Rusya, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde çok yakın münasebetlere sahip olduğu Afrika ülkeleriyle, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının akabinde yaşanan irtifa kaybını 2000’li yıllardan itibaren onarmaya çalışıyor.
Bu yüzden, Rusya’nın şu an izlediği siyaseti anlayabilmek için SSCB dönemine bakmak yararlı olabilir.
Afrika ülkeleriyle dostane bağların yakın doğası, karşılıklı fayda sağlayan önemli iş birliği deneyimi, 1960'ların başlarına, SSCB’nin Afrikalıların kendilerini sömürgeci baskıdan kurtulma arzusunu kayıtsız şartsız destek verdiği zamana dayanıyor.
1960 yılında Batılı devletlerin direnişine rağmen SSCB’nin etkisiyle Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen “Sömürge İdaresi Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildiri”, Afrika’da sömürülen ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmaları için uluslararası hukuki bir temel oluşturdu.
SSCB ile bağımsız Afrika ülkeleri arasında karşılıklı yarar sağlayan, çeşitli siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler geliştirildi, Sovyet yardımı ile Afrika ülkelerinde yaklaşık 300 sanayi tesisi, tarım sektöründe 155 tesis, 10 yüksek ve 80 orta seviyede meslek okulu olmak üzere yaklaşık 100 eğitim kurumu inşa edildi.
Bu yıllarda, Afrika, Sovyet sanayi ürünlerinin ihracatı için önemli bir pazar olarak öne çıktı. Ancak, Afrika ülkeleri ile olan güçlü ekonomik ilişkilerin neredeyse tamamı 1990’ların başında SSCB’nin dağılmasıyla birlikte ortadan kayboldu.
SSCB’nin dağılması ile ülkede yaşanan siyasi istikrarsızlık dönemi, Afrika ülkelerinin ekonomik olarak büyüme sürecine girdiği bir döneme denk geldi.. Özellikle Çin, bu dönemde sonraki yıllarda zirveye çıkacak Afrika siyasetinin temellerini attı.
Rusya’nın Putin liderliğinde 2000’li yıllarda Sovyet mirası ilişkileri tesis etmeye çalışması, artan petrol fiyatlarıyla Rus ekonomisinin büyümesi ve G8 içerisinde kendisine yer bulması, Rus-Afrika ilişkilerini belirginleştirdi.
Afrika'nın iştah kabartan ekonomisi
Halihazırda çok sayıda Rus şirketi de gözünü dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden bazılarının bulunduğu Afrika’ya çevirmiş durumda. IMF'ye göre, Afrika’nın en hızlı büyüyen beş ekonomisi, yüzde 7,5’le Etiyopya, yüzde 7,4’le Fildişi Sahili, yüzde 7,2’yle Ruanda, yüzde 7’yle Senegal ve Gana.
Rusya’nın öncelikleri, Afrika’daki hidrokarbon ve diğer ham madde kaynaklarının üretimi, enerji üretimi, jeolojik araştırma ve keşiflerin yanı sıra altyapı projeleri olarak ön plana çıkıyor.
Afrika'daki üretim varlıklarındaki en büyük yatırımları Rus petrol ve doğal gaz şirketleri Gazprom, Rosneft, Lukoil, Tatneft ve Stroytransgaz gerçekleştiriyor. Rusya Devlet Atom Enerjisi Kuruluşu Rosatom’un alt kuruluşları da Botsvana, Namibya ve Tanzanya’da uranyum madenciliği projeleri yürütüyor. Rusal gibi çeşitli Rus madencilik ve demir çelik şirketleri de Gine’de altın, demir ve vanadyum cevheri projelerinde yer alıyorlar.
Lukoil, 2019'da Ekvator Ginesi ve Nijerya'da sondaj hakları için anlaşmalar imzaladı.
Lukoil'in Üst Yöneticisi Vagit Alekperov, Rus haber ajansı TASS’a yaptığı açıklamada, Batı Afrika'nın, Lukoil'in öncelikli yatırım bölgelerinden biri olduğunu vurgulayarak, “Şu anda 4 ülkede faaliyet gösteriyoruz. Faaliyetlerimizi Nijerya ve Kongo'ya da genişletmek istiyoruz. Rus yetkililer bu bölgede Rus şirketlerinin çıkarları için etkin bir lobi yürütüyorlar ve bu da yeni ülkelere girmemizi kolaylaştırıyor" ifadelerini kullandı.
Rusya, nükleer teknoloji yoluyla da Afrika’nın çeşitli bölgelerinde kendisine yer edinmiş durumda. Sudan, Zambiya, Ruanda, Etiyopya, Mısır ve Nijerya, Rus nükleer santrallerinin inşa edildiği ve inşa edilmesine dair anlaşmaların imzalandığı ülkeler arasında bulunuyor.
