Avusturya'nın başkenti Viyana, Dijital Çağda Medya Okuryazarlığı ve Türkçe Çalıştayı'na ev sahipliği yapıyor.
4'ncüsü düzenlenen çalıştay, RTÜK ve Yunus Emre Enstitüsü'nün iş birliğinde gerçekleştiriliyor.
Toplantılarda, dijital çağın medya okuryazarlığının nasıl olması gerektiği tartışılıyor. Türkçe'nin yaygınlaştırılması ve doğru kullanımı da ele alınıyor.
"Medya okuryazarlığının önemi çok daha arttı"
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, çalıştayda yaptığı konuşmada, yeni iletişim teknolojilerinin medya ile ilişki kurma yaşını bebeklik dönemine kadar indirdiğini belirterek, artık konuşamayacak kadar küçük çocukların dokunmatik ekranlarla muhatap olduğunu ifade etti.
Şahin, medyanın insanları psikolojik yönden etkileyerek onları farklı yanlış davranışlara sürükleyebildiğine yönelik yaklaşımlar göz önüne alındığında, medya okuryazarlığının öneminin çok daha arttığını vurguladı.
"Medya okuryazarlığı" yerine "Dijital medya okuryazarlığı"
Medyanın psiko-sosyal etkileri nedeniyle bilinçli bir medya okuryazarı olmanın kaçınılmaz olduğunun altını çizen Şahin, "Artık kavramı dijital medya okuryazarlığı olarak genişletiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızla iş birliği halinde müfredatta yer alan medya okuryazarlığı dersinin içeriğini dijital okuryazarlığı kapsayacak şekilde güncelliyoruz." dedi.
Şahin, RTÜK olarak, medya okuryazarlığı temelinde özellikle çocuk ve gençleri medyanın zararlı içeriklerinden korumak için farklı çalışmalara imza attıklarını kaydederek, "Dijital çağda insanlığı, özellikle de genç nesli tehdit eden içerikler, söylemler ve nefretçi yaklaşımlarla mücadele etme konusunda çok hassasız." şeklinde konuştu.
Dijital Çağda Medya Okuryazarlığı ve Türkçe Çalıştayı’nın 4'üncüsünün Viyana’da düzenlendiğini, bu sıralı toplantılara çok önem verdiklerini vurgulayan Şahin, şunları söyledi:
"Kimliğimiz olan dilimizi yaygınlaştırmak ve doğru kullanımını sağlamak en temel görevlerimizden biridir. Medyanın dil gelişimindeki büyük rolü düşünüldüğünde yanlış, kötü, yozlaşmış ve yabancılaşmış kullanım örnekleri ile mücadele etmek zorundayız. Dijital ortamlardaki 'medya dili', üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur."
Türk dizilerinin Türkçe öğrenimindeki rolü incelenecek
Şahin, Türk dizileri ve sosyal platformlardaki Türkçe içeriklerin Türkçe öğrenimindeki rolünü incelemek üzere bir ekibin oluşturulduğunu, ilerleyen günlerde bu ekibin ortaya koyacağı somut verilerle bu çalıştayın daha üst bir seviyeye taşınacağını dile getirdi.
Bu iki günlük çalıştayda dijital okumanın nasıl yapılması gerektiğini, medyanın yönlendirmesinin nasıl boşa çıkarılacağı gibi önemli hususların işleneceğini aktaran Şahin, "Hakikati ortaya çıkarmak ve medya okur yazarlığını teşvik etmek için Türkiye ile samimi bağlar oluşturmak, samimi derken, güven oluşturucu, algı ve imaj değil güven oluşturucu bağlar kurmak için bu çalışmalarımızı yapıyoruz." ifadesini kullandı.
"Bu çağda okumayı öğrenmemiz gerekiyor"
YEE Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, bugün insanın insanla bağını anlatan unsurun dijital çağ ve medya olduğunu belirterek, "O halde biz bu çağda okumayı öğrenmemiz gerekiyor ki haksızlık yapmayalım, başkalarının hakkına girmeyelim." dedi.
"Yalan haberler 6 kat daha hızlı yayılıyor"
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Kübra Güran Yiğitbaşı da medyanın gündelik hayattan siyasete, toplumsal gelişmelerden, kültürel yapılara kadar çok geniş bir yelpazede algı ve kanaatleri, kısacası bireylerin olan biteni yorumlamalarını etkilediğini belirtti.
Yiğitbaşı, sosyal medyanın gündelik yaşamda büyük bir yer kapladığını, bu nedenle medya kanalıyla aktarılan mesajların doğru okunmasının önem arz ettiğini vurguladı.
"Aslında görünenin ardında bulunan ve bize gösterilmeyenin farkında olmak, ya da kimi zaman gösterilenin neden o şekilde çerçevelenip sunulduğunun farkına varabilmek, medya okuryazarlığının en temel becerilerindendir." görüşünü paylaşan Yiğitbaşı, "Yapılan araştırmalar yalan haberlerin gerçek haberlerden 6 kat daha hızlı yayıldığını bizlere gösteriyor." diye konuştu.
Yiğitbaşı, sosyal medyada Türkiye’de olmamış bir olayın sanki burada olmuş gibi gösteren ve hızla yayılan paylaşımlara işaret ederek şunları aktardı:
"Kriz zamanlarında, yani medya bilgilendirmesine en çok ihtiyaç olan anlarda ortaya yayılan ve büyük oranda yanlış olan bilgiler, insanların gerçeğe olana erişimini de zorlaştırmaktadır. Belirsizlik yaratan asılsız bilgiler insanlarda korku ve panik yaratarak, toplumsal bir endişeye yol açar."
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının aile ve çocukları siber sorunlardan korumak için yaptığı çalışmaları da aktaran Yiğitbaşı, "Medya okuryazarlığı, eleştirel düşünme ile çok yakından bağlantılıdır ve medya içeriğini seçerek tüketmek, seçici olmak önemli bir beceridir." dedi.
"Dijital Çağda Mutlu Kalabilmek"
Çalıştay kapsamında Prof. Dr. Kemal Sayar da "Dijital Çağda Mutlu Kalabilmek" başlıklı bir sunum yaptı.
Sayar, dijital platformların bireyleri yalnızlığa, karamsarlığa sürüklediğini, çevirim içi platformlarda olumsuza olan ilginin olumluya oranla çok fazla olduğunu bu durumun da bireylerde kaygılara yol açtığını anlattı.
Dijital platformlarla çocuklar arasındaki ilişkinin çok hassas olduğunu belirten Sayar, çocuklara yasak koymak yerine sınırlandırma yapılması gerektiğini, çocuk ve bireylerdeki dijital bağımlılığın ardında yatan nedenlerin bilinmesinin önemli olduğunu dile getirdi.
Sayar, dijital ortama çok muhatap olunduğunu bu nedenle bir tür "dijital perhize" ihtiyaç duyulduğunu, "Hayatı gerçekten yaşamak ve sahici olmak, kısa süreli dijital platformlardan uzak durmak" gerektiği sözlerine ekledi.
Etkinliğe Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ozan Ceyhun, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Leyla Şahin Usta, AK Parti Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.