Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 24 Şubat'ta Ukrayna'ya saldırı için düğmeye bastı. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ise eli silah tutan herkesi cepheye çağırdı. Rus güçleri, Ukraynalıların hiç beklemediği büyük direnişi ile karşılaştı. Moskova'nın "operasyonun ikinci kısmına geçildiği" açıklamasının ardından, Rus saldırıları Ukrayna'nın doğusunda yoğunlaştı.
Tüm dünyada Rusya'ya karşı tepkiler yükseldi. Pek çok uluslararası şirket Rusya'dan çekilme kararı aldı. Ambargolar ardı ardına geldi. Peki, Orta Doğu'daki hükümetler ve liderler, Rusya'nın 21 Şubat'ta ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerini tanıma kararından hemen ardından Ukrayna’nın tam ölçekli işgaline kadar giden ve devam eden süreç hakkında nasıl bir yol izledi?
Dr. Eyüp Ersoy, Orta Doğu ülkelerinin Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına nasıl tepki verdiğini TRT Haber’e anlattı.
“Rusya silahlı kuvvetlerinin Ukrayna topraklarını işgal etmesi ile başlayan krize Orta Doğu ülkelerinin tepkisini, diplomatik tarafsızlık şeklinde özetleyebiliriz. Örneğin, Orta Doğu ülkeleri, Rusya’ya karşı ABD ve AB öncülüğünde başlatılan uluslararası yaptırım sürecine katılmaktan imtina ettiler. Ukrayna ve Rusya ile aralarındaki ilişkilerde, bu iki ülke arasında bir denge siyaseti izlemeyi tercih ettiler. Bununla beraber, bölge ülkelerinin krize yönelik diplomatik tavrında bir farklılaşma da göze çarpmakta. Bu farklılaşmayı, Orta Doğu ülkelerinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) Ukrayna Krizi’ne dair yapılan ve Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı kınayan oylamalardaki tercihlerinde gözlemleyebiliriz. Oylamalar, 2 Mart, 27 Mart ve 7 Nisan tarihlerinde gerçekleşmişti. İran ilk iki oylamada çekimser kaldı ve son oylamada hayır oyu verdi. Suudi Arabistan, ilk iki oylamada evet oyu verdi, son oylamada ise çekimser kaldı. İsrail ise, her üç oylamada da evet oyu kullandı.”
“Riyad yönetimi ABD ile diplomatik pazarlık gücünü de artırdı”
Orta Doğu devletlerinin diplomatik tarafsızlık yaklaşımları ortak olsa da, ülkeleri bu ortak tavra sevk eden etkenlerin ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini söyleyen Eyüp Ersoy, Orta Doğu ülkelerinin Ukrayna Krizi’ne yönelik yaklaşımlarını her ülkenin kendi dinamikleri bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
“Devam eden kriz, bölgedeki bir kısım devletler için ciddi meydan okumaları beraberinde getirirken, başka bir kısım devletler için de yeni fırsatlar ortaya çıkarmış görünüyor. Bir örnek vermek gerekirse, Suudi Arabistan yönetimi açısından, Ukrayna Krizi’nin de etkisiyle küresel piyasalarda petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi, olumsuz bir gelişme olarak değerlendirilmiyor. Bu durum, Suudi Arabistan’ın petrol üretimini artırması yönünde telkin ve beklentileri olan ABD yönetimine karşı, Riyad yönetiminin diplomatik pazarlık gücünü de artıran bir etken. Ayrıca, Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar sonucunda, Rusya’nın küresel petrol piyasasındaki payının azalması, Suudi Arabistan’ın payının artabileceği anlamında geliyor.”
Orta Doğu ülkelerinin izledikleri siyaseti şekillendiren sebepler
Orta Doğu ülkelerinin Ukrayna topraklarının işgaline karşı izledikleri siyaseti şekillendiren ve sınırlandıran sebepleri Eyüp Ersoy, stratejik ve ekonomik sebepler olarak sıralıyor.
Stratejik sebepler arasında, bölgedeki birçok ülkenin Rusya ile geliştirdiği veya geliştirmek istediği savunma sanayi iş birliği var. 2016-2020 yılları arasında, Rusya’da en fazla savunma sistemleri ithal eden ülkelerin başında, Hindistan ve Çin’in ardından, Cezayir geliyor.
