en önemli görevinin, Suriye'deki ılımlı gruplar ile ÖSO'ya yönelik desteğini çekmemesi olduğunu belirten Hubeyl, bunun aktif bir proje olması gerektiğini, söz konusu durumun hem Türkiye hem de Suriye halkının menfaatine olduğunu vurguladı. AA

Sıradaki Haber
Arap toplumlarındaki 'dayanışma ruhunun' çöküşü
Yükleniyor lütfen bekleyiniz