Yemen’de İran destekli Şii Husilerin 2014’ün eylül ayında başkent Sana'da gerçekleştirdiği darbeden sonra ülke büyük bir savaşa sürüklendi.
İran'ı milli güvenliğine tehlike olarak gören Suudi Arabistan, çoğu Körfez ülkelerinden oluşan askeri bir koalisyon kurdu ve 2015’in mart ayında ülkede büyük güç kaybına uğrayan Cumhurbaşkanı Abdurrabu Mansur Hadi hükümetini Husilere karşı desteklemek için operasyon başlattı.
Ülke 2 taraf arasında bölündü.
Suudi Arabistan’dan sonra koalisyondaki en etkili ikinci güç olan Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE), Yemen’de Hadi hükümetini desteklemekten farklı olarak bir gündemi daha vardı. Abu Dabi, Yemen'deki merkezi hükümetin hiyerarşisi dışında emir komuta ettiği "savaş beylerinin yönetiminde irili ufaklı milis ordularını" silahlandırırken, ülkenin güneyindeki ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyine (GGK) bağlı silahlı grupları da destekledi.
Yemen’den çekilme niyetini birkaç ay önce açıklayan BAE, yerini eğittiği güçlere bırakacağını söylemişti.
Fakat BAE’nin desteklediği bazı güçlerin ayrılıkçı gündemi, Suudi Arabistan destekli Hadi hükümetiyle ters düşmesine neden oldu.
Bir yandan Husilerin elindeki bölgeleri almaya çalışan hükümet, BAE'nin finanse ettiği milislerle ayrı bir savaş yürütmek zorunda kaldı.
Sana'dan çıktıktan sonra güneydeki geçici başkent Aden'e yerleşen Hadi hükümeti, geçen ağustos ayında, sözde müttefiki olan BAE tarafından desteklenen ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyinin gerçekleştirdiği darbe sonucunda oradaki Maaşik Başkanlık Sarayı'ndan da çıkmak zorunda kaldı.
Arası iyice açılan iki taraf, Suudi Arabistan’ın girişimleriyle 5 Kasım 2019'da Riyad Anlaşması’nı imzaladı. Anlaşmazlıklara son vermesi umut edilen anlaşma halen hayata geçirilebilmiş değil.
Karşılıklı suçlamalar
GGK’ya bağlı silahlı milisler, pazar günü anlaşmanın ön gördüğü şekilde Hadi hükümetine bağlı güçlerinin Aden'e girişine izin vermedi.
Geçişine izin verilmeyen bu güçlere eşlik eden Suudi Arabistan kuvvetlerinin ise Aden’e geçişi engelsiz gerçekleşti.
Hükümet nezdinde büyük tepkiye neden olan GGK’nın bu adımı, Riyad Anlaşması’nın uygulanabilirliğiyle ilgili soru işaretlerini akıllara getirdi.
Bir kısmı Suudi Arabistan’dan diğer kısmı ise Yemen’den görevini yürüten hükümetin Dışişleri Bakanı Muhammed Abdullah Hadrami, "GGK’yı Riyad Anlaşması'ndaki yükümlülüklerini yerine getirmemekte ısrarcı tavrından dolayı" uyardı.
Anlaşmanın hükümet güçlerine Aden’e girme hakkını tanıdığını vurgulayan Bakan, GGK’yı anlaşmaya bağlı kalmamakla suçladı.
GGK ise Hadi hükümetine benzer suçlamaları yöneltti. Konsey, hükümetin ne askeri ne de siyasi alanda yükümlülüğünü yerine getirdiğini iddia etti. Aden’e girmek isteyen unsurların terörist statüsünde olduğunu öne sürdü.
Yemen’de Suudi Arabistan ile BAE arasındaki 'çatlak' derinleşiyor mu?
Geçen pazar günü yaşanan gerginlik, BAE’nin Yemen’den çekilme planlarının ortaya çıkmasından sonra ortaya atılan "Riyad ile Abu Dabi arasında çatlak var" şeklindeki spekülasyonları yeniden gündeme taşıdı.
Hadi hükümeti, Riyad Anlaşması'nın garantörü olan Suudi Arabistan’dan, anlaşmanın hayata geçirilmesi için baskı yapmasını talep etti.
Söz konusu güçlerin, Riyad'da varılan anlaşmanın uygulanması amacıyla Ebyen'den yola çıktığını belirtti.
BAE, Yemen'de savaşan birliklerini geri çekti
Aylar önce, Yemen’den çekileceğini duyuran Abu Dabi, birliklerinin tamamının ülkeye geri döndüğünü açıkladı.
BAE'nin Yemen'deki Ortak Operasyon Komutanı Tümgeneral İsa Mezrui, Yemen'deki çatışmalarda toplam 108 askerini kaybettiklerini duyurdu.
Yemen'den dönen askerler için dün düzenlenen törende yaptığı konuşmada Mezrui, ülkesinin "dolaylı" adını verdiği yeni stratejisinin Yemen'de BAE güçlerinin varlığına dayanmadan doğrudan eğitilmiş ve donatılmış bir milli orduyu öngördüğünü söyledi.
Yemen’deki operasyonlar sırasında BAE’nin 15 binden fazla askerinin Yemen’in çeşitli vilayet ve kentlerinde görev yaptığını belirten Mezrui, Hava Kuvvetlerine ait uçakların toplam 500 bin saat uçuş ve 130 binden fazla sorti yaptığını aktardı.
Mezrui, Yemen'de BAE Deniz Kuvvetlerinin ise 3 birlik, 50 deniz taşıtı ve 3 binden fazla askerle hükümete destek verdiğini ve Husilerden kurtarılan bölgelerde 200 binden fazla Yemen askerinin eğitildiğini vurguladı.
Riyad Anlaşması’na giden yol
Yemen'de İran destekli Husiler ile hükümete bağlı güçler arasında yıllardır çatışmalar sürerken, güney bölgelerinde "ayrılık" fikirleri gündeme gelmiş ve "Güney Hareketi" adı altında ayrılıkçı bir hareket oluşmuştu.
Güney Hareketi, yaşanan savaşı ve krizleri gerekçe göstererek 2017'nin mayıs ayında Siyasi Geçiş Konseyi adı altında bir oluşum kurulduğunu duyurmuştu.
BAE'nin desteklediği Güney Geçiş Konseyine bağlı Hizam Emni (Güvenlik kemeri) birlikleri, 10 Ağustos'ta geçici başkent Aden'de, daha sonra da doğusundaki Ebyen ve Şebve vilayetlerinde kontrolü ele almıştı.
Suudi Arabistan'ın girişimi sonucunda, Yemen hükümeti ile BAE destekli ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi arasındaki krizin sona ermesi için 5 Kasım'da Suudi Arabistan'da Riyad Anlaşması imzalanmıştı.
Anlaşma, 30 günde teknokrat bir hükümetin kurulmasını, 24 bakanlıktan 12'sinin güneylilere verilmesini, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi'nin 15 günde Aden'e bir Emniyet Müdürü, 30 günde de Ebyen ile Dali kentlerine birer vali atamasını içeriyordu.
Yemen'deki krizin bilançosu
Ülkede 5 yıldır süren çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirdi. Dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan Yemen'de iç savaş nedeniyle büyüyen insani kriz de korkunç boyutlara ulaştı.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise, ülkede kolera salgınının başladığı 2017'nin nisan ayından bu yana 2 bin 515 kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.
BM, Yemen'de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dramı, "dünyanın en büyük insani felaketi" olarak adlandırıyor.