Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) abluka kararının Katarlı vatandaşların hak ihlaline uğramasına sebebiyet verdiği sonucuna vardı.
Merkezi Hollanda'nın başkenti Lahey'de bulunan UAD, BAE'nin, "Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme"yi ihlal ettiği gerekçesiyle Katar'ı haklı buldu.
Mahkeme, BAE'nin bazı önlemler alması ve bundan sonra iki tarafın ortalığı gerecek hareketlerden kaçınmaları gerektiğini karara bağladı.
UAD, yaşanan kaybın BAE tarafından telafi edilmesini ve bağlayıcı olan mahkeme tarafından belirlenen bazı önlemler alması gerektiğini kaydetti.
UAD, BAE'nin abluka kararından etkilenen ailelerin birleşiminin tekrar sağlanması, Katarlı öğrencilere eğitimlerini tamamlama imkanı verilerek, bu öğrencilerin eğitimlerini başka bir ülkede devam ettirme isteği durumunda tüm eğitim kayıtlarının tahsis edilmesi ve Katar vatandaşlarının BAE'deki tüm mahkeme ve yargı organlarına erişimlerinin sağlaması gerektiğini belirtti.
Mahkeme, Katar'ın BAE'ye görüşme önerisinde bulunarak bu zamana kadar elinden geleni yaptığını, BAE'nin ise buna yaklaşmadığını kaydetti.
Katar’ın BAE'ye karşı UAD'de dava açması
UAD, Haziran ayında Katar'ın, BAE aleyhine açtığı davanın gerekçesinin "ayrımcılık ve Katar halkına yönelik insan hakları ihlalleri" olduğunu bildirmişti.
UAD açıklamasında, Katar'ın, "Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme"nin BAE tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle divana başvurduğu belirtilmişti.
Açıklamada ayrıca, Doha yönetiminin Katarlıların BAE'den sınır dışı edildiğini, ülkeye alınmadığını ve hava sahası ile limanların Katar vatandaşlarına kapatıldığını iddia ederek, BAE'yi ayrımcılıkla suçladığı ifade edilmişti.
Şikayetlerin arasında BAE'deki "Al Jazeera" televizyonunun ofislerinin kapatılması, Katar halkının düşünce özgürlüğünün kısıtlanması ve nefrete teşvik konularının da yer aldığı kaydedilmişti.
Körfez krizi
Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır yönetimlerinin, 5 Haziran 2017'de Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kesmeleri ve ekonomik abluka uygulamaları Körfez bölgesinde krize yol açmıştı.
Katar, BAE'ye karşı 21 Aralık 2017'nin ardından 3 Ocak, 14 ve 25 Şubat ile 4 Mart tarihlerinde hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Birleşmiş Milletler'e (BM) başvuruda bulunmuştu. Doha yönetimi, Bahreyn'i de iki kez hava sahası ihlali yaptığı gerekçesiyle BM'ye şikayet etmişti.
Buna karşın BAE de Katar'ın 5 yolcu uçağını taciz ettiğini ileri sürmüştü.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin ablukası nasıl başladı?
Körfez ülkeleri arasında benzeri görülmemiş krize yol açan gelişmeler, 23 Mayıs 2017 gecesi geç saatlerde Katar resmi haber ajansı QNA'da Katar Emiri Şeyh Temim Al Sani’ye atfen ABD karşıtı ve İran’ı destekler açıklamaların yayınlanmasının ardından başladı.
Doha, bunun siber saldırı sonucu ajansın sistemine sızan bilgisayar korsanlarının işi olduğunu ve Emir Şeyh Temim'in böyle bir açıklama yapmadığını duyurdu. Ancak BAE, Suudi Arabistan ve Mısır medyası konuyla ilgili Katar'ı eleştiren çizgide yayınlarını yoğunlaştırarak devam ettirdi.
Takvimler 5 Haziran'ı gösterdiğinde Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Bahreyn, sabah saatlerinde Doha ile diplomatik ilişkilerini sonlandırdığını, hava sahalarını Katar'a kapattıklarını açıkladı. Katar'ın dış dünyaya açılan tek kara kapısının da Riyad tarafından kapatılmasıyla Körfez'in tarihteki en büyük diplomatik krizi başladı.
Katar'ı "terör gruplarını desteklediği" suçlamasıyla diplomatik ablukaya alan Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE, 14 gün içinde vatandaşlarının Katar'ı terk etmelerini, Katarlıların da aynı şekilde ülkelerinden ayrılmalarını talep etti.
Doha'nın Arap Baharı sonrasında elde ettiği yumuşak güçten rahatsız olan ya da abluka uygulayan ülkelerin "çek defteri diplomasisi"nden faydalanan Maldivler, uluslararası toplumca tanınmayan darbeci general Halife Hafter destekçisi Libya'daki Tobruk hükümeti ve Yemen de Katar'a yönelik abluka kararına destek olarak Doha ile diplomatik ilişkilerini kestiklerini açıkladı.
