Asya'nın en geniş yüzölçümüne sahip ülkesi olan Suudi Arabistan Krallığı’nın kuzeybatısında Ürdün, kuzey ve kuzeydoğusunda Irak, doğusunda Kuveyt, Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, güneydoğusunda Umman, güneyinde Yemen, doğusunda Basra Körfezi ve batısında Kızıldeniz bulunuyor.
Her yıl milyonlarca Müslüman’ın hac ibadetini yerine getirmek işçin ziyaret ettiği Mekke ve Medine, Suudi Arabistan sınırları içerisinde yer alıyor.
Mekke'deki Mescid-i Haram ve Medine'deki Mescid-i Nebevi, Kudüs'teki Mescid-i Aksa ile birlikte İslam'ın kutsal üç mekânını teşkil ediyor. Çöl iklimine sahip ülke, uzun yıllar göçebe kabilelere ev sahipliği yaptı. Yerleşik hayatın olmadığı yarımadada uzun yıllar merkezi yönetim de kurulamadı.
İslamiyet’in yayılmaya başlamasıyla birlikte 7’inci yüzyılda Emeviler, 8’inci yüzyılda ise Abbasiler dönemi başladı. Ancak 13’üncü yüzyılda Moğollar tarafından yıkıldı.
Mekke ve Medine’yi içerisine alan ve Hicaz olarak bilinen bölge, daha sonra Mısır’da hüküm süren Memlükler’in kontrolüne geçti. Bölgede Osmanlı Devleti hâkimiyeti ise, 16’ıncı yüzyılda başladı.
18’inci yüzyılda Vahhabilik olarak bilinen dini hareketin kabileler arasında yayılması ise, bugüne kadar gelen bir hikâyeyi başlatıyordu. Kısa bir süre sonra bölgenin önemli ailelerinden El-Suud ailesi de Vahhabiliği benimsedi. Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ve birçok alanda uğraştığı sorunlar, Suud ailesinin kontrol alanlarını genişletmesine olanak sağladı. 19’uncu yüzyılda, Reşidilere karşı alınan galibiyetlerin ardından Suudi ailesi, ülkeyi birleştirme hedefine doğru ilerlemeye başladı.
İbn Suud olarak bilinen Abdülaziz Bin Abdulrahman El Suud, 1921'de Necd Kralı ünvanını aldı. 1924'te Hicaz Kralı ilan edilen İbn Suud, 1932 yılında kontrolü altındaki toprakları Suudi Arabistan Krallığı adı altında birleştirdi ve ülkenin başına geçti.
Siyasi Durum
23 Eylül 1932’de Kral Abdulaziz tarafından ilan edilen Suudi Arabistan Krallığı, Suud hanedanı tarafından yönetiliyor. Ülkeyi yönetecek kral, kurucu kral Abdulaziz’in oğlu ve torunları arasından seçiliyor.
Suudi Arabistan’ı 1953 yılına kadar Kral Abdülaziz, 1953–1964 yıllarında Kral Suud, 1964–1975 yıllarında Kral Faysal, 1975–1982 yıllarında Kral Halid, 1982–2005 yıllarında Kral Fahd, Temmuz 2005-2015 arasında Kral Abdullah yönetti. 2015 yılından itibaren Kral Selman ülkeyi yönetiyor.
Bütün üst düzey atamaların kraliyet tarafından yapıldığı ülkede, 13 büyük kentin yönetimi kraliyet tarafından atanan emirler tarafından yürütülüyor. Kraliyet tarafından atanan bakanların oluşturduğu Bakanlar Kurulu haftalık toplantılarını kral başkanlığında yapıyor.
Ayrıca ülkede Şura Meclisi adında bir meclis bulunuyor. Bu meclis, görüştüğü konuları kararlara bağlayarak krala sunuyor. Kraliyet tarafından kabul edilen kararlar uygulamaya konuyor.
Suudi Arabistan'da Kral, kurucu Kral Abdülaziz'in oğulları arasından seçiliyordu. Krallık, kardeşlerin tamamı ölene kadar en büyük kardeşe geçtiğinden Suudi Arabistan yaşlı krallar tarafından idare ediliyordu. Ancak Selman bin Abdülaziz'in oğlu Muhammed bin Selman'ı (MBS) 2017'de Veliaht Prens olarak atamasının ardından, ülkede tartışmalar başladı.
