Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda 60 farklı milletten 971 hükümlü ve tutuklunun yanı sıra 0-6 yaş arasında 26 çocuk da anneleriyle birlikte kalıyor.
Mahkumların ıslah edilmesi ve topluma yeniden kazandırılması için pek çok eğitimin verildiği kurumda, daha önce hiç ders sıralarına oturmamış, adını dahi yazamayan 24 kadın okuma yazma kursu alıyor.
Yaşı 45'e kadar olan kişilerin ilgili mevzuatlar gereği zorunlu olarak aldığı bu eğitime 1. kademe okur yazarlık kursu adı verilirken okul hayatı çeşitli nedenlerle yarım kalmış kişilerin eğitim seviyeleri 2. kademe sistemiyle yükseltiliyor.
Kurumda kalan yabancı uyruklu mahkumlara isteğe bağlı olarak Türkçe, Türk vatandaşlarına da İngilizce kursu verilirken meslek sahibi olmak isteyenler dikiş, kuaförlük, emlak danışmanlığı, bilgisayar ve takı tasarımı gibi mesleki ve teknik eğitim çalışmalarından faydalanabiliyor.
Yasa gereği 6 yaşına kadar annelerinin yanında cezaevinde kalabilen minik öğrenciler ise kurumun bahçesinde cezaevinin soğuk duvarlarının aksine yeşillikler içindeki şirin anaokulunda, cezaevi personelinin çocuklarıyla birlikte eğitim alıyor.
Mesleklerini okullar yerine cezaevi dersliklerinde, farklı yaş aralıklarındaki tutuklu ve hükümlü kadınları sevgi ve sabırla eğiterek icra eden öğretmenler, tahliye olanların eğitimleriyle yeni bir hayat kurduklarını duyduklarında mutlu oluyor.
Parmaklıklar ardındaki hayatlara ışık oluyorlar
Dezavantajlı kadın öğrencilerin, cezaevindeyken eğitim şansını kullanmalarına aracılık eden Selahattin Çabat, Sinan Cem Taşkın ve Harun Şimşek, "cezaevi öğretmenleri"nden yalnızca birkaçı.
Cezaevi dersliklerinde son 2 yıldır öğretmenlik yapan Selahattin Çabat, sosyal çevresinden çalıştığı yerle ilgili meraklı sorular aldığını ancak kurallar gereği sorulara çok fazla yanıt veremediklerini söyledi.
Cezaevine gelen ve cezai ehliyeti olan herkesin öğrenci olabildiğini belirten Çabat, öğrencilerinin eğitimlere katılma sebeplerini "Bir isteğini, arzusunu bildirebilmesi için dilekçe yazması lazım. Dışarıda ailelerine duygusal, buranın havasını, kendini anlatan kendi cümleleriyle birkaç satır yazmak istiyorlar. Bunun için de kursa katılıyorlar." sözleriyle açıkladı.
Çabat, yazmayı öğrenen öğrencilerinden "Hocam artık kendi dilekçemle kantinden alışveriş yapabildim, aileme kendi cümlelerimle kelimler yazabildim." gibi tepkiler aldığını belirterek, "Birinci kademeden alıp üniversite mezunu ettiğimiz öğrencilerimiz var. Hatta geçen tahliye oldu buradan. Artık üniversite öğrencisiydi." diye konuştu.
Hükümlü ve tutuklulara hayata tutunmaları için bir şans daha verdiklerini dile getiren Çabat, öğrencileri tahliye olduktan sonra haklarında güzel haberler duyunca duygulandıklarını anlattı.
Çabat, cezaevinde çalışmanın da zorlukları olduğuna değinerek, "Normalde öğretmenlerimizin sınıfında birer tane disiplini bozan öğrencisi vardır. Bizim tüm öğrencilerimiz ona yakın. Düzeni bozan, sınıfın yaramaz çocuğu diyebileceğimiz kişiler bizim tüm öğrencilerimiz." şeklinde konuştu.
Okuma yazmayı öğrenenler dilekçeyle teşekkür ediyor
Öğretmenlik mesleğini 14 yıldır bu cezaevinde yapan Harun Şimşek, cezaevinde eğitmenlik zor olsa da güzel yanları da bulunduğunu ifade ederek, "Buralarda bir şekilde insanları topluma kazandırmayı birilerinin yapması gerekiyor. Bu kısmet de bize düştü, biz de devam etmeye çalışıyoruz." dedi.