Uzmanlar, Batı'nın yaptırımlarıyla 2014’ten bu yana yeni pazar arayışlarını yoğunlaştıran Rusya’nın, hızla kalkınmaya devam eden Afrika’ya yönelik ekonomik ve siyasi hamlelerinin devam edeceği görüşünde birleşiyor. Kremlin, askeri ve ticari bağlarını kullanarak kıtadaki jeopolitik önemini artırmayı hedefliyor.
Afrika’nın bir numaralı silah tedarikçisi: Rusya
Sovyetler Birliği döneminde Afrika’nın en önemli silah ve askeri ekipman tedarikçisi Rusya’nın kıtaya ilgisi ancak 21’inci yüzyılın başlarında tekrar canlanabildi.
Askerî ve teknik iş birliği alanında Rusya, Afrika kıtasını önceliyor. Zira Afrika ülkeleri, 1960-1980 yılları arasında ithal edilen Sovyet yapımı silah ve askerî teçhizatları günümüzde de kullanmaya devam ediyor. Aynı zamanda, günümüzde Afrika ordularında SSCB ve Rusya’da eğitim almış birçok uzman görev yapıyor.
Bu nedenlerle pek çok Afrika ülkesi, elindeki Rus yapımı askerî teçhizatın modernizasyonu ile yakından ilgileniyor.
Mi sınıfı helikopterler, Su ve Mig sınıfı uçaklar, Pantsir-S1, Kornet-E, Tor-M2E hava savunma sistemlerinin yanı sıra tanklar, zırhlı personel taşıyıcıları ve uzun namlulu silahlar, Afrika ülkelerinde en çok talep gören Rus yapımı silah ve askerî araçlar. Buna ek olarak, Rusya ayrıca Afrikalı ortaklara, öncelikle sınırları ve önemli tesisleri korumak için kullanılan insansız hava araçları ve radar istasyonları dâhil olmak üzere çok çeşitli gözetim ve kontrol araçları ihraç ediyor.
Rusya’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Valday Tartışma Kulübünce yayımlanan “Rusya’nın Afrika’ya Dönüşü: Strateji ve Beklentiler” adlı raporda, askeri-teknik alandaki iş birliğinin Rusya ile Afrika arasındaki ilişkilerde yaklaşık son 20 yıldır tekrar özel bir konuma sahip olduğu vurgulanıyor.
Dünyanın en büyük ikinci silah ihracatçısı konumundaki Rusya, Afrika ülkelerinin en büyük silah tedarikçisi konumunda ve pazar payını giderek yükseltiyor.
Afrika'nın toplam silah ithalatının yüzde 35'i Rusya tarafından karşılanıyor. Afrika’ya yapılan satışlar, Moskova’nın askeri ihracatının ise yaklaşık üçte birini oluşturuyor.
Günümüzde, Sahraaltı Afrika’daki 39 ülkenin 25’iyle askeri ve teknik bağlara sahip Rusya’nın devlet savunma sanayisi şirketi Rosoboroneksport’un Angola, Uganda ve Etiyopya'da daimi temsilcilikleri bulunuyor.
Rusya, Afrika ülkelerinin çoğuyla da askeri ve teknik iş birliği konusunda hükümetler arası anlaşmalar imzalamış durumda. Rusya’nın bu alandaki en büyük ortakları Angola, Sudan, Uganda ve Etiyopya olarak ön plana çıkıyor.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün (SIPRI) raporuna göre, Rusya, 2015- 2017'de Afrika ülkelerine ağırlıklı olarak askeri ve nakliye helikopterleri, uçaklar ve uçaksavar füzesi sistemleri olmak üzere kullanılmış askeri teçhizat tedarik etti.
2019'daki Rusya-Afrika zirvesinde de Nijerya, Rusya'dan 12 savaş helikopteri satın almak için anlaşma imzaladı. Nijerya'nın yanı sıra Kamerun, Eritre, ve Güney Afrika da Rusya'dan uçak, tank ve ağır silahlar satın almak isteyen ülkeler arasında yer alıyor.
Rus milis gücü Wagner Afrika'da
Siyasi istikrarsızlıkla boğuşan Afrika, devlet dışı örgütler, iç çatışma ve terör örgütlerinin kol gezdiği bir coğrafya aynı zamanda. Kimi zaman devletler ya da hükümet başkanları otoritelerini yabancı devletlerle yapılan anlaşmalarla, kimi zamanda kiralık milislerle sağlamaya çalışıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti bu konudaki en sıcak noktalardan birisi.
