Merkezi Fransa'nın başkenti Paris'te bulunan IFJ'nin Genel Sekreter Yardımcısı Tim Dawson, İsrail'in Gazze'de 7 Ekim'den bu yana aralarında gazetecilerin de bulunduğu sivilleri hedef almasını değerlendirdi.
Dawson, İsrail'in aralıksız saldırıları sonucu Gazze'nin "hayalet şehre" döndüğünü, halkın tüm temel insani şartlardan uzak şekilde hayatta kalmaya çalıştığını belirterek, hemen her gün İsrail saldırılarına hedef olan medya çalışanlarının da bu acıların en büyük kurbanlarından olduğunu söyledi.
Gazze'de öldürülen gazeteci sayısının "korkunç ve yürek parçalayıcı" olduğunu dile getiren Dawson, "Gazze'de ölü sayısı 20 bine ulaştı. Yerel kaynaklara göre bölgede hayatını kaybeden gazeteci sayısı 103. IFJ'nin hesabına göre ise 63 veya belki daha fazla. Bölgedeki gazetecilerin yüzde 7-8'i hayatını kaybetti. Bazı gazetecilerin neredeyse tüm aile üyeleri öldü. Bu rakamlar bölgedeki gazeteci sayısına oranlandığında neredeyse eşi benzeri olmayan bir durum." ifadesini kullandı.
Dawson, İsrail'in, gazetecileri kasıtlı olarak hedef almadığı yönündeki söylemlerinin, bölgedeki gazetecilerce yalanladığına dikkati çekerek, "Konuştuğum Gazzeli gazeteciler, açıkça hedef alındıklarına inanıyor. Gazeteci ölümlerindeki yüksek oran dikkate alındığında, gerçekten hedef alındıklarını düşünmemek zor." diye konuştu.
"İsrail Gazze'den haber alınmasını engellemek için her şeyi yapıyor"
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de pek çok savaş suçu işlediğini vurgulayan Dawson, şöyle devam etti:
"Gazze'de herkesin durumunun vahim olduğu çok açık. Yiyecek, su, yakıt ve barınma imkanı son derece kısıtlı. Bazıları birkaç kez olmak üzere neredeyse herkes yerinden edildi. Uluslararası hukuka göre, silahlı kuvvetlerin gazetecileri sivil olarak görüp güvenliklerini sağlaması gerekir. Gazetecileri kasıtlı olarak hedef almak ise açıkça savaş suçudur. İsrail hükümetine bu eylemlerinin amacının, stratejisinin ve gazetecilerin neden hedef alındığının sorulması gerekiyor."
Dawson, Gazze'de enerji ve iletişim kesintilerinin bölgeden haber akışının kesilmesi için yapıldığına vurgu yaparak, şu ifadeleri kullandı:
"İsrail ve Mısır'ın yabancı gazetecilerin Gazze'ye girişine izin vermeyerek haber akışını engellemeye çalıştığından eminiz. Bölgede sürekli iletişim kesintileri yaşanıyor. Bu süreçte çok sayıda Filistinli gazeteci öldürüldü. Gazzeli gazeteciler, çok az yiyecek ve suyla, yakıt olmadan ve çoğunlukla çadırlarda kalarak haber yapmakta olağanüstü çaba ve kararlılık gösteriyor. İsrail, Gazze'den haber alınmasını engellemek ve iletişimi kesmek için her şeyi yapıyor."
İsrail'in gazetecileri hedef almasının kamuoyunun haber alma hakkının engellenmesi kapsamında da suç sayıldığını kaydeden Dawson, şunları söyledi:
"Gazetecilerin öldürülmesi elbette basın özgürlüğünü ve haber alma hakkını direkt olarak etkiliyor. Gazze'deki gazetecilerin güvenliğinin sağlanması ve görevlerini yapabilmeleri yönündeki her türlü çabayı destekliyoruz. IFJ, Filistin Gazeteciler Sendikası ile bölgeden haber akışının kesilmemesi için çalışıyor. Çabalarımızın Gazzeli gazetecilerin hayatını kurtardığını biliyoruz. Gazetecilerin görevlerinin başında kalabilmesi için herkesi mücadeleye çağırıyoruz."
"UCM'yi, Filistinli meslektaşlarımızın öldürülmesine ilişkin soruşturmayı hızlandırmaya çağırıyorum"
Dawson, IFJ'nin işgal altındaki Batı Şeria'da 2022'de İsrail ordusu tarafından öldürülen ABD vatandaşı Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile ile ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) başvuruda bulunduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"Bir gazeteci olarak UCM'yi, Filistinli meslektaşlarımızın öldürülmesine ilişkin soruşturmayı hızlandırmaya çağırıyorum. Gazze'de çok sayıda gazetecinin öldürülmesiyle ilgili de daha geniş kapsamlı soruşturmaların başlatılmasını umuyorum. UCM Başsavcısı Karim Khan, geçen günlerde Batı Şeria'daydı ve Filistinli Gazeteciler Sendikasına, Şirin Ebu Akile soruşturmasının takip edildiği güvencesini verdi. Bu gelişmenin de bugün Gazze'de yaşananları aydınlatacağına inanıyorum."
Dawson, UCM nezdinde yürütülen soruşturmanın hukuka duyulan güvenin tesisinde önemli bir eşik olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu olayların arasında suçlulardan hesap sormak, cezai soruşturma ve kovuşturmaların doğru şekilde yürütülmesi için gerekli delilleri toplamak ne kadar mümkün bilmiyorum ancak Filistin halkının genel anlamda uluslararası hukuka güven duymasının kritik önem taşıdığını düşünüyorum. Biz davamızı haklı çıkaracak ve destekleyecek delilleri de sunacağız. Bu çabanın son 7 haftada birçok gazetecinin öldürülmesini değerlendirmek için de örnek teşkil etmesini umuyorum."
Gazze Şeridi'ndeki hükümet, dün İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye saldırılarında öldürülen gazeteci sayısının 103'e yükseldiğini açıklamıştı.
İsrail'in 11 Ekim'deki saldırılarında AA'nın Gazze'deki foto muhabiri Ali Cadallah'ın evi de bombaların hedefi olmuştu. Saldırıda Cadallah'ın babası ve kardeşleri de dahil ailesinden en az 8 kişi ölmüştü.
İsrail'in 5 Kasım'daki saldırılarında AA kameramanı Muhammed el-Alul, 4 çocuğunu ve 3 kardeşini kaybetmişti.
AA'nın abluka altındaki Gazze Şeridi'nde serbest habercisi olarak görev yapan kameramanı Muntasır es-Savvaf, 1 Aralık'ta İsrail hava saldırısında yaşamını yitirmişti.