Trump'tan ablukaya destek
Bu arada ABD Başkanı Donald Trump da abluka uygulayan ülkelerin söz konusu girişiminden haberdar olduğunu sosyal medya paylaşımlarıyla dünyaya duyurdu. Trump, Katar'ı teröre destek vermekle suçlayan açıklamalar yaparken, söz konusu abluka kararını desteklediğini ifade etti.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ise ABD ordusunun Katar'ın ev sahipliğindeki Ortadoğu'daki en büyük merkez komutanlığı El-Udeyd Hava Üssü'nden yürüttüğü Afganistan, Irak ve Suriye'deki operasyonlarında herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını açıkladı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da abluka uygulayan ülkelere, itidal ve Katar ile uzlaşma çağrısı yaptı.
Ankara, Katar için devrede
Katar'a uygulanan ambargo Doha'yı "stratejik ortak" kabul eden Ankara'yı da harekete geçirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ramazan ayında kardeş Müslüman bir ülkeye abluka kararını "doğru bulmadıklarını" ifade ederken, birçok liderle telefon diplomasisi yürüttü.
Öte yandan, günlük gıda tüketiminin yüzde 75'inden fazlasını kara yolu ile Suudi Arabistan'dan temin eden Katar'ın yardımına Türkiye ve İran'dan kalkan kargo uçakları yetişti. Krizin başlaması ile marketlere akın eden Katarlılar, raflarda Türk ürünlerini buldu.
Lojistik desteğin yanı sıra Katar'da bulunan askeri üsteki varlığını artırma kararını hızlandıran Türkiye, ambargodan birkaç gün sonra Katar'daki asker sayısını 600'e kadar çıkaran kararı mecliste kabul etti.
Abluka uygulayan ülkelerin talepleri
Körfez krizine taraf dört ülkenin Doha'ya ilettiği 13 maddelik talep listesi arasında, "Katar merkezli El-Cezire'nin kapatılması, Katar'ın abluka uygulayan ülkelere tazminat ödemesi, Doha'nın Türk askeri üssünü kapatması" gibi maddeler yer aldı.
Doha, abluka uygulayan ülkelerin taleplerini reddettiklerini açıklayarak, söz konusu taleplerin egemenlik haklarına yönelik olduğunu savundu.
Kriz devam ediyor
Katar krizine ara buluculuk için girişimde bulunan Kuveyt ve Umman gibi bölgesel ülkelerin yanı sıra ABD ve Avrupa Birliği gibi uluslararası aktörlerin girişimleri de karşılıksız kaldı.
Bunun yanı sıra ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye gibi çeşitli ülkelerden yaptığı savunma harcamalarını son sekiz ayda 25 milyar doların üzerine çıkartan Katar, stratejik ortaklıklarını derinleştirerek caydırıcılık gücünü artırma girişimlerinde bulundu.
Öte yandan ekonomik anlamda, iç tüketimi karşılamak için abluka uygulayan komşu ülkelere bağımlı halde bulunan Katar, gıda üretiminde attığı adımların yanı sıra, Umman, Türkiye, İran ve Pakistan gibi ülkelerle ticaretini artırarak ambargoya karşı koydu.
Bununla birlikte Suudi Arabistan'da Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın, Katar'ın büyük aşiretlerinden El-Murra aşiretinin Suudi Arabistan'da yaşayan kolunun yaşlı isimlerinden birini gizli kamera kaydında konuşturması ve bu görüntülerin "sızdırılmış" biçimde paylaşılması Katar'da tepkiye yol açtı.
Körfez içinde hâlâ önemini koruyan kabile, aşiret dinamiklerinin söz konusu diplomatik krizde kullanılmasına tepki göstererek aşiretlerin Katar içinde Al Sani ailesine desteğini yineledi.
Abluka ile haksızlığa uğradıklarını düşünen Katarlılar arasında da Emir Şeyh Temim bin Hamed Al Sani'ye destek görünür biçimde arttı.
Katar'da Şeyh Temim'in fotoğrafları, arabaların, dükkânların camlarını süslerken, yurt dışı ziyaretleri öncesi geniş katılımlı uğurlama görüntüleri de benzer şekilde Katar'da ablukaya karşı yükselen "seferberlik" ruhunun işaretleri olarak görülüyor.
"Körfez savaşından bu yana en büyük kriz"
Katar krizinde bir yıl geride kalırken, uzmanlar krizin "Körfez savaşına benzer biçimde" uzun yıllar boyunca Körfez içi dinamikleri etkileyebileceği yorumunu yapıyor.
Körfez bölgesi uzmanı Kristian Coates Ulrichsen, "Körfez Uluslararası Forumu" isimli platformda yayınlanan makalesinde şu değerlendirmelere yer verdi:
"(Katar'a abluka uygulayan) Dört ülkenin sürpriz stratejisi Katar hükümetine şok uygulayarak taleplerini dayatma amacı taşıyordu. Ancak, bir yıl geride kaldı ve Katar'ın beklenenden daha dirençli çıkması ile bu yaklaşım boşa çıktı. Katar'ı bölgesel ve uluslararası olarak yalnızlaştırmaktansa, kriz Körfez'deki çatlakları uçurumlara dönüştürerek, kuşaklar boyu siyasi ve sosyal dokuya zarar verecek istenmeyen sonuçlar riski ortaya çıkardı. Irak'ın 1990'da Kuveyt'i işgalinde olduğu gibi Katar'ın ablukaya alınması da Körfez'in bölgesel ve uluslararası siyasetinde yıllar boyunca yankılanacak çağ kapatan bir olay."
Kaynak: AA