İç savaşın uzun yıllardır devam ettiği Orta Afrika Cumhuriyeti, Rusya ile ilk önce askeri iş birliği anlaşması imzaladı. Anlaşma doğrultusunda, Rus askeri danışmanlar, resmen Orta Afrika Cumhuriyeti resmi hükümetinin bulunduğu Bangui'de faaliyet göstermeye başladı.
Rus özel askeri şirketi Wagner Grubu için çalışan sözleşmeli askerlerin de Orta Afrika Cumhuriyeti’nde faaliyet gösterdiğine dair çeşitli raporlar bulunuyor. Söz konusu raporlarda, Wagner Grubu’na bağlı askerlerin, Orta Afrika Cumhuriyeti’nin kuzeyinde Çin enerji şirketlerine ait petrol sahalarına çeşitli saldırılar düzenleyen isyancı gruplarla birlikte çalıştığı da öne sürülüyor.
Öte yandan, belgesel çekimi için Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunan 3 Rus gazetecinin, kimliği belirsiz kişilerce 2017’de öldürülmeleri de Rus ve dünya kamuoyunu uzun süre meşgul etmişti. Rus medyasında yer alan iddialarda, öldürülen gazetecilerin Wagner Grubu ile ilgili bir belgesel çekimi için bir süredir Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunduğu öne sürülmüştü.
Libya
Kuzey Afrika ülkesi Libya, zengin yer altı kaynaklarına sahip. Ülkeyi demir yumrukla yöneten Muammer Kaddafi'nin 2011'de devrilmesinin ardından ülke çatışma sarmalına sürüklendi.
Libya ile SSCB döneminde oldukça yakın ilişkileri bulunan Rusya, iç savaşta BM tarafından tanınan meşru hükümete karşı Halife Hafter'e bağlı milislere destek veriyor. Avrupa için oldukça önemli bir ülke olan Libya'da Rus varlığı ABD tarafından yakından takip ediliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığına göre, Libya'da Hafter saflarında savaşan 2 bin 500 kadar Wagner milisi bulunuyor.
Libya meşru hükümet yetkilileri sık sık Wagner'in ülke topraklarını terk etmesi gerektiğini ve Sirte ile Cufra Hava Üssü'nde Wagner varlığının ülke güvenliği için tehdit oluşturduğunu duyuruyor. Ayrıca, Hafter'in elinde tuttuğu petrol ve doğal gaz sahalarında da güvenliğin bu milis grubu tarafından sağlandığı dile getiriliyor.
Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yayın yapan Daily Maveric gazetesinin 2019'un sonlarında yaptığı habere göre, Rus kiralık milis grubu Wagner, Afrika'da 20'den fazla ülkede faal.
Gazete, Libya ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nin haricinde iç savaş, siyasi istikrarsızlık veya terör saldırılarının olduğu Afrika ülkelerinde Wagner milislerinin faaliyette bulunduğunu belirtiyor.
Kişisel korumadan, seçim kampanyası desteğine, sosyal medyadan değerli madenlerin korunmasına kadar Wagner birçok ülkede faaliyet gösteriyor.
O ülkeler ise şunlar; Sudan, Mozambik, Mali, Madagaskar, Zimbabve, Uganda, Tanzanya, Güney Sudan, Çad, Somali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ekvador Ginesi..
Sonuç: Afrika'da Rusya etkisi artıyor
Soğuk Savaş sonrasında Afrika kıtasından uzaklaşan Rusya’nın Vladimir Putin ile toparlanma sonrası Afrika kıtasına dönüş çabalarının önündeki en büyük engelllerden biri Rusya’nın sahaya döndüğünde SSCB’nin bıraktığı Afrika’nın olmaması.
Ancak avantajlı olduğu noktalar da bir hayli fazla. Çin, Rus silahları için bir alternatif oluştursa da bölgede hala helikopterlerden savaş uçaklarına, hafif silahlardan tanklara kadar Rus silah ve ekipmanları kullanılıyor.
Rusya, Batı tarafından farklı gerekçelerle yaptırımlara maruz bırakılan yöneticilerin de sığınağı. Yönetimler, ülkelerinde otorite boşluğunu Rus desteği ile aşabiliyor.
Bir diğer önemli avantaj ise 2000'li yılların başında artan petrol fiyatları ile Rus ekonomisinin dışarıda yardım veya yatırım yapabilir seviyeye çıkmasıyla Rusya'nın Afrika'da SSCB'den kalma ilişkileri onarmayı başarmış olması.
Kırım'ın yasa dışı şekilde işgal edilmesinin akabinde başlayan Batı yaptırımları ve düşen petrol fiyatları Rusya'yı zorlasa da, Afrika'da Rus etkisi giderek artıyor. Üstelik bu etki, Batılı devletlerin üzerinde çokça durduğu, endişe beyan ettikleri bir olgu haline de gelmiş durumda.