Mısır, Arap dünyasının en fazla nüfusa sahip olan ülkesi, Afrika kıtasının ise ikinci ülkesi. Nüfusunun yüzde 96’sı ülkenin önemli varlığı olan Nil Nehri'nin kıyılarında yaşıyor.
Öyle ki, ülkenin kuzeyinde yer alan Nil Deltası dünyanın en kalabalık bölgelerinden bir tanesi. Bu bölgede kilometrekareye düşen kişi sayısı bin 540. Mısır’ın tarım alanlarının neredeyse tamamı bu bölgede yer alıyor.
Coğrafi konumu ve köklü geçmişiyle Mısır, geçmişinde olduğu gibi bugün de dünyadaki önemini koruyor. Şimdi gelin birlikte Mısır’ı biraz tanıyalım.
Mısır tarihi
Yaklaşık 7 bin yıllık tarihi ile Mısır, onlarca farklı devlet ve kavim tarafından yönetildi.
Ülke yaklaşık 3 bin yıl devam eden, 31 hanedana ve onların da alt kollarına ayrılan uzun bir Firavunlar Dönemi yaşadı.
Firavunlar Dönemi’nin son yüzyıllarında yönetim zayıfladı ve uzun süren bir gerileme dönemi başladı. M.Ö. 5. yüzyılda Persler tarafından işgal edilen Mısır, M.Ö. 332’de Pers İmparatorluğu’nu yıkan Büyük İskender tarafından ele geçirildi.
İskender’in ölümü üzerine yönetim, yardımcısı Ptolemaios Soter’e geçti, onun kurduğu Ptolemaios Hanedanı döneminde Mısır ve Yunan kültürünün sentezlendiği yeni bir kültür ortaya çıktı. Bu dönemde devletin sınırları Güney Suriye, Ege adaları, Libya ve Anadolu’ya kadar genişlemişse de Mısır M.Ö. 195 yılında Selevkoslar’ın, M.Ö. 30 yılında Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına girdi.
Hz. Osman’ın hilafeti döneminde 640-642 yıllarında kademeli olarak İslam topraklarına katılan Mısır, bu tarihten itibaren yüzlerce yıl İslam devletlerinin hâkimiyeti altında varlığını sürdürdü. Bu kapsamda Osmanlı hakimiyetine kadar geçen dönem içerisinde Mısır, Emevîler, Abbasîler, Tolunoğulları, Akşitler, Fatımîler, Eyyubîler ve Memlükler tarafından idare edildi.
1517 yılında gerçekleşen Ridaniye Savaşı’nın ardından Yavuz Sultan Selim döneminde Mısır, Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altına girerken, aynı zamanda hilafet makamı da Osmanlı Devleti’ne geçti. Osmanlı Devleti, fiili olarak 3, diplomatik olarak ise 4 asır Mısır’ı Vali-Beylerbeyi atayarak yönetti.
1798-1801 yılları arasında Napolyon Bonapart yönetimindeki Fransa’nın üç yıl süren işgali Osmanlı-İngiliz iş birliği ile bertaraf edilmişse de daha sonra etkinliğini arttıran Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, burada bağımsız bir yapılanma geliştirdi.
1832 ve 1839 yıllarında yapılan savaşlarda Osmanlı Devleti’ni mağlup ederek, Mısır ve Sudan’da kendi soyundan gelenlerce devam eden ve Hidiv olarak adlandırılan bir hanedanlık kurmayı başardı. 1953 yılına kadar Mısır’ın yönetiminde söz sahibi olan bu hanedanlığın başındaki kişiler önce valilik makamı sebebiyle paşa, İsmail Paşa (1863-1879) döneminde 1866’dan itibaren Hidiv, Hüseyin Kamil Paşa (1914-1917) döneminde Sultan ve Birinci Fuad (1917-1936) döneminde 1922’den itibaren de kral unvanını kullandı.