“Cezayir bu dönemde Rusya’da 4.2 milyar $ değerinde savunma sanayi ithalatı gerçekleştirdi. Benzer şekilde, 2000 yılından bu yana Mısır’ın Rusya’dan yaptığı silah ithalatı 4.8 milyar $’ı buluyor. Bölgedeki birçok ülke, savunma sanayileri adına bu önemli ve alternatif pazarı kaybetmek istemiyorlar.”
Bir başka stratejik sebebi “Rusya’nın Suriye’deki askeri mevcudiyeti” olarak tanımlayan Ersoy, İran ve İsrail için, Rusya ile iyi ilişkiler takip etmek, bu ülke ile aralarında Suriye’de tesis edilmiş karşılıklı mutabakatın sürdürülmesi noktasında önem arz ettiğini vurguluyor.
“Rusya bölge-dışı alternatif bir stratejik ortak olarak öne çıkarıyor.”
Bir diğer stratejik sebep bölge jeopolitiğini ilgilendiriyor. Orta Doğu’daki çok sayıda yönetim, ABD’nin bölgeden stratejik anlamda çekiliyor olduğu algısına sahip.
"ABD yönetimi, bölgedeki birçok ülke ile halihazırda diplomatik sorunlar yaşıyor. Bu durum, Orta Doğu’daki ülkelerin en azından bir kısmı için, Rusya’yı bölge-dışı alternatif bir stratejik ortak olarak öne çıkarıyor.”
“El Dabea nükleer santral projesi Kahire yönetiminin diplomatik tavrını şekillendiriyor”
Orta Doğu ülkelerinin Ukrayna topraklarının işgaline karşı izledikleri siyaseti şekillendiren ve sınırlandıran ekonomik sebeplerden de bahseden Ersoy, Rusya ile tesis edilen veya edilmek istenen enerji iş birliğine işaret ediyor.
“Enerji iş birliğinin bir boyutunu, bölge ülkelerinde İran ve Mısır’ın halihazırda aktif olarak sürdürdüğü nükleer enerji iş birliği teşkil ediyor. Mısır’ın ilk ve tek nükleer santral projesi olan El Dabea projesi, bir Rusya devlet şirketi olan Rosatom tarafından yürütülüyor. Mısır ve Rusya arasında Aralık 2017 tarihinde imzalanan bir anlaşma ile resmiyet kazanan projenin toplam maliyeti 30 milyar $ olarak öngörülüyor. Mısır’ın Rusya ile yaşayabileceği diplomatik sorunların, El Dabea nükleer santral projesinde ciddi aksamalara neden olabilme ihtimali, Kahire yönetiminin diplomatik tavırlarını şekillendiren etkenlerden birisi.”
Bir diğer ekonomik sebep, Rusya ve Ukrayna’nın bölgedeki Mısır, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fas gibi çok sayıda ülkenin hububat ve bitkisel yağ ithalatının başlıca kaynaklarından olması.
Gıda tedarik zincirlerindeki aksamaların yanında, gıda fiyatlarındaki artış da bölge ülkelerinin Ukrayna Krizi’ne yaklaşımlarını etkiliyor.
Ukrayna krizinin Orta Doğu bölgesi için sonuçları
Krizin ne kadar süreceğinin krizin bölgedeki stratejik sonuçlarını şekillendiren bir parametre olacağına değinen Dr. Eyüp Ersoy, uzun süren bir krizin halihazırda bu krizin olumsuz sonuçları ile karşı karşıya kalan ülkelerin sorun ve sıkıntılarını artıracağını vurguluyor.
"Yaşanan kriz neticesinde Rusya’nın ne ölçüde zayıflayacağının da krizin bölgedeki stratejik sonuçlarını şekillendirecek. Burada şu noktayı hususen vurgulamak isterim: devletler zayıfladıkları takdirde, yalnızca hasım ve rakiplerine karşı değil, dost ve ortaklarına karşı da zayıflarlar. İster Rusya’yı hasım veya rakip, isterse de dost ve ortak telakki etsin, Orta Doğu ülkeleri için, kendi başlattığı bu krizden Rusya’nın zayıflayarak çıkması, Rusya ile ilişkilerinde bu ülkelere daha fazla diplomatik ağırlık kazandıracaktır.”