Ülkede krallığın 3’üncü nesle geçmesi bekleniyor.
Ekonomi
Kamu gelirlerinin %85-90’ı, ihracat gelirlerinin ise %90’ı petrol sektöründen elde ediliyor. Ancak ülkede milli geliri çeşitlendirme ve petrol dışı kaynaklardan sağlamaya yönelik çalışmalar yapılıyor.
Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın açıkladığı 2030 vizyonu da tam bunu hedefliyor. Yeni vizyona göre, 2030’da ülkenin milli gelirinin petrolden bağımsız olarak sağlanması hedefleniyor. Bu kapsamda milli üretimin arttırılması, yerel sanayinin güçlendirilmesi, savunma sanayide yüzde 2 olan yerel üretimin yüzde 50’nin üzerine çıkarılması gibi iddialı hedefler yer alıyor.
Doğal kaynaklara bağımlılığı azaltma hedefleri doğrultusunda “Kral Abdullah Şehri” isimli yeni bir şehir oluşturma planı uygulanmaya başlandı. 30 milyar dolar harcanarak oluşturulacak bu şehrin bir sanayi şehri olması planlanıyor.
Suudi Arabistan dünyada en fazla kanıtlanmış petrol rezervlerine sahip ülke konumunda, petrol rezervleri tahmini olarak 266 milyar varil olup, dünya petrollerinin %20’sine sahip. Suudi Arabistan’daki petrol üretim tesisleri Doğu Bölgesi’nde yoğunlaşıyor.
Öte yandan kanıtlanmış doğal gaz rezervlerinde de artış görülüyor. Ülkede 7.87 trilyon m³ doğal gaz rezervi olduğu tahmin ediliyor. Bu miktar tüm dünya toplam gaz rezervinin %4,2’sini teşkil etmekle birlikte, İran ve Katar’daki rezervlerden daha düşük.
Suudi Arabistan hükümetinin ekonomiyle ilgili öncelikli hedefi, tabii kaynaklara ve yabancı emeğe bağımlılığı azaltarak geleceğe daha fazla güvenle bakabilmek. Bunun için yerli sanayinin gelişmesi teşvik edilirken yabancı işçi çalıştırılması üzerine sınırlamalar getirildi. Suudi Arabistan’da yerlilere yabancı işçi getirme ve kefil oldukları bu yabancılardan kefalet bedeli alma izni verildi.
Nüfus ve İstihdam
Yaklaşık 35 milyonlu bir nüfusa sahip ülkede, nüfusun %84’ü şehirlerde yaşıyor. Nüfusunun yaklaşık %33’ü yabancılardan oluşuyor. Nüfusun %72’si 15-64 yaş grubunda. %25’i ise 15 yaş altında. Bu da Suudi Arabistan’ın nispeten genç bir nüfusa sahip olduğunu gösteriyor.
Dünya Bankası’nın 2020 verilerine göre, ülkede işsizlik oranı yüzde 8,2. Özel sektörün daha düşük ücretle yabancı işçileri çalıştırmak istemesi, devlet tarafından her aileye geçinmeye yetecek doğrudan gelir sağlanması gibi nedenlerden dolayı teknik işler yabancılar tarafından yapılıyor.
Dolayısı ile her yıl Suudi vatandaşları arasında işsizlik oranları yükseliyor. Göçmen işgücü ise, özel sektör çalışanlarının yaklaşık %90’ını, toplam işgücünün ise yaklaşık %80’ini oluşturuyor. Göçmen işçilerin çoğu erkek olmakla birlikte, temizlikçi ya da öğretmen olarak çalışan kadınlar da bulunuyor. Bu göçmen işçiler, işverenlerine bir “sponsorluk sistemi” ile bağlı olduğundan kendi kendine iş aramaları ve işverenlerinin izni olmadan iş değiştirmeleri mümkün olmuyor.
Son yıllarda uygulanmaya başlanan işgücünde “Suudileştirme” politikası nedeniyle yerli ve yabancı şirketlere, sektöre ve şirketin büyüklüğüne göre değişen oranlarda Suudi personel çalıştırma zorunluluğu getirildi. Ancak, özellikle teknik düzeyde (sağlık ve inşaat gibi birtakım sektörlerde) kalifiye Suudi işçilerin istihdamı zor olduğundan belirlenen kotalarda zaman zaman düzenlemelere gidiliyor.