18. yüzyıla gelindiğinde ise İngilizlerin önemli ticari yollara ev sahipliği yapan Mısır’a ilgisi arttı ver fiilî olarak 1882’de Mısır, İngilizler tarafından işgal edildi. İngiltere, 1882 yılında başlayan fiilî işgalini, ilerleyen yıllarda Sudan bölgesiyle de birleştirerek Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine resmî himayeye dönüştürdü.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin ardından Mısır’ın durumu ile ilgili süreç giderek içinden çıkılmaz bir hal aldı, bunun üzerine İngiltere Şubat 1922’de Mısır’ın bağımsızlığını ilan etti. Ancak İngilizlerin ülkedeki varlığı bitmedi. Bağımsızlık ilanının hemen ardından ülkede monarşiye geçilirken yine Kavala Hanedanı’ndan Ahmed Fuad geniş yetkilerle donatılarak kral ilan edildi.
Yakın siyasi tarih
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İngilizlerle yaşanan gerginlik ülkeyi büyük bir kaosa sürükledi. Nihayetinde 23 Temmuz 1952’de General Muhammed Necib’in liderliğindeki miliyetçi eğilimli bir grup subay, Kral Faruk'a darbe yaparak tahttan indirdi.
Hür Subaylar adı verilen askerler, Faruk yerine çocuk yaştaki oğlu Suad’ı tahta oturttular. 1953 yılında ise cumhuriyet ilan ettiler. Muhammed Necip, ilk Mısır Cumhurbaşkanı oldu.
Hür Subaylar'dan biri olan ve karizmasıyla öne çıkan Albay Cemal Abdülnasır, 1956'da Mısır Cumhurbaşkanı oldu. Nasır, Pan-Arabizm’in güçlü isimlerinden biriydi. 1958 yılında Mısır ile Suriye’nin birleşerek tek devlet haline geldikleri 'Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin de mimarıydı.
Bu birlik, 1961'de dağıldı.
Mısır'ın yakın tarihini etkileyen en önemli olaylardan biri de İsrail ile yaşanan savaşlar oluşturuyor. İsrail'in kuruluşunu ilan ettiği 1948'deki savaşta büyük bir hezimet yaşayan Arap orduları içerisinde en büyük kayıplardan birini Mısır verdi.
Cemal Abdülnasır döneminde İsrail ile ilk kriz Süveyş Kanalı'nın millileştirilmesi üzerine başladı ancak bu kriz Sovyetler Birliği'nin girişimleriyle büyük bir savaşa dönüşmeden durduruldu.
Abdülnasır döneminin ikinci büyük savaşı ise 1967 yılında gerçekleşti. İsrail ordusu ani hava ve kara saldırıları ile Suriye, Ürdün ve Mısır topraklarına girdi.
İsrail ile giriştiği savaştan ağır mağlubiyetle çıkan Mısır, 1973 yılında Suriye ile ittifak oluşturarak İsrail’e ani bir saldırı düzenledi.
Ekim veya Yom Kippur olarak anılan bu savaşı hiçbir taraf kazanamadı. Fakat Mısır için bu savaş psikolojik bir zaferdi.
Mısır’da Cemal Abdünnasır (1956-1970) ile başlayan süreç, daha sonra Enver Sedat (1970-1981) ve Hüsnü Mübarek (1981-2011) dönemlerinde de benzer şekilde devam etti.
Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin Mısır’a ulaşmasıyla başlayan gösteriler Hüsnü Mübarek’in devrilmesiyle sonuçlandı.
Ülke ekonomisi
Tekstil ve hazır giyim en önemli sektörlerden. Diğer gelişmiş sanayi dalları çelik, çimento, kimyasallar, ilaç sanayi ve hafif tüketim ürünleri. Turizm, doğal gaz, Süveyş Kanalı geliri ve beraberinde Körfez ülkelerindeki yenilenme çalışmaları nedeniyle inşaat sektöründeki canlanma ekonominin lokomotifi durumunda.
Mısır’ın en önemli ticari ortağı ise ABD. Mısır, Amerikan buğdayının en büyük alıcısı ve diğer tarım ürünlerinin, makine ve ekipmanın önemli ithalatçı. Mısır’daki yatırımcı ülkelerin başında ABD ve İngiltere geliyor. İşsizlik ve nüfus çokluğu, birçok gelişme yolundaki ülkede olduğu gibi, Mısır’ın da en büyük sorunları arasında yer alıyor.