Şimşek, okuma yazma öğrenen öğrencilerinin cezaevinden çıktıklarında en azından bindiği otobüsün nereye gittiğini okuyarak anlayabileceğini dile getirerek, yine sevgilisine, eşine ve çocuğuna mektup yazmak isteyen öğrencilerinin de kursa katıldığını anlattı.
Eğitimlerini tamamlayan öğrencilerinin dilekçe yazıp kendilerine teşekkür ettiğini kaydeden Şimşek, "Burada çalışmanın zor yanı çok ama mutlu yanı da çok. Dışarıda olmayan sosyal kültürel faaliyetleri burada yapıyoruz. Bilmiyorum dışarıdaki öğretmenler bir lisede, ortaokulda bu kadar saygı görüyorlar mı? Hükümlü ve tutuklulardan yeterince saygı gördüğümüze inanıyorum. Bir yerde bir şey söylediğimiz zaman buna uyum sağlıyorlar." ifadelerini kullandı.
Şimşek, sosyal hayatında kendisine "gardiyan öğretmen" diyenlerin olduğunu hatta mahkumlara bu imkanların verilmesine karşı çıkanlara "Sonuçta onları topluma kazandırılabilmesi için şimdiye kadar görmedikleri eğitimi, sosyal kültürel faaliyetleri görmeleri gerek, onları ancak bu şekilde topluma kazandırabiliriz." diye yanıt verdiğini anlattı.
Adalet Anaokulu'nda yaz ve ara tatiller yok
Cezaevindeki Adalet Anaokulu'nun müdürü Sinan Cem Taşkın işini çok severek yapan öğretmenlerden biri. Minik öğrencilerinin cezaevi dışındaki çocuklarla eş değer eğitim almasını sağlamak için canla başla çalışan Taşkın, 4 yıldır aynı yerde görev yapıyor.
Taşkın, bilinen kanının aksine öğrencilerinin içe kapanık değil atılgan, özgüveni yüksek ve eğitimdeki tüm kavramlara aç olduklarını, hatta bazılarının yabancı uyruklu hükümlü ve tutuklularla aynı ortamda bulunduğu için ikinci bir dilin alt yapısına sahip olduğunu aktardı.
Çocukları, planlı faaliyetler çerçevesinde çeşitli kurumlara geziye götürdüklerini belirten Taşkın, kendilerini diğer anaokullarından ayıran tek unsurun, yaz ve ara tatillerde dahi açık, tam gün işleyen sistemli bir okul olduklarını dile getirdi.
"Burada çocuklar üzgünse üzgünüz"
Göreve ilk başladığında Brezilyalı bir öğrencisinin cezaevinden çıkışına konsolosluk görevlisiyle birlikte eşlik ettiğini anlatan Taşkın, "Çocuk, dışarı çıkardığımızda kaldırım taşını gösterdi, izin istedi 'Oraya gidebilir miyim?' dedi. Orada çok etkilendim. Bir kaldırım taşı bize ne kadar standart gelmesine rağmen orada çocukların nasıl bir dünyada yaşadıkları, aslında neye ihtiyaçları olduğu noktasında biraz daha fikir sahibi oluyorsunuz. O olay beni çok etkilemiştir." ifadelerini kullandı.
Taşkın, bugüne kadar bu okulda hiç üzülmediğini ve severek çalıştığını vurgulayarak, "Burada her günümüz güzel geçiyor. Burada çocuklar üzgünse üzgünüz. Çocuğun sevdiği biri görüşe gelmemişse çocuk buna üzülmüşse biz de üzülüyoruz. Çocuklar sanki durumun farkında. Bunu içselleştirmişler ve kabul ederek böyle bir yaşamı normalleştirerek yaşıyorlar. Olaylara karşı daha olgun yaklaştıklarını gözlemliyorum." diye konuştu.
Çocukların cezaevinden çıktıktan sonra da eğitimlerine devam etmelerini sağlamak için elinden geleni yaptığını belirten Taşkın, sözlerini şöyle tamamladı:
"Daha önceden böyle bir eğitim ortamında bulunmamış tüm eğitimcilerin belleklerinde televizyonlardan kalan izler olduğunu fark ediyorum. Biz televizyonlardaki yerlerden çok farklıyız hatta hiç ilgimiz yok. İnsanlar şaşırıyor. Çok merak eden oluyor. 'Çocuklar yalnız mı hissediyor? Anneleri var, babaları yok, siz babaları mısınız? gibi farklı sorular geliyor. Bir eğitimci bir çocuğun her şeyi olabilmeli diye düşünüyorum. Onlara da böyle cevaplar veriyorum."