Özel sektörün yeterli yeni iş alanları yaratamaması, artan iş gücünün devlette istihdamını beraberinde getiriyor. Her yıl yaklaşık 500 bin kişi iş gücüne katılıyor. Bu iş gücünün ise büyük bir bölümü devlet tarafından istihdam edilmeye çalışılıyor.
Yoksul halkın sorunlarının hafifletilmesi amacıyla devlet benzin, ilaç, ekmek, yemeklik yağ gibi temel ürünlerde bütçeden ciddi sübvansiyon yapılıyor. Bu nedenle, bütçe açığı ve iç borçlar da giderek büyüyor.
Öte yandan Akdeniz’i Hint Okyanusu’yla birleştiren Süveyş Kanalı, Mısır hükümeti için önemli bir gelir kaynağı.
En büyük kriz: Hedasi Barajı
Hedasi Barajı krizi, Etiyopya, Mısır ile Sudan arasında karşılıklı suçlamalar ve uzlaşı olmadan 10 yıldır sürüyor.
Baraj, Mavi Nil suları üzerine Sudan-Etiyopya sınırına yakın bölgede inşa ediliyor.
Elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 90'ını hidroelektrik santrallerinden sağlayan Etiyopya, Afrika'nın en büyüğü olacak Hedasi Barajı ile enerji açığını kapatmayı ve komşu ülkelere elektrik satmayı amaçlıyor.
Baraj Mısır ve Sudan'ın aleyhine mi?
Bittiğinde Afrika’nın en büyük barajı olacak Rönesans Barajı, Etiyopya tarafından Mavi Nil üzerinde inşa ediliyor.
Etiyopya’nın Sudan sınırına yaklaşık 20 ila 40 kilometre mesafede bulunan Rönesans Barajı tamamlandığında büyük bir alan su altında kalacağı için bölgeden 30 bin kişi tahliye edilecek.
Etiyopya’nın Rönesans Barajı’ndan 5 ya da 6 bin megavat elektrik üretmesi bekleniyor. Barajdan yararlanan sadece Etiyopya olmuyor. Sudan da barajın yapılmasından faydalanıyor. Zira baraj, zaman zaman su baskınlarına uğrayan Sudan’daki tarım arazilerini de kurtarmış olacak.
Ancak Rönesans Barajı, Sudan ve Mısır’da endişe kaynağı. İki ülke, barajın yapılmasının akabinde yaklaşık 25 milyar metreküp su kaybına uğruyor.
Mısır’ın inşa ettiği barajlarda su seviyesinin düşmesi ile elektrik üretiminin yüzde 20 ile yüzde 40 arasında azalması bekleniyor. Baraj havzasının dolmasının yıllar alacak olması, Mavi Nil’in suyunun ulaştığı Mısır ve Sudan’ın su payının ciddi oranda düşmesi anlamına geliyor.
Nil Nehri: Mısır, Nil’in bir armağanıdır
Afrika’nın doğusunda yer alan Nil Nehri 6 bin 650 kilometre uzunluğa sahip ve bölge ülkelerinde yapılan tarım, balıkçılık ve turizm için hayati önem taşıyor.
Nil Nehri 2 ana koldan oluşuyor. Birincisi, platolardaki göllerden (Victoria Gölü) beslenen Beyaz Nil, ikincisi ise Etiyopya’daki Tana Gölü ile Burundi’deki göllerden beslenen Mavi Nil.
Nil havzasında 11 ülke var. Burundi, Ruanda, Tanzanya, Kenya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Uganda, Etiyopya ve Eritre, kaynak ülkeler olarak kabul edilirken, Mısır ve Sudan 6 bin 650 kilometrelik Nil Nehri'nin döküldüğü ülkeler statüsünü taşıyor.
Ancak “Afrika nehirlerinin babası” olarak kabul edilen Nil Nehri’nin Mısır için taşıdığı anlam diğer ülkelerden biraz daha farklı. Dünyanın en uzun nehri olan Nil, Mısır’ın kuzeyinde 240 kilometre genişlik, 160 kilometre uzunluğunda bir delta oluşturuyor.
Nil Deltası'nda yoğun bir insan nüfusu var. Burada yaklaşık 40 milyon insanın yaşadığı tahmin ediliyor. Nil’i tanrı kabul eden ve ona tapan firavunlar “Mısır, Nil’in bir armağanıdır” derlermiş.